Ders zili yine sorunlarla çalacak

Yeni eğitim öğretim yılı 9 Eylül Pazartesi günü başlıyor. Yaklaşık 9 milyon öğrenci için ders zili yine sorunlarla çalacak. Geçen yıl Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi ile tepkileri üzerine çeken Milli Eğitim Bakanlığı, yeni eğitim öğretim yılı öncesinde Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi düzenlemelerle “Bilimsel ve laik eğitim terk ediliyor” eleştirileriyle tepkileri üzerine çekmiş durumda.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 17 Ağustos’ta yayınladığı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline ilişkin genelge, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinin seyreltildiği ve laik bilimsel eğitimin tırpanlandığı eleştirileriyle sendikalar, bazı siyasi partiler ve akademisyenler tarafından tepkiyle karşılandı.

Yeni eğitim öğretim döneminden itibaren okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf ve lise 9. sınıftan başlamak üzere kademeli şekilde uygulanacak olan müfredat, mevcut programlardaki eksiklikleri gidermekten ziyade ideolojik bir amaçla hazırlandığı eleştirileri nedeniyle tepki çekiyor.

Yeni müfredatın gerici, bilimsellikten uzak olduğunu savunan eğitimciler, söz konusu müfredatın geri çekilmesi için 81 ilde eylemler gerçekleştirdi. Ayrıca yeni sisteme karşı, Müfredatı Geri Çekin Platformu kuruldu. Platform birçok ilde eylem gerçekleştirerek laik ve bilimsel eğitim yerine ‘milli ve merkezi değerleri’ merkeze alarak bilim dışı, dini referanslara dayalı bir eğitim sistemi planlandığına dikkat çekti.

Müfredatta neler var?

Yeni müfredatta, eğitimde bilimsel referansların yerini dinsel dogmalar alırken, din dersleri sayı ve içerik olarak artırılıyor, Diyanet’in okullardaki varlığı ise güçlendiriliyor. Millî Eğitim Bakanlığı’nın yeni müfredat taslağıyla içerikte yüzde 35 oranında seyreltmeye gittiği görülüyor. Müfredatta din kültürüne ait sayfa sayısı 1.500 civarındayken, biyoloji fizik gibi alanlarda 300’ü bulmuyor. Müfredattan çıkarılan bir diğer konu ise 12. sınıf matematik konuları arasında yer alan integral. Yeni müfredat kapsamında oluşturulan öğrenci profili ise ‘yetkin ve erdemli’ sıfatlarıyla tanımlanıyor. Ahlak ve değerler ile vatanseverlik ve ailenin de sık sık vurgulandığı görülüyor. Ayrıca, müfredat metninde kimi kavramların Türkçesi yerine Arapçalarının kullanıldığı, hatta bazı tasavvuf terimlerinin de müfredata girdiği görülüyor.

Aile olmanın ve aile bütünlüğünün önemi de öğretim programlarında öne çıkarılırken, din kültürü dersinde dinin aile kurumuna verdiği değer ve önemin analiz edilmesi de müfredatta ifade ediliyor. Müfredatta ayrıca İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi alanında “ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi konulara yer verilmiyor. Daha önceki programlarda yer alan “insan haklarına ve hukukun bağlayıcılığına ilişkin” vurguların, taslak programın özel amaçlarında yer almaması da eğitim uzmanları tarafından eleştiriliyor.

Eğitimdeki sorunlar, sadece müfredatla sınırlı değil. Ekonomik kriz derinleştikçe, veliler için çocuklarını okula hazırlamak her geçen gün daha da zor hale geldi. Eğitimcilere göre eğitim masraflarındaki fahiş fiyatlar, sadece ailelerin bütçelerini değil, aynı zamanda çocukların eğitim hakkını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Tüketici Fiyat Endeksi Temmuz 2024 verilerinde eğitim harcamaları geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde104.5’lik bir artış gösterdi.

