Serbest piyasa ekonomisi uygulanmıyor

Merkez Bankası’nın açıkladığı faizin enflasyonun üzerinde kaldığı görüşleri var. Benim görüşüme göre TÜİK gerçek enflasyonu vermemektedir. Ancak plan ve programlar TÜİK enflasyon verisine göre yapıldığından yine hatırladığım kadarıyla hiç biri tutmamaktadır. Piyasada tekstilcilerin başını çektiği reel sektörde bir söylem başladı: Faizler yüksek. Biraz tarihçeye bakmak lazım. 75 yıldır reel sektör firmaları banka kredilerini enflasyonun altında bir fiyatla kullanır. 1980’li yıllarda zaman zaman birkaç ayı geçmeyen başa baş fiyatla kullanmıştır. İşin tasarruf tarafına gelince bankalarda tasarruf mevduatı bulunduranlar, enflasyonun çok altında faiz fiyatıyla paralarını bankalarda tutma durumunda bırakılmışlardır. Bu yıllarca ülkenin tasarruf yüzdesinin değişmesine mani olmuştur. Diğer bir bakışla da tasarrufçunun faiz gelirinin önemli bir kısmı kredi kullananlara aktarılmıştır. Serbest faiz denilen uygulama 1980 yılında başladığında bir anda mevduat ve hazine bonosu faizleri 3 ila 4 kat artmıştır. Bu tasarrufların yastık altından bankalara gelmesine neden olmuştur. Ardından borsaya işlev kazandırılmış, bir takım imkanlar orada değerlendirilmiştir.

Serbest piyasa ekonomisi denilen ekonomik sistem gerçekte Türkiye’de hemen hiç uygulanamamıştır. Zira siyasi müdahaleler az veya çok devamlı yapılmaktadır.

Reel sektör yüksek faizden 75 yıldır şikayet etmektedir.  Bir yatırım aşamasında olması gereken öz kaynak firmanın içine konulmamış veya konulamamıştır. Diğer taraftan bu yatırım ihracata dönük ise devlet teşviklerinde yine yanlış işlemler ve yanlış ödemeler yapılmıştır. Hal böyleyken son 40 yıldır ülkeyi yönetenler kalkınma veya gelişme planı ilkesinden uzaklaşmışlardır. Hatta bununla ilgili b ir müesseseyi de lağıv etmişlerdir. Türkiye periyodik olarak ve periyotların arası kısalarak devamlı döviz sıkıntısına girmektedir. Kanımca bu plansızlıktan gelir. Sanayi ürettiği malın neredeyse yüzde 70’ini ithal etmektedir. Bunu minimize etmeden ülke ekonomisinin döviz ihtiyacını kalıcı bir şekilde halletmek mümkün değildir. 1989 yılında yürürlüğe giren 32 sayılı kararın sermaye hareketleri bölümünde sıcak paraya davetiye çıkarılmıştır. Sıcak para 1994 yılında ilk darbesini ekonomiye vurmuştur. Sonra 1998, 1999 ve 2001 yılları… 2001’de uygulanmaya başlanan IMF programı ekonominin dengelerini yeniden kurmaya başlamış, ancak 2006’da ABD’de başlayan mortgage krizi ülkemizi vurmuş ancak ABD’nin devamlı dolar basıp piyasalara enjekte etmesi sonucu ucuz döviz var diye reel sektörü yeniden ithalata yöneltmiştir. Ekonomi de yüzde 4.5 küçülmüştür.

Kanımca bütün bu piyasa düzeninin iyi işleyebilmesi para dahil her şeyin fiyatı ne ise (mal hizmet) o fiyatı herkes ödemeli, kazandığının vergisini kuruşuna kadar devlete ödemelidir. Önümüzdeki zaman dilimi içerisinde daha da daralmasını b eklediğimiz piyasalarda reel sektör firmalarından bir kısmının daha da zor durumlara girmeleri beklenmelidir. Ama bunun için faizi düşür, devlet desteği ver söylemleri yapılmamalı bu söylemlere karşılık verilmemelidir. Zor duruma giren firmaların piyasa istendiği gibi iken kazançlarını servetlerine aktardıkları kısmını sermayelerine döndürerek zor durumdan kurtulmaları mümkündür.

Devletimizin bu konuda teknokratlarımızın görüşlerini uygulamalarını bir tarafı kurtaracağım düşüncesiyle eskiden olduğu gibi diğer taraflarını bozmamalı. Bilim ne diyorsa onları söyleyen teknokratların görüşleri uygulamaya konulmalıdır.