İktidar ‘kılıçlı yemin’ töreninin peşini bırakmıyor

30 Ağustos’ta Kara Harp Okulundan mezun olan teğmenler, geleneksel “kılıç çatma” töreni yapmışlardı. Bu törene katılan yüzlerce teğmen; dönem birincisinin okuduğu şu metni büyük bir heyecan ve gururla tekrar etmişti:

“Ant içeriz ki; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk Ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller; karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz. Ne mutlu Türküm diyene!”

Ardından topluca “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılıklarını, Atatürk ilke ve devrimlerinin takipçisi ve koruyucusu olduklarını vurguladılar.

Olayın üzerinden bir buçuk ay geçtikten sonra bile konunun gündemde tutulduğunu, araştırılmakta olduğunu, hala sorumlu arandığını, Kara Harp Okulunda görevli tabur, bölük ve takım komutanı seviyesindeki 40 subayın görevden alındığını, kılıç çatma törenine katılan teğmenler hakkındaki incelemenin devam ettiğini duyuyoruz.

Harp okulundan mezun olan teğmenler; her yıl 30 Ağustos’ta icra edilen mezuniyet törenlerinden sonra bir araya gelip kılıçlarını çatarak; Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılıklarını, Türk Ulusunun namus ve şerefini, vatan topraklarımızı canları pahasına koruma kararlılığında olduklarını bu şekilde ifade etmekteydi. Bu uygulamanın 2016 yılında kaldırıldığını öğrendik. Genç subaylarda birlik ve beraberlik ruhunu canlandıran, silah arkadaşlığını, cumhuriyet, vatan ve millet sevgisini pekiştiren bu uygulamanın hangi maksatla kaldırıldığı konusunda bir açıklama yapılmadı.

Ege’de Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki adalarımızı işgal edip ülkemize karşı alenen silahlandıran, Trakya’da sınır hattımızda uluslararası anlaşmalar hilafına askeri birlikler konuşlandıran, karasularımızı ihlal eden, kıyılarımıza kadar çıkan, karasularımızda balıkçı teknelerimize ateş açan Yunanistan’a tepki göstermeyenlerin, tepki göstermek bir yana işgal edilen adaların Lozan’da verildiğini iddia eden, karasularımızın ihlali, kıyılarımıza çıkılması, balıkçılarımıza ateş açılması olaylarının büyütülmemesi gerektiğini savunanların,bu yıl mezun olan Teğmenlerin icra ettiği kılıç çatma töreninden rahatsız olduklarına tanık olduk.

Teğmenlere bu kadar büyük tepki gösterenler; Ege ve Trakya’da üsler kurarak Yunanistan’ın arkasında duran, Suriye’de PKK uzantılarını silahlandıran, eğitim desteği ve maddi destek veren, kalkan olan, Suriye ve Irak’ta icra etmeye çalıştığımız operasyonlara karşı çıkan, PKK’yı desteklemekte kararlı olduğunu vurgulamak için Suriye’de bir SİHA’mızı göz göre göre vuran ABD’ye karşı da tepkisiz kalmışlardı.

Filistin’e destek gösterilerinde Arapça pankartlar açarak şeriat, hilafet ve cihad çağrıları yapanlara, bu hareketleriyle anayasa ve yasalarımıza açıkça meydan okuyanlara, inanç değerlerimizi istismar ederek halkımızı kutuplaştırmaya çalışanlara da hiçbir tepki gösterilmezken, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılıklarını ifade eden teğmenler; disiplinsizlikle, Kemalist darbeci ve FETÖ’cü olmakla suçlandılar. İsyancı olduklarını iddia edenler bile oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; 7 Eylül’de icra edilen 21. İmam Hatipliler Kurultayında yaptığı konuşmada konuya değinerek “Geçenlerde malum mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Bunlarla ilgili olarak gerekli bütün araştırmaların hepsi yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez, bunları temizleyeceğiz” diyerek tepkisini dile getirmişti.

2021 yılında TÜGVA’nın icra ettiği ‘Geleceğin Gençliği’ isimli toplantıda TÜGVA’lı gençlerin komando andının sözlerini değiştirerek “Biz TÜGVA erleriyiz. Ben TÜGVA’lıyım. Her yerde ben varım. Havada, karada, denizde, İdlib’de, Keşmir’de, Filistin’de… Ey kafirler, yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz!” sözlerini içeren yeminleri bile teğmenlerin kılıç çatma töreni kadar gündem olmamıştı. Kimse onlara “kime kafir diyorsunuz?” dememişti.

Son yıllarda ülkemizdeki gidişatı eleştiren, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke ve değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini savunanların “Kemalist darbeciler” olarak isimlendirildiği dikkat çekmektedir. Şeriat ve hilafet propagandası, cihad çağrısı yapılmasına, tarikat ve cemaatlerin devlet kurumlarında kadrolaşmasına, ülkemize milyonlarca sığınmacı yerleştirilmesine karşı çıkanlar, ekonomik ve sosyal sorunları gündeme getirenler“İslam ve hilafet düşmanı, ırkçı ve faşist, FETÖ’cü, Kemalist darbeciler” olarak tanımlanmakta, gayri millilikle, vatan hainliğiyle itham edilmektedirler. Bazıları bunun; yapay gündem oluşturarak, ülkemizin güncel sorunlarını maskelemek için yapıldığını düşünmektedir. Bence asıl maksat; Atatürk ilke ve devrimlerini “Kemalizm” olarak adlandırmak suretiyle sıradan bir doktrin kategorisine indirgemek ve darbecilikle özdeşleştirerek “Atatürk ilke ve devrimlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini, özellikle de laikliği savunanlar darbecilerdir” algısı yaratmaktır.

Böyle bakınca; Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılıklarını, Türk ulusunun namus ve şerefini koruma kararlılıklarını topluca ifade eden teğmenlere gösterilen tepkinin nedeni daha iyi anlaşılacaktır. Bu aynı zamanda gelecek yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerimizin saflarına katılacak bütün askeri personele yönelik, tehdit içeren önleyici bir uygulamadır kanaatindeyim. Eğer böyleyse ve eğer bu yıl kılıç çatan teğmenler herhangi bir şekilde cezalandırılırlarsa; tarih, ülkemize, milletimize, askerimize layık görülen bu uygulamaların sorumlularını, laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimini hedef alanları, halkımızı kutuplaştıranları, birlik ve beraberliğimizi bozmaya çalışanları affetmeyecektir.