İZTO Ekim Ayı Meclis Toplantısı İZTO Meclis Salonu’nda gerçekleşti. Toplantıda konuşan Özgener, Türkiye’nin yakın bölgesinde artan jeopolitik gerginlik ve savaş ortamı göz önüne alındığında, ülkenin ekonomik olarak hem yapısal, hem de kısa vadeli risklerini iyi değerlendirmesi gerektiğini vurguladı. Toplumda vergide adalet algısını güçlendirecek adımların hızlandırılması gerektiğinin altını çizen Özgener, “Kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusundaki çalışmaların devamı sağlanırken, diğer yandan da vergi politikasının gelirde adaleti desteklemesi gerektiğini değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı. Hayata geçirilmesi önem taşıyan bir başka yapısal reform alanının ise, iş gücü piyasası olduğuna dikkat çeken Özgener, “Bu alandaki katılık uzun zamandır birçok uluslararası kurumun karşılaştırmalı raporlarında yansımasını buluyor. Bu doğrultuda; yapısal hale gelen iş gücü mevzuatındaki katılığı ve kadın iş gücünün diğer ülkelere göre oldukça geri kalmış durumunu da düzeltmek durumundayız” diye konuştu.
“Koordinasyon sağlanmalı”
Bütün yapısal reform alanlarında ve kısa vadeli politikalarda, maliye, para ve gelirler politikasında koordinasyonun sağlanması gereğini dile getiren Özgener, Çünkü hiçbir ekonomik karar, sadece doğrudan yarattığı fayda ve zarar ile ölçülemez. Bir kesime ya da kısa dönem ekonomiye sağlayacağı faydanın ötesinde, biraz önce de söz ettiğim gibi mutlaka uzun vadeli etki ve kapsayıcılık ilkesi üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini, ekonomimizdeki mevcut gelişmeleri de bu bakış açısıyla analiz etmenin uygun olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Türkiye’de tahminlerden daha kötü gelen Eylül ayı verileri sonrasında, faiz indirim süreci ile ilgili belirsizliklerin arttığını söyleyen Özgener, “Merkez Bankamızın en son Para Politika Kurulu notunda da, enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizliğin son dönemdeki veri akışıyla arttığına dikkat çekiliyor. Enflasyonla ilgili belirsizlikler artarken, sanayi üretiminde yavaşlama olduğunu görüyoruz. PMI (İmalat sanayi yöneticilerinin beklentisi), pandemiden beri en sert daralmayı yaşadı. Yavaşlamanın bir kısmının yurt içi, bir kısmının ise yurt dışı taleple alakalı olabileceğini düşünüyoruz. Üretim yerine tüketici tarafında bu yavaşlamayı görmek istiyoruz ama enflasyon beklentilerini aşağı çekecek bir yavaşlamayı henüz tüketici tarafında gözlemleyemiyoruz” dedi.
“Salt asgari ücret artışı, toplumsal refahı artırmıyor”
Eylül 2024 itibariyle çekirdek enflasyonun yüzde 2,96’ya geldiğini belirten Özgener, şu ifadeleri kullandı: “Merkez Bankası’nın faiz indirim süreci için gerekli olduğunu vurguladığı yüzde 1,5’un altında olan kalemlerin ise sadece enerji, ekmek ve tahıllar olduğunu izliyoruz. Diğer hizmetler kaleminin ise Eylül 2024 itibariyle yüzde 4,28 olduğunu, hizmet sektörü fiyatlarının, mal fiyatlarına göre oldukça yüksek ve katı seyrettiğini gözlemliyoruz. Bu bağlamda, halihazırda katı olan ve enflasyonu yukarı çeken hizmet enflasyonun 2025 yılı asgari ücretine göre yön bulacağını öngörüyoruz. Toplam ücretlerin yüzde 43’ünün asgari ücret olduğu bir ortamda, asgari ücret artış oranı hem doğrudan, hem de dolaylı olarak enflasyonu etkiliyor. IMF Türkiye raporundan öğrendiğimize göre; Merkez Bankası asgari ücret artışlarının 2023 enflasyonuna doğrudan artırıcı etkisini 20 puan, 2024 enflasyonuna ise yüzde 10 olarak hesaplıyor. Buna diğer ücretlendirme ve fiyatlama davranışları üzerindeki etkisini de eklersek, asgari ücret artış oranının oldukça önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Bugüne kadar deneyimlediğimiz gibi, salt asgari ücret artışıyla, toplumsal refah artışı sağlanamıyor. Çünkü enflasyonist ortamda, asgari ücret artışı kalıcı bir rahatlama sağlayamıyor. Bu bağlamda, ekonomik ve sosyal dengeleri hassas bir şekilde gözetecek bir kararın alınmasını ve dengeler gözetilirken, iş gücü piyasasında özellikle kadın iş gücü katılımını artıracak ve dar gelirli kesimlere vergi avantajı yaratacak yapısal kararların bir an önce uygulanmasını desteklediğimizi de ayrıca paylaşmak istiyorum.”
“DEPREME HAZIRLIKTA ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ”
Depreme hazırlık, afet yönetimi ve afet sonrası toparlanma planlarında üzerlerine düşeni yapmaya kararlı olduklarını da belirten Özgener, İzmir’deki depremin üzerinden 4 yıl geçtiğini ve depremlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini ifade etti. Sorumlukları çerçevesinde afetlerle ilgili çalışma yürüttüklerini, İzmir’in riski azaltma odaklı kentsel dönüşüme geç kaldığını dile getiren Özgener, “Ülke ölçeğinde kentsel dönüşümün istenilen hızda olmadığını ve bu konuyu sürekli gündemde tutup, süreci tıkayan sebepleri gidererek teşvik edici mekanizmalarla dönüşümü hızla tamamlamamız gerektiğini düşünüyorum. İş dünyası olarak, depreme hazırlık, afet yönetimi ve afet sonrası toparlanma planlarında üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız” diye konuştu. Özgener ayrıca kasım ayında G3 Forum Girişimcilik Zirvesi’nde önemli aktörleri girişimcilerle buluşturacaklarını ve Dijital Deneyim Merkezi’ni kuracaklarını duyurdu.