Urla’da küçük bir grubumuz var, Urla adalarını baz alarak hangisi ada, hangisi adacık, hangisi kayalık tartışıp vakit buldukça uğraşıyoruz.
Bu grupta Kardak krizinde bizzat görevli subay olarak derinlemesine çalışmış, şimdiki Kent Konseyi başkanımız Hadi Başman da var.
Kendime Filistin ve Ukrayna konularını bir süre, tabir yerinde ise tıbbi nedenler ile yasakladım. Elimden bir şey gelmiyor ve yönetenlerin kapasitesi o denli ürkütücü sığlıkta ki üzülüp başka konulara yoğunlaşamıyorum. ABD seçimleri eğlenceli falan değil. Tüm dünya için sadece hüzün verici.
Bu arada ada ve adacıklar ve Datça’da Yunanların karaya çıkmaları ve bizim olan adacıklara top yerleştirmeleri falan haberleri gündeme düştü.. Hadi Bey, Cem Gürdeniz Paşanın makalesini yolladı kısaltarak buraya alıyorum:
¨Akdeniz’den çekildik sıra Ege’de mi?
Önce Bodrum’da sonra Datça‘da Yunan Sahil güvenlik botlarının iç sularımıza kadar geldiği iki hadise ile ilgili görüşlerim aşağıdaki gibidir:
1. Ege’de karşılıklı olarak sıklıkla Karasuyu ihlalleri yaşanır. Bunlar genç gemi Komutanlarının yanlış muhakemesi ve ferdi karar süreçleri sonucunda yaptıkları ihlaller olarak görülebilir. Ancak Bodrum’dan sonra Datça‘da ikinci olayın gerçekleşmesi ve karaya intikal edecek seviyede ileri düzeye taşınması bu ihlalleri farklı boyuta taşımaktadır. Ortada önceden planlı ve kasıtlı bir sürecin varlığı açıktır. Devlet egemenliğine doğrudan müdahale olarak kabul edilmesi gereken her iki ihlal bir bütün olarak değerlendirildiğinde karar süreçlerinin yunan bot komutanın ferdi kararlarının ötesinde olduğu değerlendirilebilir. Özellikle Datça’daki ikinci ihlal kararı Atina’nın onayı olmadan verilemez. Zira bölgedeki botumuz ateş açsa iki ülke arasında çok ciddi krizin başlaması söz konusu olabilir. Hiç bir gemi komutanı bu sorumluluğu kendi iradesiyle almaz.
2.Yunan Hükümeti … bu mesajı verirken arkasına ABD ve AB’nin gücünü almıştır. Ege’de at koştururum ve sen bir şey yapamazsın demeye çalışmıştır.
3.Ankara’nın Ege ve Doğu Akdeniz söylemlerinin içinin boş olduğunu hem kendi kamuoyuna hem de donanma ve sahil güvenlik unsurlarına ispata çalışmıştır…. Yani korkmayın mesajı vermiştir..
4.Normal şartlarda bu ihlal süreçlerinde Yunan Büyükelçisinin Dış İşlerine çağrılıp çok ağır bir nota verilmesi ve hatta Atina Büyükelçimizin istişare için Ankara’ya çağrılması gerekirken hiç birini yapılmaması Atina’yı daha da cesaretlendirmiştir.
5.İzmir’in zafer haftasında İsrail’in desteğine gelen ve hatta donanmamızın tatbikat bile yaptığı Amerikan Amfibi Saldırı Gemisi Wasp’ı Alsancak’ta vaveyla ile ağırlayan hükümetimizin artık ABD ile tam uyum içinde hareket ettiği ve dolar sopasıyla korkutulduğu bir konjonktür içinde Yunanistan daha da ileriye gidebilir. Her zaman söylediğimi tekrar edeyim Türkiye Anglosakson jeopolitik çekim alanında kaldığı sürece Ege’de hiç bir sorunu çözemez. Yunanistan bunu çok iyi biliyor ve sömürüyor… ¨Diyor Cem Gürdeniz ve neler yapılması gerektiği konusuna değiniyor. Yazının tamamını internetten kolayca bulabilirsiniz. .
Grubumuzda ¨Ben bu yaz Ege’de özel bir tekne ile otuz kadar adaya ziyaret yaptım. Bir o kadar adaya da demirledim diyen Hadi Başman’ın çıkarımı şu: ¨Bizim denizciliğimiz bu kadar zayıf olduğu sürece bu konuları çok yaşarız.
Urla’nın adaları bomboş duruyor bu sahiplik değildir.¨
Aynen katılmamak mümkün değil, yaklaşık 25 yıldır Urla adalarının tanınması ve kullanılması gayretindeyim. Çok çalışmalıyız çok! Ayrışmak yerine birleşerek! Ve sanırım artık örgütlenerek!¨