İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı çok uçuk bir ihtimal

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İsrail’in yeni hedefinin Anadolu toprakları olacaktır’ ifadeleri, Metropoll Araştırma’nın sonuçları, Bahçeli’nin gazetecilere, Halk TV’ye ve CHP’ye yönelik açıklamaları, CHP’de yaşanan Erdoğan’ı “ayakta karşılama” krizi, Kent Lokantaları önünde her gün daha da artan kuyruklar konularında açıklamalarda bulundu.

******

GÖZLEM – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de yeni yasama yılının açılış töreninde yaptığı konuşmanın bir bölümünü İsrail – Gazze – Lübnan olayına ayırdı. İsrail’i sert şekilde suçlarken, İsrail’in saldırılarının Türkiye’yi de tehdit ettiğini” belirten Erdoğan, “Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer açık söylüyorum bizim vatan topraklarımız olacaktır. Netanyahu hayallerine Anadolu’yu da katıyor” dedi. Netanyahu buna cesaret edebilir mi; Türkiye’ye saldırısı ‘”intiharı” anlamına gelmez mi?

K – Bu konuşulması bile “abes”, çok komik ve Türkiye’yi çok saçma noktalara getirebilecek bir sav. Aynı Tayyip Erdoğan’ın ekonomi ile ilgili meşhur “Faiz sebeptir, enflasyon sonuç” şeklindeki uçuk ve Türkiye için ekonomik kriz yaratarak ne kadar yıkıcı olduğu ortaya çıkan savı gibi. Erdoğan böyle irili ufaklı “uçuk” savlarını gündemi değiştirmek ve diğer bazı emellerine temel oluşturmak için kullanıyor. Bu seferki dinci kesimlere dönük bağımlılığını halk geneline yaymak için, muhtemelen aklı evvel bir danışmanı aracılığıyla kendisine önerilmiş bu sava dört elle sarılmış gözüküyor. Bunu eğitim yılının başında öğrencilere dayatılan, “Çanakkale ve Filistin” anlatısıyla da uygulamaya sokmuştu. Hem dikkatleri ekonomik sıkıntılardan uzaklaştıracak, hem toplumun daha büyük bir kesimini, hatta “milliyetçi” kesimini olmayan bir tehlike yaratarak kendisinin ve gericilerin dinci hedeflerine eklemleyecek, hem de bu yolla, Türkiye’yi gericileştirmeye dönük aldığı tüm kararlara toplumdan en azından bir “otomatik sempati” gelmesini sağlamış olacak. Bunları konuşmaya bile gerek yok ama İsrail’in karadan kuş uçuşu Türkiye’ye sınırı 200 küsur kilometre. Arada Lübnan, Suriye var. Türkiye’ye ulaşsa bile Türkiye bir NATO ülkesi. Türkiye’ye bir saldırı olsa diğer NATO ülkeleri Türkiye’yi korumak zorunda. Erdoğan, Türkiye’nin burnunun dibinde, Yunanlıların askeri botlarıyla Türkiye karasularının içlerine kadar girip, hatta karaya çıkıp, içinde kim bilir ne olduğu belli olmayan bir botu bile alıp gitmesine ses çıkarmıyor, çıkaramıyor, bunu bir tehlike olarak algılamıyor. Hatta bunun çözümü için “Büyük ihtimal önümüzdeki yılın başında (Miçotakis ile) bir araya gelme durumumuz olacak. O zaman da bu konuyu masaya yatıracağız. Sayın Başbakan, Ege’de yaşanan bazı malum sıkıntıları masaya yatıracağını ve bu sorunu çözeceğini bizlere ifade etti” diyerek sorunu yaratan Miçotakis’ten “medet” umuyor. Sonra da İsrail’in hedefinin Türkiye olduğu gibi uçuk, “trajikomik” bir sava sarılıyor. Böyle bir güvenlik anlayışına sahip bir iktidar eğer öyle bir tehlike varsa, Allah korusun İsrail ile karşı karşıya kaldığında kim bilir ne yapar? İşin karşı tarafında da komik olan CHP’nin böyle saçma bir konuyu güya alaya alır gibi gözüküp Meclis gündemine getirmesi ve Erdoğan’ın değirmenine su taşıması.

 

GÖZLEM – Metropoll Araştırma tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de “muhalefet boşluğu olduğunu” düşünenlerin oranı yüzde 72, “muhalefet boşluğu olmadığını” söyleyenlerin oranı yüzde 23.1. AKP’lilerin yüzde 65.8’i, CHP ve İYİ Partililerin yüzde 75’i, MHP’lilerin yüzde 72’si, DEM Partililerin yüzde 81.4’ü “ülkede muhalefet boşluğu olduğunu” düşünüyor. Bu tabloyu analiz eder misiniz?

