Yine yoğun gündemli bir haftayı bitirdik. Önce Ekim ayı enflasyonu açıklandı. S&P kredi notumuzu iki basamak yükseltti. Yüksek spekülatif seviyeden spekülatif seviyeye geldik. Yatırım yapılabilir seviye için daha da uzun yol var. Daha sonra ABD başkanlık seçimleri sonuçlandı. Trump ikinci defa başkanlık seçimini kazandı. Nihayet hafta sonuna doğru TCMB enflasyon raporunun sunumunu gerçekleştirdi. (Bu yazı söz konusu sunumdan önce yazıldığından rapora ilişkin değerlendirmelerimizi gelecek yazılarımızda yapacağız.) Öncelikle ABD Başkanlığı küresel ilişkiler açısından çok önem arz ettiğinden Trump dönemine ilişkin ekonomik politikalarda ne gibi gelişmeler yaşanabileceğini özetlemeye çalışalım. Trump’ın öteden beri ekonomi ve siyasi politikasının ana hatları belliydi; gümrük Vergilerinin arttırılması, korumacı ekonomik tedbirlerin getirilmesi, göçmenlere sınırların kapatılması, içeride vergilerin indirilmesi, yatırımların ve üretimlerin arttırılması, doların güçlenmesi, fosil yakıt endüstrisinin desteklenmesi, kripto paraların prim yapması, faizlerin indirilmesi ve enflasyonun yükselmesi bekleniyor. Küresel ortamda Çin, Rusya, Tayland ve AB ilişkileri ile Ortadoğu’da ve Ukrayna’da yaşanan savaş konularında alacağı kararlar uluslararası ortamı etkileyecek. Doların güçlenmesi diğer para birimlerini ve gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecek. ABD’nin Rusya ve Çin ilişkilerindeki gelişmeler ülkemize fırsat yaratabilir. Gelişmekte olan ülkelerin olumsuz etkilenmesi dışında kalabiliriz. Çünkü yeni bir ekonomik hikayemiz var. Birçok eksikliğine rağmen gidişat belli bir yönde. Rezervlerimiz arttı, cari açık daraldı, dolarizasyon düştü. Eğer bu Rasyonele dönüş sürecinde TCMB yalnız bırakılmaz, programdan aniden vazgeçilmez ve asgari ücret, emekli ve orta sınıfın ekonomik sıkıntılarını dikkate alan düzenlemelerle “güven” unsuru da temin edilebilirse olumlu bile ayrışabiliriz. Gelelim yarım asrı geçen kronik sorunumuz enflasyon ve fiyat istikrarı konusuna. Defalarca tekrar ediyoruz. Ülkemizin kronik sorunlarını radikal bir şekilde çözüp sürdürülebilirlik sağlayamıyoruz. Nedir bu sorunlar? Kronik döviz açığı ve bununla bağlantılı cari açık sorunumuz ile yüksek enflasyon problemimizi bir türlü kalıcı bir şekilde çözüp fiyat istikrarı sağlayamıyoruz. Kalıcı bir şekilde fiyat istikrarı sağlanmadan hiçbir ekonomik programın başarı şansı yok. Nedeni ise çağdaş bir vergi sistemi oluşturamadık, kayıtdışlılığı önleyemedik, yapısal sorunları radikal bir şekilde ortadan kaldıramadık. Toplumun çeşitli kesimleri sorunların çözülememesinden rahatsız da değil. Yapısal sorunlarla uğraşmak tabii ki zor ve enflasyon-büyüme ödünleşmesi de gündeme geleceğinden siyasiler bu yolu tercih etmeyip borçlanma gibi gelecek nesilleri rehin alma yolunu seçiyorlar. Bir ekonomik programı yürütüyoruz“Rasyonele Dönüş Programı”.Ancak programın bütünlüğü sağlanmıyor. TCMB yalnız bırakılıyor. Fiyat istikrarı tabii ki Merkez Bankası’nın yasal görevi. Ancak söz konusu programın üretim, vergi, teknoloji, istihdam gibi alanları ile bağlantısı kurulmuyor.
Ekim ayı enflasyon rakamları açıklandı; TÜFE aylık %2.88, yıllık %48.58. İTO enflasyon oranları aylık %3.64 yıllık %59.10. TCMB son çeyrekte enflasyonun aylık %2 civarlarına ineceğini bekliyordu. Hizmet enflasyonu az da olsa yavaşladı ancak bu defa aylık bazda mal enflasyonu arttı. Gıda ve giyim enflasyonu %14-19 arasında oldu. Çekirdek enflasyonlar ile mevsimsel etkiler hariç enflasyon oranları düşüş eğiliminde. Bu düşüşün büyük kısmı da baz etkisinden. Yıl sonu enflasyon beklentisi yaklaşık %45’ler civarında olacak. Halen IMF verilerine göre dünyanın en yüksek 6. enflasyon oranına sahip ülkeyiz. Merkez Bankası “Fiyat Gelişmeleri Raporu”na göre iyimser ve kötümser fiyat gelişmelerinin birbirlerini dengelediği belirtiliyor. Tüm alt gruplarda enflasyonun gerileme eğiliminin bulunduğu vurgulanıyor. 2025 yılında Orta Vadeli Plandaki enflasyon hedefi %17.5. Ancak bu oranın yukarıda yer alan enflasyon eğilimleri çerçevesinde gerçekleşmesi oldukça güç. Kanaatimizce gelecek yıl enflasyon %25’ler civarında gerçekleşecek. İki haneli yüksek enflasyon oranlarını tek haneli enflasyonlara düşürmek çok daha güç. Nedeni ise beklentiler ve fiyatlamalar özellikle hane halkı ve reel sektörde yönetilemedi. Gelecek yıl yapılacak faiz indirimi talebi arttıracak bir unsur olduğundan enflasyonu olumsuz etkileyecek. Diğer yandan servet transferi yapılan kesimler her halükârda taleplerini devam ettiriyorlar. Bütün bunların yanında ekonomik yavaşlamada söz konusu. Bu yavaşlamaya rağmen 2025 bütçesinden anlıyoruz ki kamu yine eskisi gibi harcamaya devam edecek. (162.5 milyar dolar) Aynı yıl yapılacak borçlanma tahmini ise yaklaşık 40 milyar dolar. 2024’ün ilk 10 ayında son üç yıllık konkordato toplamından daha fazla konkordato talep edildi. Öz sermayesi düşük, borçları yüksek zombi şirketler önümüzdeki yıl çok zorlanacaklar. Bu arada yeniden değerleme oranı belli oldu.%43.93 oranında veya Cumhurbaşkanlığının belirleyeceği belli bir indirimli oranında vergi, harç, ceza gibi bazı ödemeler artırılacak. Bu vergi artışları da maliyet enflasyonuna neden olacak. Nitekim S&P “Türkiye için zor kısmın hala gelmediğini vurgulayarak enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmek birkaç yılı alacak, önümüzdeki dönemde reel ücretlerde düşüşler yaşanacak.” açıklamasında bulundu.