Bugün ABD dünyayı, Yahudiler ABD’yi kontrol eder hale geldiler. ABD adeta Siyonistleşti. Siyonist ABD’nin Ortadoğu politikası da yeni başlamadı. İkinci dünya harbi bitti, İsrail kuruldu ve Siyonizmin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) başladı. ABD destekli İsrail; yıllardır o bölgede katliam yapıyor. Sivilleri, kadınları ve çocukları bombalıyor. Olay Gazze’yle, Filistin’le, Lübnan’la sınırlı değil.
Büyük resimde görünen şu:
ABD önce Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etti, parçalara ayırdı. Suriye’yi böldü. Oralarda oluşturduğu, daha doğru bir deyişle ordulaştırdığı sayıları yüz binlere ulaşan Kürt teröristleri organize etti. Güya NATO’da partner olduğu Türkiye’ye saldırttı. Türkiye’yi tam 50 yıldır savaştırıyor, savaştırarak zayıflatıyor. Yıllık devlet bütçesi zaten 250 milyar USD olan Türkiye’nin 50 yıldır her yıl, yüz milyar doları savunmaya ve terörle mücadeleye gidiyor.
Türkiye olayın göbeğinde
Türk halkı bu şartların doğurduğu enflasyon altında inim inim inliyor. Giderek Türkiye’nin sadece ekonomik dokusu değil, sosyal dokusu da çöküyor. Bu yüzden şimdi sadece Filistinli kadınlar ve Filistinli çocuklar sormuyor, Türk halkı da soruyor.
Bu Siyonist ABD’yi kim durduracak.
Birleşmiş Milletler mi?
Uluslararası hukuk mu?
Bunları takan yok.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri İsrail’e bile sokulmuyor. Uluslararası organları ve hukuku tanımayan Siyonist ABD, bir yandan da kafaları karıştırmaya ve kendine düşman üretmeye devam ediyor. Daha önce 1945 ve 1990 arası Sovyetler Birliğini kendine düşman ilan etti.
Şimdi de Sovyetlerin dağıtılmasında işbirliği yaptığı ve dünya pazarına soktuğu Çin’i düşman ilan ediyor. Türkiye’nin yöneticileri de Amerika’nın karşıtı Çin zannederek, yanlış politik kulvarlara giriyor. Oysa gerçek öyle değil. Çin; ABD’nin karşısında değil, içinde. ABD ile Çin’in ekonomik modelleri ve yararları aynı.
Bakın nasıl?
ABD’de kapitalist piyasa ekonomisi var ve bu ekonominin bayraktarlığını yapıyor. Avrupa’da bu modelin adı; Sosyal Piyasa Ekonomisi. Çin’de ise; Sosyalist Piyasa Ekonomisi.
Üçü de piyasa ekonomisi yani. Üçü de aynı model. Bu model rekabet motorlu, kar göstergeli, dolar ve türevi yakıtlarla çalışan birbirinden türemiş kapitalist modeldir. Yüzyıldır uygulanan, dünyayı tıkamış ve modası geçmiş bir modeldir.
Peki Çin bu modele nereden geldi? Bu model 19. yüzyılda sömürgeci Batı Emperyalizmi ile Çin’e geldi. Çin’i soydu, Çinliyi horladı, çıkardığı iç harpler, isyanlar ve kıtlıklarla 100 milyonluyu aşkın Çinliyi öldürdü. 50 milyona yakın Çinli; ülkesinden göç etti, bütün dünyaya dağılıp Çin diyasporasını oluşturdu.
Çin’deki iç harbi 1949’da Mao’nun Komünist Çin Partisi kazandı. Mao uzun yıllar Sovyetlerin yanında yer aldı. Sonra Çin ekonomisi ve Sovyetlerle ilişkiler bozuldu. Bunu fırsat bilen ve o yıllarda, yani 1970’lerde ABD’yi kontrol etmeye başlayan Siyonist Yahudiler harekete geçti.
En büyük Siyonist; CFR, Bilderberg, AIPAC gibi Yahudi organizasyonlarının başkanı ve ABD Dış İşleri Bakanı Heinz (Henry) Alfred Kissinger devreye girdi. Kissinger; defalarca gizli gizli Çin’e gitti, Mao ile görüştü. Mao’nun yardımcısı Denk ile özel ilişkiler kurdu. Nihayet 21-28 Nisan 1972’de ABD Başkanı Nixon Çin’i ziyaret etti. Tam bir hafta Çin’de kaldı. Tarihçiler bu bir haftaya “Dünyayı Değiştiren Hafta” derler.
Çünkü bu bir haftada Sovyetlerin dağılmasının ve Çin’in pazar ekonomisine yani Sosyalist Piyasa Ekonomisine geçmesinin temelleri atıldı. Sonra Kissinger tam 40 defa Çin’e giderek, adeta orada yatıp kalkarak, Sovyetlerin yıkılmasını ve Çin’in kapitalistleşmesini pekiştirdi. Ardından Çin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne alındı. Dünya Ticaret Örgütü’ne üye yapılarak, Çin’e dünya ticareti ve yabancı sermaye kapıları açıldı.
Bütün bunların sonunda 50 yıl içinde Çin dünyanın en büyük ihracatçısı ve en büyük ikinci ithalatçısı oldu. İhracatta ve ithalatta en büyük partneri de ABD oldu. Bugün Çin ekonomisi 20 trilyon USD büyüklüğüne ulaştı. Ama bu ekonomi; başta ABD olmak üzere, batı pazarlarının talebine ve dolara bağımlı. Bu talebi sürdürebilmek için Çin ABD tahvilleri satın aldı. Bugün Çin’in elinde 2 trilyon USD’yi aşan ABD tahvili var.
Yani ABD dolarını basan Yahudiler, Çin üzerinden ABD’ye borç para veriyor. Yani ABD ve Çin ilişkileri dolar üzerinden Yahudi güdümüyle devam ediyor. Bu yüzden Çin ve ABD en azından yakın dönemde birbirine karşıt olamaz. Sadece dünyayı yanıltmak için diplomatik karşıtlıklar üretilir.
Türkiye Dünya’daki bu diplomatik karşıtlıklara bakarak, dış politika oluşturmamalıdır. Zaten bir yıpratma savaşı içinde olduğunu bilerek bundan kurtulmanın yollarını aramalıdır. Ekonomisini düzeltmeye, savunmasını güçlendirmeye çalışmalı ve nihayet herkesin engellemeye çalıştığı Türk birliğine doğru hızlı adımlarla yürümelidir.