CHP’den Bahçeli’ye ‘Öcalan’ tepkisi

CHP MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, Bahçeli'ye 'Öcalan' çağrısı üzerinden yüklendi.

CHP MYK, Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında toplandı. MYK toplantısı devam ederken Parti Sözcüsü Deniz Yücel, toplantının gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yücel, şunları söyledi:

“İnsanlar ölür, fikirleri ölmez. Tıpkı Büyük Önder’in ilke ve devrimlerinin 86 yıl sonra da ilk günkü gibi geçerliliğini koruduğu gibi… 57 yıllık yaşamına bir ülkenin ve milletin emperyalizmin pençelerinden kurtarılışını, tam bağımsız bir devlet ve bir Cumhuriyet’in kuruluşunu sığdırmış, bununla da kalmamış büyük devrimler yapmış, büyük zaferler kazanmış, mazlum milletlere bağımsızlık mücadeleleri için ilham kaynağı olmuş bir devlet adamından bahsediyoruz. Dün, bu büyük askeri dehayı, devrimciyi ve devlet adamını, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü özlemle ve minnetle andık. Anıtkabir ve Dolmabahçe doldu, taştı. Yediden yetmişe Türkiye Ata’sına koştu. Herkes, O’nun emanetine sahip çıkacağını bir kere daha gösterdi.

Peki Erdoğan ne yaptı? Ata’sına sevgisini, bağlılığını, minnetini gösteren milyonlara, ‘Bunlar sosyal medya Atatürkçüsü, Atatürk’ü putlaştırıyor’ dedi. Öncelikle şunu söyleyelim: ‘Gazinin ömrü el verseydi bambaşka bir Türkiye görecektik’ diyen Erdoğan ile aynı fikirde olacağımız aklımızın ucundan bile geçmezdi. Fakat bu söylemlerinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e övgü değil, İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’ye ve CHP kadrolarına eleştiri olduğunu elbette biliyoruz. ‘Kifayetsiz kadrolar’ dediği isimler bu ülkenin kurucularıdır. Erdoğan kifayetsiz kadrolar arıyorsa şayet kendi parti yönetimine, kabinesine bakabilir. Atatürk’e sevgisini, saygısını, sadakatini gösteren, onun emanetine sahip çıkan milyonlar, onu nasıl seveceklerini elbette Tayyip Erdoğan’a ya da bir başka kişiye soracak değiller. Kimse onları, Tayyip Erdoğan’ı Mustafa Kemal Atatürk ile karşılaştıracak kadar haddini aşan yalakalardan sanmasın. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, bağımsızlığımızın baş mimarı, Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor ve gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Güçlü ve bağımsız devletleri ayakta tutan da ‘toplumsal mutabakat metinleri’ dediğimiz anayasalarıdır. Ancak darbeler, muhtıralar, olağanüstü hal (OHAL) dönemleri atlatmış olan bu ülkede, tarihin hiçbir döneminde anayasa bu denli çiğnenmemiş, bu denli ayaklar altına alınmamıştı. Bugün, ülkede darbe dönemlerine dahi rahmet okutacak derecede bir hukuksuzluk ve baskı rejimi hüküm sürüyor. Bir taraftan demokrasi askıya alınırken diğer taraftan 85 milyonun geleceği, tek bir kişinin siyasi gelecek hesaplarına kurban edilmek isteniyor. AKP iktidarı, ilk genel seçimde iktidarı kaybedeceği gerçeğiyle yüzleştikçe ülkede adaletsizlik daha da artıyor. Ekonomik kriz ve hayat pahalılığına, işsizliğe, güvencesizliğe çözüm bulmak yerine; AKP’nin ülkeyi yönetirken uyguladığı ‘İktidarda kalmamı sağlayan her yol mübahtır’ anlayışıyla ülkede ne Anayasa kaldı ne de hukuk. Öyle bir hale geldiler ki 15 Temmuz hain darbe girişiminin sağladığı konforlu alanı hala kullanarak OHAL döneminde çıkarılan kayyum uygulamasıyla sandıkta kazanamadıklarını demokrasiye darbe yaparak, halkın iradesini gasp ederek kazanmaya çalışıyorlar. Tam da bu nedenle bir davetiyeyle çağırılsa gelip ifadesini verebilecek durumda olan, yıllarını akademik çalışmalara vermiş, profesör ünvanına sahip bir sosyolog olan Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, birtakım uyduruk delillerle tutuklandı ve yerine AKP’nin maşası olan bir kişi kayyum olarak atandı. Kayyum hukuksuzluğu Esenyurt ile sınırlı kalmadı. Beş gün içerisinde Mardin, Batman ve Halfeti Belediyelerine de kayyum atandı.

