Uygarlığı sapkınlık görmek?

Yaşanan köklü toplumsal ve ekonomik krizin gündem olmasını engellemek ve de çağ dışı siyasi İslamcı ideolojiye yeni mevziler kazandırma sevdasında olanlar, Anayasa tartışmaları bahanesi ile Atatürk’e hakaret etmeye devam ediyor. Zira Kemalizm’i “sapkınlığı teşvik etme” ilintisi ile gündeme getiren görüşler, akıl tutulması olarak, bizatihi sapkınlık ve de cehalet üretiyor. Atatürk bu ülkeyi emperyalizmin istilasından kurtarmak ötesinde, toplumu çağın ve çağdaş uygarlığın üstüne taşıma yoluna koymuş üstün bir kişiliktir. Cehalete tutsak zihinler onu anlayamazlar. UNESCO, 1981 yılını Atatürk Yılı olarak ilan ederken,  o dönemin 152 üyesi istisnasız olarak,  Atatürk’ü yaptıkları ve başardıkları ile  “eşsiz bir devlet adamı“ ve “üstün bir kişi”  olarak ilan etti. Tarihçi Prof. H. Melzig’e göre Platon’un  “Bilge devlet yöneticisi” idealini, tarihte gerçekleştiren tek kişi oldu.

Fransız kültür bakanı Claude Farrere, “O yüce bir dağa benzer, eteğinde yaşayanlar, bu yüceliği fark edemezler. ..O’na  uzaktan bakmak gerekir “ der. Zira O, kısacık yaşamında dönemin süper gücü İngiliz güneş batmaz İmparatorluğunu defaten dize getirip; mazlum milletlerin bağımsızlık ve kurtuluşuna ışık ve umut oldu. Üstün bir dahi, eşsiz bir strateji ustasıdır. Batının dört yüzyılda gerçekleştirdiği uygarlık evrimini 15 yıla sığdıran müstesna bir kişiliktir. Bütün bunları görmemek veya görmek istememek; ya cehaletten kaynaklanır, ya da art niyetten. Zira uygarlık; özgür düşünce, barış, adalet, eşitlik, demokrasi, katılımcılık, çoğulculuk, uzlaşma, hoşgörü ve herkese güvenlik içinde yaşam getirmek demektir. Bütün bunların karşıtı ise, bağımlılık, baskı, korku, keyfilik, otoriterlik, çatışma, kutuplaşma, kontrol altına alma, dışlama, hor görme ve ötekini yok etme davranışıdır. Örnek bu günün Afganistan’ı. Hangi ortamda yaşamak istersiniz? Uygarlık değerleri, aklın ve bilimin evrim süreci içinde oluşmuş, herkes için aynı işleyen hukuk kurallarına dayanır.  Bunlar insanı gerçek insan yapan üst, insani erdem değerleridir. Bu değerler manzumesi, düşünür olan bilge ve bilim insanlarının, neokorteks dediğimiz üst beyni kullanarak oluşturduğu evrensel insani değerler sistemidir. Oysa baskı, korku, saldırganlık, otoriterlik, çatışma, kaba kuvvet kullanımı ve keyfilik, memeli beyninin işlevi olarak,  tüm memelilerde olduğu gibi, tüm insanlarda da aynı işlevi görür.

Beynin hipokampüs bölgesinde biriken, mutlak ve donmuş hazır kalıplar, benzer olgular için kalıp davranış olarak devreye girerler. Bu nedenle yeni nöro bilim, üst beynin (neokorteks) işlevleri olan aklın kullanımı ile bilinçli düşünmenin öğrenilmesinin her insanda devreye girmemiş olduğunu kanıtlıyor. Meşhur Tarihçi Halil İnalcık, Atatürk ve Demokratik Türkiye (2007), kitabında “..İnsanlık birdir; gerçek birliktedir. Ama insanı hayvandan ayıran bu bilince, dervişten başka kaç kişi erebilir” ifadesini kullanır.

Ülkemizde Atatürk düşmanlığı yapan çevreler, kutsal dinimizi siyasi İslam ideolojisine dönüştürme gayreti gösteriyorlar. Gerçek ve aklı başında Dindarlar, bugün yaşadığı Müslümanlık için Atatürk’e borçlu olduğunun bilincindedir. Siyasi İslamcılar ise “keşke Yunan kazansaydı” diyecek kadar akıl ve muhakemeden yoksundurlar. Daha çok Arap kültürünün gelenek ve kurumları ile harmanlanmış taassuba dönük, Selefi İslam’ın Vahabilik ve Müslüman Kardeşler gibi Siyasi İslam yaklaşımına yakın düşüyorlar. Oysa Mustafa Kemal, Türk kültürünün Maturidi ve Ahmet Yesevi geleneği ile Tuğrul Beyin Din ve devlet işlevini birbirinden ayıran düşüncesini, laiklik olarak sistemleştirdi. Türk kültür benliğinin temeli olan gelenekler ile hurafelerden arınmış, akla ve mantığa dayalı son din olan İslam dinine herkesten çok sahip çıktı.

Batı kültürünün ucuz taklidi yerine, özgür akıl, bilim ve bilinçli tercihler ışığında, uygarlık rotasında köklü bir dönüşüm gerçekleştirdi.  Ne var ki, neo korteks temelli akıl ve bilinç yerine, Arap kültürünün hurafelerini, dini inanç sanan taassubun katı kalıplarının yaratığı içgüdüsel tepkilerden kendini arındıramayan zihinlere, aklın, bilimin ve bilincin ışığı sızmıyor. Bu nedenle Atatürk’ün aydınlık yolunu idrak etmekte aciz kalıyorlar. Ancak uygarlığın, akıl ve bilincin ışığı cehalete dayalı karanlık, taassup ve sapkınlığı er geç yenecektir.