Eğitimde fırsat eşitsizliğinin derinleştiğini belirten Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, ancak asgari ücretin 17 bin lira olduğu Türkiye’de ilk ve ortaokula giden her öğrenci için aylık 4 bin ila 11 bin lira harcama yapılması gerektiğini belirtti. Anayasa’nın 42’nci maddesine göre zorunlu eğitimin herkes için parasız olduğunu hatırlatan Irmak, eğitim masraflarının özellikle yoksul aileleri olumsuz etkilediğine dikkat çekti.

Özel Anaokulları Derneği Başkanı Hacı Murat Kuş’un yaptığı açıklamaya göre, geçen yılın aynı dönemine kıyasla anaokulu fiyatları ise yaklaşık yüzde 150 arttı. Bu orana göre geçtiğimiz sene 7 bin ile 14 bin lira arasında değişen anaokulu ücretleri bu sene 17 bin ile 35 bin lira arasında değişecek.

Öğrencilerin kullanacağı servisler ise velileri kara kara düşündürüyor. Bir öğrencinin servisle en kısa gideceği mesafe ücretinin yaklaşık 3 bin 500, en uzak mesafenin ise 7 bin lirayı bulacağı öngörülüyor. Servis ücretlerinin yüksek olması nedeniyle aileler çocuklarını daha nitelikli bir okula göndermek yerine çocuklarının yürüyerek gidebileceği okulları tercih etmek zorunda kalıyor.

Devlet okullarında velilerden yüksek kayıt ücreti talep edilmesi de, eğitimdeki başka bir sorun. Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda yayımladığı son genelgeye rağmen okullar, ‘temizlik, kırtasiye ve personel ücreti’ gibi çeşitli nedenler altında yüksek kayıt ücretleri almaya devam ediyor. Türkiye’nin dört bir yanında aileler, çocuklarını devlet okullarına kaydettirmek için fahiş ücretler ödemek zorunda bırakılırken bu durum toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor.

Okullarda gerici uygulamalar

Geçtiğimiz ay, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Alaettin Kurt Anadolu Lisesi’nde, okul bahçesinde düzenlenen mezuniyet töreninde bazı kız öğrenciler, “kıyafet yönetmeliğine uymayan kıyafetler giydikleri” iddia edilerek alana alınmadı. Öğrenciler ve aileleri, okul yönetimine tepki gösterirken, bölgeye jandarma ekibi de sevk edildi.

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, özel okullarda uygulanan “millî ve manevi değerlere aykırı etkinlik ve kutlama yasağı” artık devlet okullarında da uygulayacaklarını duyurmuş, okul dışı mezuniyet balolarına yönelik yasağın bu yıl da devam edeceğini açıklamıştı.

Bursa’nın Yıldırım ilçesinde bulunan Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu’nun müdürü Ergin Kaya da,okulda başı açık öğrenci istemediğini söyledi. Kaya hakkında Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Bursa Şubesi, suç duyurusunda bulundu.

Velileri zorlayacak dönem

Yeni eğitim öğretim yılına ilişkin konuştuğumuz Öğrenci Veli Derneği İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, hayat pahalılığının velileri ciddi anlamda zora soktuğunu söyledi. Servis masraflarının asgari ücretle geçinen bir ailenin karşılayamayacağı kadar yüksek olduğunu dile getiren Kalafat, “Hayat çok pahalı. Bir çocuğun servis ve okul masrafı olmadan dahi eğitim masrafı 8 binle başlıyor. 3 çocuklu bir ailenin eğitim masrafı asgari ücretin 2 katını buluyor” dedi.

