Temiz siyaset için tüzükler yeterli mi?

Ekrem İmamoğlu star ışığı olan bir politikacı.

Onun bu farkı sadece CHP içinde değil, ülke genelinde de giderek hissediliyor.

Pek tabii İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi maddi imkanları son derece geniş bir yapının da başında oluşu onun daha parlamasına imkân sağlıyor.

Bu topraklarda her ne hikmetse Karadenizli olmak, politikada peşinen rüzgârı arkasına almakla eş anlamlıdır.

Ekrem Bey, bu avantajının yanında sekülerlere ve muhafazakarlara ters gelmeyen geniş aile yapısıyla ve Tanrı vergisi belagat ve sempatisi ile ağırlığını arttırıyor.

Geçen hafta Cemil Tugay’ın davetlisi olarak İzmir Fuarı’nın açılışına davet edildi.

CHP İzmir örgütü içinde ilçe başkanları seviyesine kadar gözlenen hareketlenme, öyle anlaşılıyor ki partililer de şimdiden pozisyon alma telaşını başlatmış.

CHP’de ağır toplar Ekrem İmamoğlu ile sınırlı değil tabii ki.

Özgür Özel Kurultay’da Genel Başkan seçilince, genel izlenim Ekrem İmamoğlu’nun yanında ikinci kişi olacağı idi.

Ancak CHP gibi kurumsal bir partide Genel Başkanlık, mevcut yetkilerle gölgede kalmaya müsait değildir.

Nitekim Özgür Özel giderek gücünün farkında olmaya başladı.

Parti örgütleri “kıblenin” karışık olduğu durumlarda her tarafa yakın olmaya gayret ederler.

Neticede seçim zamanı Genel Başkan, nihai karar vericidir.

An itibariyle mühür Özgür beyde.

Bu sebeple morallendirilen bir Özgür Özel’in gücünü bahşedici tavırlarla test etmeye başlaması, gözlendiği üzere Ekrem İmamoğlu’nun hoşuna gitmiyor.

Siyasetin pratik gerçeği, çok da uzun olmayan bir vadede bu ikilinin rekabetine şahit olunacağını işaret etmektedir.

Parti içinde diğer bir odak, Kurultayı kaybetmiş olsa da, delege gücünü koruyan eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Kemal Bey, artık Genel Başkan olabilme ihtimalinin bittiğini idrak etmiş izlenimi vermektedir.

Ama bu durum, onun parti içi “oyun kurucu” gücünden vazgeçtiği anlamına gelmez.

Kemal Bey’in parti içi mücadelede Ekrem İmamoğlu ile birlikte hareket etmesi sanki kendisi açısından daha rasyonel bir tercih olur.

Mansur Yavaş’a gelince; parti içinde etkisiz, ama Türkiye siyasetinde kendini saklama becerisi göstererek belki de en ağır top olmaya aday bir kişilik.

Onun devrini 2028’e yaklaşırken daha yoğun bir şekilde yaşayacağız.

CHP’nin yaklaşan Kurultayı Türk siyasi hayatı yönünden özlenen ve hep konuşulan düzenlemelere, umarız, vesile olur.

Karar verici gücü merkezden örgüte, yerele ve parti üyelerine kaydıracak düzenlemeler demokratikleşme yönünden olumludur.

Ancak, endişemiz odur ki, 1980’lerden itibaren giderek kan kaybeden etik değerler, hele şimdilerde had safhası yaşanırken, yerel temsilci ve yöneticilerin seçimlerinin maddiyata duyarlı bir kitleye teslimi, bize riskli geliyor.

Ama başkaca da çaresi yok.

Umarız, CHP’yi de sarmış siyasetin kirli kumaşı, güçlendirilmiş devlet kurumlarının caydırıcılığında, zamanla düzelir.