‘Kendime Yazılar’ blogunda iktisatçı Mahfi Eğilmez, “Faiz İndiriminin Zamanlaması” başlıklı yazısında, geçen hafta piyasaların odağında yer alan başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere Avrupa ve TCMB’nin de olduğu merkez bankalarının faiz kararlarını inceledi.
Eğilmez, faiz kararlarında indirim ve artırımlara yönelik değerlendirmesini ülkelerin ekonomilerindeki hassasiyetleri üzerine yaptı. Eğilmez, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için faiz indiriminde nelerin etkili olduğunu ve bunun da hangi tarihte çözülebileceğini de açıkladı.
Eğilmez, Fed’in faizi indirimini piyasalarda “çoğunluk beklentisi” olan 25 baz puan yerine, 50 baz puan yapmasına yönelik “faiz – enflasyon – büyüme – işsizlik oranı ilişkilerinin” ön plana çıktığını belirtti.
Mahfi Eğilmez, ABD’de enflasyon oranında manşet oranda çok çekirdek enflasyondaki sınırlı yükseliş eğilimine dikkat çekerken, Fed’in de bu orana karşı daha dikkatli olduğunu hatırlattı. ABD büyümesinde ortalamada yakalanan oranın ekonomide sorun yaratmadığı görülürken, işsizlik oranları da eklendiğinde tabloda, “Fed’in faiz kararı verirken en fazla üzerinde durduğu bu üç göstergedeki (enflasyon, büyüme, işsizlik oranı) gidişe bakarsak faizi 50 baz puan düşürmesine yol açacak bir durum görünmüyor” dedi.
Mahfi Eğilmez, TCMB’nin faizi ne kadar süreyle yüksek tutacağının yanıtının 3. çeyrek büyüme oranlarında olduğunu belirtti. 29 Kasım 2024’te açıklanacak GSYH’nin sonrasında TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının 26 Aralık’ta olacağını hatırlatarak, şu senaryoyu da ekledi: “Bu toplantıdan önce TCMB’nin politika faizini indirmesi için öncü göstergelere göre üçüncü çeyrek büyümesinin sıfıra, dördüncü çeyrek beklentisinin eksiye (küçülmeye) doğru gittiği kanısına varması ve siyasetçinin de aynı düşüncede olması gerekir diye düşünüyorum.”