K – Bu tablo seçmenin başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yeni yönetimi olmak üzere muhalefetten beklediği “muhalefeti” ortaya koyamadığını gösteriyor. Bu kamuoyu yoklamasına Özel ve yönetiminin son gafları eklendiğinde, ben CHP’de Özgür Özel’in uzun zaman Genel Başkan olarak kalamayacağı sonucunu çıkarıyorum. Bu gelişmeleri de ölçecek yeni kamuoyu yoklamalarını merakla bekliyorum.

GÖZLEM – Cumhurbaşkanlığı kabinesi toplantısının ardından açıklamalar yapan Erdoğan, “Diyanet’e yönelik ‘sinsi bir kampanya’ yürütüldüğünü” söyleyerek “28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bakıyorsunuz bugün de 28 Şubat zihniyetini başörtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli diyerek yeniden horlatmaya çalışıyor. İnsanımızın takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, inançlı-inançsız diye ayrımcılığa uğradığı günler artık geride kalmıştır. Bu makamlarda olduğumuz sürece Allah’ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz” dedi. Siz ne diyorsunuz?

K – Bu ülkede bir hukuk düzeni varsa, Anayasa, yasa ve buna göre belirlenen yönetmelikler kapsamında suç sayılan, yapılması devlet tarafından engellenmesi gereken bazı hal ve davranışlar vardır. Bu yasal düzenlemeleri değiştirmeden, suç olarak kabul edilen hal ve davranışlara karşı, icraatın başında olmanın verdiği güç ve keyfilikle, gerekeni yapmamak da en azından “görevi kötüye kullanmak” olsa gerekir. Bu iktidar Türkiye’yi bir şeriat devleti haline getirmek istiyor. Bunun için de Anayasa’yı değiştiremese de uygulatmayarak bir “oldubitti” sağlamak istiyor. Anayasa’yı koruyan bir kolluk kuvveti olmadığı için iktidarın bu istekleri sağladığı teşvik ve cesaretlendirmeyle sosyal hayatta hayata geçiyor. Olan durum budur.

 

GÖZLEM – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili soruşturmayı yakından takip eden gazetecileri ve CHP’lileri hedef alarak “Kapımızda baykuş öttürmeyiz, kanat çırpan akbabaların da kanatlarını yolar koparırız. Buradan sesleniyorum Halk TV ve Cumhuriyet Halk Partisi ayağınızı denk alın. Dört soytarı muhabirle MHP’yi sorgulayamazsınız, sorgulatmayız” dedi. Davayı izleyen gazeteciler, CHP’liler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti sert tepki gösterdiler. Görüşünüz?

K – Siyasette bir tiyatro oynanıyor. Bu doğrudan tehdit içeren ifadelere CHP Genel Başkanı Özgür Özel de “Devlet beyin tehditleri vız gelir tırıs gider. Biz bunların nicesini Bahçeli’den de siyaset arkadaşlarından da duyduk… Devlet Bey siyaset hayatının en büyük ayıp ve kusurlarından birini yaptı” diye cevap verdi. Sonra ne oldu? Meclis açılışının resepsiyonunda, Özel ile Bahçeli bir araya gelip tokalaştılar. Bahçeli Özel’e “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” derken Özel de Bahçeli’ye “Herkes doğru bildiğini söylüyor önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek” yanıtını verdi. Özel gazetecilere de “Bir adım geri atmam ama nezaketi de elden bırakmam” dedi. Nezaketi anladık, “geri adım atmama” bunun neresinde? Bahçeli CHP’yi “kanatlarını yolarız, ayağınızı denk alın” diye tehdit ediyor. Özel de “önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek” diye yanıt veriyor. Bu şaka mı? Bunun neresi saygı, sevgi? Niçin adamın elini elinizin tersiyle itmiyorsunuz? Niçin hâlâ bu konu tüm sıcaklığını koruyorken konuşuyorsunuz? Sizi tehdit edene neyin saygısını gösteriyorsunuz? Kimin adına?

 

GÖZLEM – Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Millet Meclisi’nin açılışında konuşma yapmak üzere salona girdiğinde “ayağa kalkıp kalkmama konusu” CHP’yi böldü. CHP’den 57 isim “ayağa kalkılacak” mesajı sonrası Genel Kurulu’na girmeme kararı aldı. Genel Kurul salonuna giren diğer CHP’liler ise ayağa kalktı ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alkışlamadı. CHP’lilerden ilk ayağa kalkan ise genel başkan Özgür Özel oldu. CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “ayağa kalkma” kararını sert şekilde eleştirerek “CHP’nin Erdoğan’ın ‘yaptığı hukuksuzlukların’ noteri olmadığını” belirtip “Biz, anayasayı tanımayanlara, Meclis’in meşruiyetine gölge düşürenlere saygı duymayız” dedi. Genel Başkan Özgür Özel ise tepkilere “Biz Cumhurbaşkanı’nı, devletin başını, Anayasa’da Meclisi açmakla görevli olan kişiyi 1 Ekim günü makama saygısızlık yapmadan karşıladık. Bunda şaşılacak bir şey yok” cevabını verdi. Siz ne diyorsunuz?..