Devletin servis esnafına teşvik vermesi gerektiğini söyleyen Kalafat, yerel yönetimlerin de öğrencilere ücretsiz ulaşım imkanı sunması gerektiğini ifade etti. Ailelerin servis ücretleri karşısında zor durumda kaldığının altını çizen Kalafat şöyle konuştu; “3 çocuklu bir ailenin yıllık servis ücreti 250 bin lira ediyor. Asgari ücret 17 bin iken çocuklar taş mı yiyecek? Devlet tarikatları fonlayacağına okullarda çocuklara bir öğün sıcak yemek vermeli. Türkiye’de çocuk yoksulluğu ortadayken, devlet tarikatları fonluyor. Oysa okullarda çocuklara bir öğün sıcak yemek vermeli. Ayrıca çocuklar okullarda temiz suya erişemiyor. Musluklardan kirli sular içiyorlar. Devlet çocukların temiz suya erişimini de sağlamalı.”

Müfredat değişikliği hakkında da konuşan Kalafat, yeni sistemle eğitimin kamusal niteliğinden iyice uzaklaştığına ve öğrencilerin özel okullara yönlendirildiğine dikkat çekti. Müfredatla laik eğitimden geriye gidildiğini söyleyen Kalafat müfredatın pedagojik olarak da uygun olmadığını belirterek “Yeni müfredat yapısal sorunları çözmüyor. Din eğitimi ön plana çıkarıyor ve öğrenciler seçmeli derslerde de dine yönlendiriliyor. Müfredat taslağında 354 sayfa din eğitimine ayrılmış. Demek ki, Milli Eğitim Bakanı işsizliği dinsel eğitimle çözmek istiyor” dedi.

Eğitimciler tepkili

Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise, yeni müfredata ilişkin gazetemize yaptığı açıklamada müfredatın pilot uygulamaya tabii tutulmadan uygulanmaya başlanacak olmasına tepki gösterdi. Müfredatın içeriğine dair itirazları olduğunu söyleyen Irmak, “Müfredat, din ve ahlak içeriklerine dayandırılıyor ve evrensel bilimsel eğitim anlayışından uzak. Referansı Osmanlı ve İslam olan kuşaklar yaratmak istiyorlar. Değerler eğitimi 100 yıl öncesinin kilise ve medrese eğitimidir ve bu terk edilmiş bir yaklaşımdır” diye konuştu.

Müfredatın çağın gerekliliklerine uymadığının altını çizen Irmak şunları söyledi; “Müfredat mevcut olan eğitimin sorunlarını karşılamıyor. Yapılırken çağın gerçekliklerine uygun, evrensel değerleri kapsayan bilimin ışığında ilerleyen bir müfredat önemsiyoruz. Bakanlık bu itiraz ve taleplere kulak tıkıyor.”

Öğretmenlik Meslek Kanununa da eleştiriler getiren Irmak, kanunla öğretmenlere ‘uzman, baş öğretmen’ gibi statüler getirilmesini eleştirerek “Apoletler istemiyoruz” dedi. Öğretmenlerin çok ciddi sorunları olduğunu ancak kanunda bu sorunlara bir çözüm yer almadığını dile getiren Irmak “90 bin öğretmen ücretli öğretmenlik yapıyor. Mesleki hastalıklara dair bir düzenleme yok. Öğretmenler okulda güvenlik sorunları yaşıyor. Emekliliğinde maaşları yarıya düşüyor. Kanunda bunlara dair bir çözüm yer almıyor” sözleriyle bakanlığa tepki gösterdi.

Eylemler sürecek

Türkiye’de eğitimin uçuruma sürüklendiğine dikkat çeken Irmak, şöyle konuştu; “Parası olmayan yoksul halk çocuklarının eğitim hakları gasp ediliyor. Eğitimin niteliği düşürülüyor ve sınav odaklı bir anlayış benimseniyor. Çocuklar nitelikli eğitimden yoksun bırakılıyor. Çocukların yüzde 20’si okulda gün boyu aç kalıyor ve temiz suya erişimleri yok. Eğitimde felaketin zilleri çalıyor. Eğitimin felakete sürüklendiği bir ülkede ekonomi, demokrasi ve özgürlüklerin doğru gidebilmesi mümkün değil. Olup bitenler karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Okullar açılınca da müfredatın geri çekilmesi,1 öğün yemek vermek gibi temel başlıklarda eylemlerimiz sürecek.”