Yahudi yüzyılı

Bugünlerde gündemimiz Yahudiler.

Ortadoğu’daki savaş ve katliam ve bu savaşa karşı insani reflekslerin ötesinde Türkiye’nin ve Türklerin yararına uzun vadeli bir strateji ihtiyacı bizi bu konuyu gündemlemeye zorluyor.

Yahudiler; insanlık tarihini ekonomik ve sosyolojik olarak en çok etkileyen bir “Tarihsel Azınlık”tır. Bugün bile sayıları bütün dünyada on altı milyonu geçmiyor. Ancak Yahudileri nicel değil, nitel özellikleriyle anlamak gerekmektedir.

Yahudiler; ticaretten sömürgeciliğe, tefecilikten bankerliğe, bankerlikten para basmaya (senyoraja) geçerek ve bastıkları en son parayı dünya parası haline getirerek dünya ekonomisine hakim oldular.

Dinleri Musevilikten; Hristiyanlık ve Müslümanlığı türettiler. Bu arada Dünyanın düşünce sistemini etkilediler, tezlerden anti-tez çıkarmayı, bunları sentezlemeyi, bilim diliyle diyalektiği yani karşıtlıklarla ilerlemeyi insanlığın önüne koydular. Kapitalizmi de, Kolektivizmi de onlar modellediler. Devrimci de onlardı, gerici de. Bilim hayatı da kontrollerindeydi, bilimden üreyen teknoloji de.

Görüldüğü gibi; dünya ekonomisini ve sosyolojisini, düşüncesini, bilimini, teknolojisini hep belirlediler, hep yönlendirdiler. Nihayet İkinci Dünya Savaşından sonra bütün biriktirdiklerini birleştirdiler, dünyanın başına geçerek Yahudi yüzyılını başlattılar.

Şu anda dünya; tam bir Yahudi yüzyılını yaşıyor. Yahudi kontrolünde, tam bir Kapitalist Küreselleşme yaşıyor.  Ancak; dünyanın bu ‘’Tarihsel Azınlık’’ı Yahudi Yüzyılına gelirken yolda ikiye ayrıştı.

Bazı Yahudiler; Spinoza, Mendelssohn, Heine, Marx, Rosa Luxemburg, Troçki, Freud ve Einstein gibi yüzlerce bilim insanı ve entelektüel Yahudi dinleri ile kendilerine miras kalmış kültürlerinin sınırlarını aştılar. Yahudiliğin ötesinde bir dünya aradılar, Haskala denilen Yahudi aydınlanmasını başlattılar. Bu Yahudilere diğerleri ‘’Yahudi olmayan Yahudi’’ dediler.

Yahudi Aydınlanması; Yahudi Muhafazakarlığını tetikledi. Dünyayı da etkileyen bu Yahudi Aydınlanmasının karşısına, dört bin yıllık gelenek ve hahamlar yani Yahudi Muhafazakarlığı çıktı. Giderek Yahudi muhafazakarlığı, “Yahudi olmayan Yahudi”lerin bilimsel ve teknolojik yönlerini de kullanarak ilerledi. Yani Yahudilerin önüne Yahudi Muhafazakarlar geçti.

İkinci Dünya Savaşından sonra ABD üzerinden ele geçirdikleri Dünya egemenliğinin gücüyle muhafazakar Yahudiler Siyonizmi, yani Yahudi Milliyetçiliğini hayata geçirdiler ve Filistin’de İsrail devletini kurdular.

Ama Ortadoğu’da, Müslüman düşmanlarının orta yerinde yaşayamayacakları belli olduğu için “Yahudi Siyonizmi”ni yalnızlıktan kurtarmak adına İngiltere’de başlattıkları “Hristiyan Siyonizmi”ni ABD’de gerçekleştirdiler. İncili bile değiştirip, ABD’nin dörtte birini yaklaşık yüz milyon Amerikalıyı Hristiyan Siyonist yaptılar. Bu yolla ABD siyasetini ele geçirdiler. Daha önce USD üzerinden ABD ekonomisini zaten ele geçirdikleri için bu iki gücü birleştirip, ‘’ABD’deki İsrail’’i oluşturdular.

Bugün, yani içinde yaşadığımız bu Yahudi Yüzyılında artık dünyada iki İsrail var. Ortadoğu’daki İsrail ve ABD’deki İsrail. İkisi kopmaz bir bütün. İkisi de muhafazakar ikisi de fanatik. Bu Musevi ve İsevi fanatizm ortaklığı dünyanın bugününün ve yarınının temel sorunudur.

Bu muhafazakar fanatik ittifak; İkinci Dünya Harbinden sonra Avrupa’daki Yahudi düşmanlığını Avrupa özellikle Almanya suçluluğuna dönüştürdü. Bu suçluluk Avrupa toplum bilincine her türlü iletişim organını kullanarak kesin olarak yerleştirildi. Bugün Avrupa Yahudilere karşı kendini suçlu hissediyor.

Ama bu fanatik ittifak önemli bir şey daha yaptı. ABD’li Yahudi Siyaset Bilimci Samuel Hantington üzerinden ‘’Medeniyetler Çatışması’’ tezini ortaya attı. Bu tez ile Hristiyanlığın Yahudi düşmanlığı bir daha hortlamasın diye, İslam düşmanlığına (İslamofobi) dönüştürüldü. ‘’Medeniyetler Çatışması’’ tezi sadece ortaya atılmadı, bu tez Amerikan Başkanlık Sistemi’nin, Pentagon’un ve CIA’nin stratejileri içine yerleştirildi. Neo-conservatizmden türeyen ve adlarına “neocon” denilen bir takım da bu kurumlara yerleştirildi. Böylece isimlerini yakından tanıdığımız neoconlar; Paul Wolfowitz, Abraham Shulsky, Richard Perle sahneye çıktı.

Bu tez ve takım üzerinden Afganistan’ın, Irak’ın işgalini, Suriye’nin parçalanmasını ve en mühimi Türkiye’yi hep zayıf bırakmak için PKK/PYD örgütlenmelerini organize ettiler. İşte Netanyahu bu neocon organizasyonunun İsrail’deki ayağıdır.

Asla tek başına değildir. Asla bir savunma savaşı yapmamakta, geleceğin İsrail’ini dizayn etmek için saldırmaktadır. Çekinmeden katliam yapmaktadır. Bu konu Türkiye’yi ta can evinden ilgilendirmektedir.

Elli yıldır ilgilendirmektedir. Türkiye maalesef elli yıldır bir yıpratma ve bu yolla bağımlı kılma savaşının içine çekilmiştir. Bu yüzden biz Türkler sadece dini reflekslerle değil, sadece Yahudi düşmanlığı saplantısı ile değil, Türkiye’nin ve Türklerin geleceği açısından bu konuya yaklaşmalı ve hep gündemimizde tutmalıyız.

Yahudi ve özellikle Hristiyan Siyonizmine gizli mecburiyetleri olanların göstermelik kahramanlıklarına kanmadan, Türkiye’nin ve Türklerin gerçek yararlarını gözeten uzun vadeli bir siyaset geliştirip, yürütmeliyiz.

Hiç unutmamalıyız. Yahudi yüzyılında ve Yahudilerin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Çok dikkatli olmalıyız…