Kamer Daron Acemoğlu

İsveç Kraliyet Akademisi, 2024 yılı Ekonomi Ödülü için üç ismi onurlandırdı: Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James Robinson. Akademi, bu üç ismin ödülü almasındaki gerekçeleri kamuoyuna açıklarken, “Bir ülkenin refahında, toplumsal kurumların önemine dair yapmış olduğu çalışmalarına” atıfta bulundu  ve “Hukukun üstün görülmediği toplumlarda, kurumların  nüfusu sömürmesinin mutlak olduğu, bunun da iyiye doğru bir değişim yaratmadığına”  vurgu yapıldı.

Simon H.Johnson, 1963 doğumlu bir Amerikalı. Oxford Üniversitesinde lisans, Manchester Üniversitesi ve MIT’de yüksek lisans ve doktora yapmış. Uluslararası Para Fonu (IMF) eski başekonomistlerinden. Daron Acemoğlu ile birlikte yazdıkları ve geçen sene yayınlanan Power and Progress isimli kitaplarında, teknolojinin toplumsal faydayı otomatik olarak sağlamadığı, daha çok seçkin bir kesimin yararına yol açtığı yönünde eleştirel görüşleri ile bir hayli ilgi çekmişlerdi. Yeni teknolojilerin kamusal yarar etkisini arttırmak için de vergi reformlarından dijital reklam düzenlemelerine kadar pek çok politika önerilerini sıralamışlardı.

Bir diğer Amerikalı ekonomist ve sosyal bilimci James Robinson ise London School of Economics and Political Science’dan mezun. Yale Üniversitesinde ‘ekonomi teorisi ve işçi ilişkileri’ alanında doktora yapmış.

Johnson ve Robinson’ı tanıttıktan sonra gurur duyduğumuz bir başarıya imza atan Daron Acemoğlu başlığına gelebiliriz. 1967’de İstanbul’da doğdu. Babası hukukçu, annesi de şair idi. Galatasaray Lisesinden 1986 yılında mezun oldu. Yüksek okul eğitimini İngiltere’nin York Üniversitesinde tamamladı. Lisansüstü ve doktora çalışmalarına, daha sonra birlikte Nobel’e uzanacağı James Robinson gibi London School of Economics and Political Science’da sürdürdü ve Amerika’daki MIT’e (Massachusetts Tecnoloji Enstitisü) gidene kadar öğretim üyesi olarak bu okulda çalıştı. 2000 yılında da MIT’de profesör unvanına hak kazandı. Eşi Asuman Özdağlar da aynı üniversitenin elektrik ve bilgisayar mühendisliği bölüm başkanı olarak görev yapıyor.

Acemoğlu’nun The Economic Journal’de 1996’da yayınlanan “Tüketicinin kendine güveni ve rasyonel beklentiler: Faillerin inançları teori ile tutarlı mı?” makalesi, yılın en iyi makalesi seçildi. 2005’te 40 yaş altı parlak sosyal bilim insanlarına verilen prestijli Bates Clark madalyasına hak kazandı. 2006’da J.A.Robinson ile birlikte yazdığı “Diktatörlük ve demokrasinin ekonomik kökenleri” kitabı, bilim dünyasında çok büyük ilgi uyandırdı. Daha sonra yine Robinson ile beraber kaleme aldıkları “Ulusların düşüşü, Güç, Refah ve Yoksulluğun kökenleri” kitabı ise, bilim dünyası dışında da çok ilgi gördü ve New York Times’ın en çok satan kitaplar listesinde haftalarca kaldı. Ortaya koydukları teori, ulusların refahını belirleyen ana unsurun, genel kabul gören tarihsel, coğrafi ve kültürel  bağlamından ayrı olarak oluşturdukları ekonomik ve siyasi kurumlarının niteliği ile ilintili olduğu idi. Dolayısı ile, Daron ve arkadaşları, ulusların ekonomik ve siyasi olarak büyümesinde, klasik teori ve modellemelerden farklı bir perspektif geliştirme başarısını göstermişlerdir. Daron’un spesifik çalışmaları, kendisine, ülkemizdeki saygın ödüller olan Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü (Sosyal Bilimler Dalında; 2012) ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA.2006) Bilim Ödüllerine de sahip olmasına yol açmıştı.

Acemoğlu’nun teorisini oluşturduğu kalkınma stratejisi, ülkemiz için yol gösterici bir rehber durumunda. Daron ve arkadaşları, tüm eserlerinde, ülkelerin refah düzeyini arttırmakta doğal kaynak zenginliğinin değil, işlevsel güçlü kurumlara sahip olunmasının altı çiziliyor. Hindistan ve Meksika’nın değil de Kuzey Amerika ve Güney Kore’nin nasıl halkını zenginleştirdiğinin detayları irdelenerek, güçlü kurum ve politik yapısal reformlar yapılarak refah toplumuna giden yolun haritası analiz ediliyor. Yani demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ile ekonomik fırsatların adil olarak tüm vatandaşların hizmetine sunulduğu, bunu da eşit bir düzlemde şeffaf ve güvenilir kurumlar marifetiyle gerçekleştirildiği bir ekopolitik sistem, ülkelerin refaha ulaşmasında ana unsur olarak ortaya çıkıyor.

Ülkelerin gelişmesinde, devlet kurumunun regulasyonunun önemine, bu haftaki gazetemiz konuğu eski Vestel CEO’su Turhan Erdoğan da değindi. Erdoğan, “insan kaynağı, altyapı, sermaye, girişimcilik ruhu elbette önemli, ancak devletin teşvik ya da vergi şeklindeki yerel sanayiyi koruma ve geliştirme vizyonu olmazsa olmaz” diyor haklı olarak.

Çeyrek yüzyıldır, bir vatandaşımız, ülkelerin gelişme formülünü bulup dünyaya deklare ederek Nobel Ödülüne uzanırken, içinden çıktığı ülkenin bir türlü ‘orta gelir tuzağından’ kurtulamamış olması ne acı!