Toplantıda konuşan Mahmut Özgener, dünya ve ülke ekonomi gündemini değerlendirdi. Özgener, “Dünya ve ülkemiz ekonomi gündeminde de yoğun bir ayı geride bırakıyoruz. Amerikan Merkez Bankası FED, 4 yılı aşkın süre sonra, geçtiğimiz hafta 50 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirdi. Avrupa Merkez Bankası da, ikinci faiz indirimini gerçekleştirdi. Bununla birlikte, Rusya’nın son iki ayda tekrar faiz artırımına gittiğini gözlemledik. Bu gelişmeler, her ülkenin enflasyonist sürecinin birbirinden farklı olduğunu ve bundan sonraki para politikası süreçlerinin iç piyasa dinamiklerine göre belirleneceğini gösteriyor. Ülkemizde ise, faiz konusunda daha ihtiyatlı davranmaya devam edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu durumu, diğer ülkelere göre daha yüksek seviyelere çıkan enflasyona geç tepki verilmesi ve geç başlayan parasal sıkılaştırmanın sonucu olarak değerlendiriyoruz. Bu ay Merkez Bankamız faiz oranlarını sabit bıraktı. Her ne kadar ülkemizde, özellikle KOBİ’lerimizin finansmana erişimlerini teminen, faizin indirilmesine ihtiyaç duyulduğunu görüyor olsak da erken bir faiz indirim kararıyla, enflasyonda bugüne kadar verdiğimiz zorlu mücadelenin tehlikeye atılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Merkez Bankası’nın sözlü yönlendirmelerinde belirttiği gibi mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon yüzde 1.5 seviyesinin altına düşmeden ve 2025 asgari ücret artışının söz konusu hedefi destekleyeceğine emin olunmadan, faiz indirimine gidilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
OVP değerlendirmesi
Yeni Orta Vadeli Program’a ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özgener, “Makroekonomik tahminler kapsamında değişiklikler olduğunu görüyoruz. Değişen bu tahminlerin, reel sektör ve hane halkının enflasyon beklentilerini, piyasa beklentilerine göre ne kadar aşağı çekebileceğini ilerleyen süreçte daha net göreceğiz. Merkez Bankası’nın son ‘enflasyon raporu’ açıklamasında, 2024 enflasyonunun tahmin aralığının üst sınırına yakın gerçekleşmesinin daha olası olduğu çıkarımı yapılmıştı. Bu yaklaşımın, OVP’ye de yansıması programın sergilediği gerçekçi yaklaşımı destekler nitelikte oldu. Maliye politikalarının dezenflasyonist sürece katkısının önemli olduğu kanaatindeyiz. Bu noktada, kamudaki hangi gelir kaynaklarının artacağı ve hangi gider kalemlerinin düşeceği, bunların bütçe açığını ne ölçüde azaltacağı gibi konuların enflasyonun düşmesi konusunda önemli bir fark yaratacağına inanıyoruz. OVP’de; yeşil dönüşüm, karbon fiyatlandırma gibi doğru söylemlere yer verildiğini görüyoruz. Bu söylemlere ilişkin politikaların uygulama kapasitesinin de yüksek bir performansla gerçekleşmesini umuyoruz” sözlerine yer verdi. Bazı hedeflerin OVP süresi içerisinde tamamlanmasının zor olabileceğini dile getiren Özgener, “Bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde, finansman kaynaklarının sınırlı olmasını, karşımıza çıkan en büyük problemlerden biri olarak görüyoruz. Aynı zamanda, iş gücü ve eğitim kapasitesinin, programda değinilen yeni sanayi havzaları ve teknolojik dönüşüm için kilit faktörler olduğunu gözlemliyoruz” diye konuştu.
“Stratejik yatırımları planlamalıyız”
2025 yılı için enflasyonla mücadelenin öncelikli konu olduğunu fakat bu süreçte verimliliği, uzun vadeli planları, teknolojiyi önceliklendirmek ve stratejik yatırımları planlamak gerektiğini dile getiren Özgener, “Avrupa Birliği; tedarik zincirinde daha güvenli bir ağ kuracaksa hiç kuşkusuz bunu yakın ticaret ortaklarından oluşturacaktır. Bu bağlamda, Gümrük Birliği sürecinin dijital ekonomiyi, hizmetleri ve tarımı içerecek şekilde genişletilmesi,
yeşil ve dijital dönüşüme ilişkin konuların analiz edilmesi, gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yeni serbest ticaret anlaşmalarının oluşturulması ve mevcutlarının günümüz şartlarına göre revize edilmesini önemli buluyoruz” şeklinde konuştu.
“İleri teknolojiye dayalı üretim artırılmalı”
Türkiye’de Temmuz ayında genel ticaret sistemine göre ihracatın yüzde 13,8 artarken, ithalat yüzde 7,8 azaldığını, İzmir’de ise aynı dönemde ihracatın yüzde 9 arttığını, ithalatın ise yüzde 11,7 azaldığını hatırlatan Özgener, “Dış ticaret tablosundaki bu olumlu gidişatın devamını diliyoruz. Ancak şirketlerimizin verimliliğini artıracak yapısal konulara eğilmenin önem arz ettiğine inanıyoruz. Yapısal iyileşmeler olmadan kur rekabetçiliği üzerine kurulan ihracat stratejisinin firmalarımızı içinden çıkılmaz bir sarmala ittiğini gözlemliyoruz. Bu nedenlerden dolayı, ihracatımızın niteliksel ve niceliksel anlamda büyüyebilmesi için katma değerli ve ileri teknolojiye dayalı üretimi artırmak zorundayız” sözlerine yer verdi.