K –CHP’li milletvekillerine CHP yönetiminden gelen mesaj tam olarak şöyle: “Değerli arkadaşlar, bugün saat 14:00’de TBMM Atatürk Anıtı’nda gerçekleştirilecek törene vakti olan milletvekillerimizin katılması uygun olur. Özel Oturum’da tüm milletvekillerimizin 14:55’de eksiksiz Genel Kurul’da yer alması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı Genel Kurul’a giriş yaptıktan sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelirken ayağa kalkılacak, ancak alkışlanmayacak. Cumhurbaşkanı uğurlanırken Genel Başkanımız ve Grup Başkanvekilimizin tavrına uygun hareket edilecek. Grubumuzun oturumda birlik ve bütünlük içinde davranmasını bilginize sunarım.” Sizin yönettiğiniz partinin adı CHP, AKP değil. AKP’de bile bu kadar açık rastlanamayacak bir “biat” mesajı CHP’li vekillere geliyor. Ayağa kalkılacak ama alkışlanmayacakmış. Hiçbirinin kendi aklı yokmuş gibi konuşma sonrası Genel Başkan ve Grup Başkanvekili ne yaparsa aynısını yapacakmış. Bu Özgür Özel’in bir “akıl tutulması”dır. Bir güç yozlaşmasıdır. Özgür Özel’in uygulama sonrası alt perdeden yaptığı savunma bile bu saçmalığı tüm çarpıklığıyla ortaya koyuyor. Özel gazetecilerin bir sorusu üzerine diyor ki “Yeminine uygun şekilde geldiğinde ona uygun bir konuşma yapacağını umarak ayakta karşılamamızı yaptık… Biz devletin başını 1 Ekim günü makama saygısızlık yapmadan karşıladık. Ümit ediyorum ki AKP, CHP’li bir cumhurbaşkanı seçildiğinde aynı nezaketi gösterecektir”. Bu nasıl aymazlıktır? Erdoğan’ı, AKP’yi tanımıyor gibi böyle iyimser, iyiniyetli beklentiler içinde olmak nasıl bir muhalefet yöntemidir? Cumhurbaşkanlığı yemininde “…Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma … herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma… namusum ve şerefim üzerine ant içerim” hükümleri varken ve son dönemde özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili “gerici” icraatları ortadayken Erdoğan’dan “yeminine uygun” nasıl bir konuşma beklenebilir? Özel, bazı vekillerin eyleme katılmaması ile ilgili soruya da “CHP demokratik bir partidir. ‘Herkes girecek ayağa kalkacak’ diye bir zorlama olmadı. 15 ila 20 arasında arkadaşımız kuliste beklemeyi tercih etmiş. Bir sorun görmüyorum” yanıtını veriyor. Nasıl “Herkes girecek ayağa kalkacak” diye bir zorlama olmadı? Mesajda açıkça dayatma ve zorlama var. “Eksiksiz yer alması gerekmektedir…. ayağa kalkılacak, ancak alkışlanmayacak. Cumhurbaşkanı uğurlanırken Genel Başkanımız ve Grup Başkanvekilimizin tavrına uygun hareket edilecek… bilginize sunarım” demiyor musunuz? Bunun neresi demokratik? Nasıl zorlama olmadı? Hani katılmak şarttı? Hani herkes ayağa kalkacaktı? Madem onların inisiyatifindeydi niye öyle dayatmacı, biatçi bir mesaj yolladınız? Özel “15-20 milletvekilinin katılmamasını sorun olarak görmediğini” ifade ediyor. CHP’nin 127 milletvekilinden 42’si oturuma katılmadı. 9’u katıldıkları halde ayağa kalkmadı. En az 7 milletvekilinin Ankara’da olmadığı anlaşılıyor. Eminim şu anda ayağa kalkan CHP’li vekillerin tümü seçmenleri tarafından ciddi biçimde eleştirilmiş, çoğu da bu tercihlerinden dolayı bin pişman olmuşlardır. Seçmende çok ciddi bir psikolojik kırılma olduğu ifade ediliyor. Tayyip Erdoğan’ın Can Atalay kararı belli. Ekrem İmamoğlu’nu bitirmek için zamanlama kolladığı belli. Anadolu’da “Almadan vermek Allah’a mahsus” diye bir deyiş vardır. Bu “jestin” karşılığında ne alındı? Yoksa Ankara’da çok ifade edildiği gibi Genel Başkan’ın bir “açığı” mı var? Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi Erdoğan’ın Atatürk ile İsmet İnönü’ye “iki ayyaş” diye hitap ettiği hâlâ hiç silinmeyecek şekilde hatıralarda. Diktatör eğilimleri, hukuk, yargı, rant, yolsuzluk konularındaki durumu belli. Anayasa’ya dönük yaklaşımı belli. “Makama saygı duyuyorum” diyorsanız, makamının yeminine nasıl uymadığı belli. Anamuhalefet partisi olarak bunun neresine saygı gösterip ayağa kalkıyorsunuz? Bana göre Özel ve yönetiminin bu siyaset tarzı “zorlama bir muhalefet ve icraat” tarzıdır. Özel’in büyük ölçüde İmamoğlu’nun ağırlığıyla aldığı “emaneti” İmamoğlu geri alacaktır. Kemal Bey kendi organize ettiği, yürüttüğü, baştan sona kurguladığı seçimin mağlubiyetinin sorumluluğunu almadığı zaman gideceği nasıl belli olduysa, Özel’in de bu “muhalefet” tarzıyla Genel Başkan’lıktan olacağı bana göre o kadar açık belli olmuştur.

