Tarih; diğer toplum bilimleri gibi, kim yazarsa onundur ve onu yazanların mitolojisiyle başlar. Örnek vermek gerekirse mesela, o çok gezen, çok satan, çok gören ve giderek çok bilen Yahudiler; kendi mitolojilerini yazıya geçirerek ve “tek tanrı” fikrini sahiplenerek, dünyanın tek tanrılı tüm mitolojilerini doğurdular. İlk çağ ve ortaçağ tarihini belirlediler.
Oysa; ne ” tek tanrı” fikri onlarındı, ne ‘’ilk yazı’’ onlarındı.
Orta Asya’dan tek tanrıcılığı ve resim yazı tamgayı Hindistan’a, Mezapotamya’ya, Anadolu’ya ve hatta Avrupa’nın bazı kesimlerine yayılmasına kaynaklık eden Türklerden rol çaldılar, tarihi kendilerine mal ettiler. Tarihi Türksüzleştirmek istediler.
Böylece Yahudi mitolojisi tarih oldu. Hristiyanlığı kendine eklemledi. Tarihi Hz. İsa’ya dayandırdı. Hz. İsa; tarihe milat oldu. Asırlarca tarih böyle okundu.
Neyse ki tarih mitolojilerden kurtulup bilimselleşti. Tarihin içine bilim girdi, uzaktan algılama teknolojiler girdi, GPS girdi, radyokarbon yaşlandırma girdi. DNA yoluyla popülasyonları belirleyen arkeogenetik ortaya çıktı. Artık geçmişte yaşayan insanların bugün kimin atası olduğu bilinebiliyor.
Artık, tarihin başlangıcını, yani “Milat” ı, Hz. İsa’ya dayandırmak yetmiyor. M.Ö 2 bin yıl yani Eski Ahit dönemi, ya da MS 2000 yıl Yeni Ahit dönemi 4000 yıllık ortak Yahudi/ Hristiyan mitolojisi tarihe dar geliyor.
Çünkü onların Milatlarının 12.000 yıl öncesine uzanan Göbeklitepe, bütün mitolojik kurgularını yıktı. Türkleri tarih sahnesinden silmeye yönelik Yahudi/ Hristiyan mitolojik tarih tezi çöktü. Bilim, mitolojinin yerine geçti. Türksüz tarih tertipleri bozuldu.
İşte tam bu noktada Avrupa Merkezli tarih denilen Yahudi/Hristiyan tarih tezinin adını doğru koymalıyız. Bu tezin gerçek adı; “Sömürgecilerin Tarih Tezi”dir. Yahudi-Hristiyan Sömürge İttifakı; bütün dünyanın zenginliklerini Avrupa’ya taşıdı. Avrupa çok zenginleşti ama bu zenginleşmenin aslan payını Yahudi bankerler kaptı. Sözde itilip kakılan Yahudi bankerler sömürgeci devletleri şirketleştirdi, kontrolüne aldı.
Mitolojik ortak geçmiş, eski ahit ve yeni ahit el ele verdi, Yahudi/Hristiyan Sömürge İttifakına dönüştü. ABD’yi kontrol altına aldılar, gözlerini Asya’daki Türk İmparatorluklarına diktiler.
Birinci Dünya Savaşından hemen önce Dünya’nın dörtte birini kapsayan Safevi, Babür ve Osmanlı Türk İmparatorluklarını yaklaşık 100 yıl içinde peş peşe yıktılar. Bu Türk coğrafyalarını da sömürgeleştirdiler.
Direnen Türklerin elinde, bir ATATÜRK ve bir CUMHURİYET kaldı.
Türk Coğrafyasındaki işgallerini tamamlayan Sömürgeciler, Türkleri tamamen unutturmaya yönelik Kültürel Sömürgecilik oyunlarına başladılar.
Önce Grek mitolojisini ve Roma hukukunu uygarlığın beşiği, Türkleri de ‘’tarihsiz göçebe’’ ilan ettiler.
Sonra İran’ın, Hindistan’ın, Pakistan’ın, Afganistan’ın ve hatta Türklerin ana yurdu Orta Asya’nın Türklerle ilişkisi olmadığını ileri sürdüler. Eski Türk coğrafyası üzerinde temelsiz kültürel hegemonya kurmaya soyundular. Avrupalının üstünlüğüne dayalı yeni bir zihin oluşturmaya çalıştılar. Hint/Avrupa, Aryan (Ari) tarih ve dil tezleri ortaya attılar. Türksüz tarih tertip etmeye iyice soyundular.
Son Türk Cumhuriyeti’nin başı Atatürk; kültürel cephedeki bu tertibi görerek, onların bu tarih ve dil saldırılarına karşı Türk Tarih ve Dil Kurumlarını kurdu ve onlara karşı bilimsel tezler üretti. Türk Tarih ve Dil Tezlerini destekleyen özgür akademisyenlerden bir bilimsel cephe oluşturdu. Bu cepheyi oluşturan; Henry Rawlinson, Julius Oppert, Arkeolog Michael Frachetti’ye, Ural dilleri uzmanı Angela Marcantonio, “Etrüskler Türktü” kitabının yazarı Mario Alineive “Hunlar, Roma ve Avrupa’nın Doğuşu” kitabını yazarak Türklerin yok sayılamayacağını Avrupalılara gösteren Hyun Jin Kim’e ve başta Kazım Mirşan olmak üzere birçok Türk araştırmacıya minnet borçluyuz. Sömürgecilerin yanlış tezlerinin karşısında, Türklerin yanında durdular.
Neyse sonuca gelelim.
Atatürk ölünce sözüm ona bizim(!) ARİ’ler, yani sömürgeci Yahudi/Hristiyan Emperyalist İttifakı kestirmeden gittiler ve İkinci Dünya Savaşını çıkardılar. Savaşın sonunda bugün hala devam eden Sömürgeci Kapitalist Yeni Dünya düzenlerini ve bu arada yine eski Osmanlı/Arap/İslam Coğrafyasında Siyonist İsrail Devletini kurdular, Ortadoğu’nun kalbine yerleştirdiler.
Öte yandan ABD’de Yahudi/Hristiyan ittifakını yeni bir Mezhep/Din’e dönüştürdüler. Adına EVANJELİZM dediler.
Bugünlerde, Yahudi/ Hristiyan Emperyalizmi, kısa adıyla EVANJELİZM; İsrail’in arkasına geçti birlikte Türkiye’nin üstüne geliyorlar.
Türk yönetiminin Müslüman damarına basa basa geliyorlar.
Öncelikli hedefleri; oluşmakta olan Türk Savunma Sanayi’si ve Türk Birliği ikilisini doğmadan boğmaktır. Kırk yıldır bizimle PKK adıyla savaşıyorlar. Ekonomik ve demokratik manipülasyonlarla savaşıyorlar. Hedeflerine ulaşamadılar.
Türkiye çok kan kaybetti. Ama hep ayakta kaldı. Şimdi son bir hamleyle Türkiye’yi açık bir savaşa zorluyorlar.
Bütün bunları bilerek kenetlenmeli ve her şeye hazır olmalıyız.