 

GÖZLEM – CHP’de bu bölünme görüntülerinin sonu nereye varacak?

K – Cehennemin yolları aymazlık taşlarıyla döşenmiştir. Bence bu ayağa kalkma olayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetimi için sonun başlangıcı olacak. Özel’in son dönemde yaptığı bir dizi “gaf” ve yönetim kararı tercihi bir yana, Ekrem İmamoğlu’nun davası da dikkate alındığında, CHP’yi kaçınılmaz bir Olağanüstü Kurultay’ın beklediğini düşünüyorum. Aslında ne yazik ki Özgür Özel bu “aymazlık” sürecinin işaretlerini özellikle son tüzük kurultayı sonrası, okul yerine cami açılışı yaparak, CHP’nin ekonomik krizden çıkış stratejisini AB’ye girişe bağlayarak, New York’da AKP’nin rüşvet sürecini meşrulaştırmaya çalışarak ve bunun gibi benzer örneklerle vermeye başlamıştı. Şimdi tüm bu işaretlerin ardından CHP yönetiminin “gündüzü gece yapan” Meclis açılışı kararı bana göre durumu dönülemez bir noktaya taşıdı. CHP’nin tüzüğüne göre “seçimli olağanüstü kurultay yapılması için üye tamsayısının salt çoğunluğu” gerekiyor. Özgür Özel Genel Başkan olurken üyelerin yarıya yakını Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermişti. Özgür Özel’e gelen oyların önemli bölümü de Ekrem İmamoğlu ağırlığıyla gelmişti. Daha sonra yerel seçim başarısıyla Özgür Özel’e dönük destek pekişti. Ancak bu son gaf sonrası bu desteğin ciddi biçimde zayıfladığı görülüyor. Genel Başkanın bir mesajına yüzbinlerce üyesi olan CHP’den sadece 17 retvit gelmesi bile bir örnek. Son “ayağı kalkma” olayından önce İmamoğlu ile Özel’in görüştüğü ve İmamoğlu’nun İstinaf ile ilgili karar nedeniyle Özel’den “talep”te bulunduğu ifade ediliyor. Özellikle bu “ayağa kalkma” hikayesi ve bunun Parti tabanında Özel nezdinde yarattığı “şüphe”ler Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’nun bastırması durumunda seçimli Kurultay için salt çoğunluğu elde edecek bir destek sağlamalarını olası kılıyor.

 

GÖZLEM – Gazetede haber; “Vatandaşa 4 kap yemeği 40 liraya sunan İBB’nin Kent Lokantaları önünde kuyruklar her geçen gün uzuyor. Kuyruktaki yurttaşlar “Enflasyon düşüyor, 2026’nın sonunda tek haneye indireceğiz” diyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek için “Masal anlatıyor, milleti kandırıyor. Enflasyonun düşeceğine inanmıyoruz” diyorlar. Haklılar mı?

K – Haklılar. Enflasyon Şimşek’in ifade ettiği gibi 2025’de yüzde 17,5’lara düşemez. Düşmesi için bundan sonraki 12 ayda, aylık enflasyon ortalamasının yüzde 1,35 olması gerekir. Ama hafta içinde açıklandı, Ekim enflasyonu yüzde 2,97 ile bunun çok üzerinde geldi. Enflasyonu istedikleri gibi düşüremeyecek olmalarında en önemli etken bu liberal politikalara göre bile enflasyonun düşmesi için getirilmesi gereken tasarruf önlemleri, kayıt dışılığın engellenmesi gibi konuların bu iktidarda gerçekleştirilemeyecek olmasındandır. Bu yüzden dar gelirli beklenenden çok daha uzun süre ve çok daha zor bir dönem geçirecek.