22 yıllık iktidarlarında demokrasiyi bir nebze olsun özümsememiş olan, hatta demokrasiye hiç inanmayan, iktidarda kalabilmek için vatan haini FETÖ terör örgütüyle kolkola yürüyen, hain darbe girişimi için ‘Allahın bir lütfu’, hain terör örgütü lideri için ‘Bu milletin yetiştirdiği değerli bir kıymettir’ diyebilen, mühürsüz oylarla Anayasa’yı değiştiren, montaj videolarla seçimleri manipüle eden AKP esasen millet iradesini de hiçbir zaman önemsemedi. Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer’in sabahın 05.00’inde bir şafak operasyonuyla yatağında gözaltına alınması, makam odasının kapısının kırılarak arama yapılması AKP’nin kirli siyasetinin utanç verici parçalarından yalnızca biridir. Bu kirli siyasetin yargı ayağının başında her dönem kullanılmaya müsait, iktidarın maşası ve geçmiş dönemde İstanbul İl Başkanlığımızı yapan Canan Kaftancıoğlu, milletvekilimiz Enis Berberoğlu, Selahattin Demirtaş, Sözcü Gazetesi gibi talimatla hukukun katledildiği davaların tecrübeli bir ismi var. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’e açtığı terör soruşturmasıyla belediyeye kayyum atanmasının önünü açan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek elbette bu hizmetinin karşılığını aldı. Dün gece yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Akın Gürlek’in eşi, SPK üyeliğine atandı. Akın Gürlek’e AKP’nin yeni Zekeriya Öz’ü diye boşuna demiyoruz.

Zekeriya Öz, Akın Gürlek gibi isimler evrensel hukuk kurallarına, normlarını göre değil; siyasi iktidarın kendilerine açacağı kapıları, sunacağı imkanları önemser. Adaleti değil, koltuğunu önemser. Liyakati değil, sadakati önemser. Halâ Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınmasının, tutuklanmasının ve Esenyurt’a kayyum tayin edilmesinin siyasi bir operasyon olmadığını düşünen var mı? Seçilmiş belediye meclis üyelerimiz haklarında hiçbir soruşturma, hiçbir adli işlem, hiçbir iddia dahi bulunmamasına rağmen belediyeye alınmıyorlar. Yasal bir dayanağı var mı? Yok. Haklı bir gerekçe var mı? Yok. Mantıklı bir yanı var mı? Yok. O halde neden belediye meclis üyelerimiz belediyeye alınmıyor? Çünkü iktidar güç gösterisi yapacak. AKP iktidarı, Esenyurt’lulara diyor ki ‘Siz belediye başkanı seçemezsiniz. Seçerseniz sizin seçtiğiniz belediye başkanını uyduruk birtakım delillerle tutuklarım, görevden alırım, yerine kayyum atarım. Sizin seçtiğiniz belediye meclis üyelerini haklarında hiçbir soruşturma, hiçbir iddia olmasa bile onları belediye sokturmam.’

Daha düne kadar milletvekillerimiz dahi belediyeye alınmıyorlardı. Milletvekillerinin belediyeye alınmaması, seçilmiş belediye meclis üyelerinin belediyeye alınmaması demokrasi adına bir utançtır. Bugün, Grup Başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır’ın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüşmesi sonrasında, milletvekillerimiz Sezgin Tanrıkulu, Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Yunus Emre ve tabii ki Grup Başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır ve Genel Başkan Yardımcımız Erhan Adem belediyeye girdiler. Meclis Başkanı’nın tutumu doğrudur ancak gecikmelidir.  Milletvekillerinin, Meclis’in onurunu koruyacak Meclis Başkanıdır. 21’inci yüzyılda, İstanbul’un en büyük ilçesinde büyük bir zorbalıkla karşı karşıyayız. Üstelik bu zorbalığa devletin polisini de alet ediyorlar. Belediyemizi bariyerlerle kapatıp polisle vatandaşı, belediye meclis üyelerimizi, CHP’lileri karşı karşıya getirmeye çalışmanız nafile bir çabadır. Halkın belediyesini hiçbir güç halka kapatamaz.

Esenyurt’tan kendisine siyasi rant devşirmeye çalışan AKP’ye bir kez daha sesleniyoruz: Halkın seçtiği belediye başkanlarını itibarsızlaştırmaya çalışmak, halkı itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Soruyoruz: Siz hangi hakla, hangi yetkiyle ve hangi cüretle halka ayar vermeye kalkıyorsunuz? Siz kim oluyorsunuz da bu milletin iradesine meydan okuyorsunuz? Millet ekonomik kriz, hayat pahalılığı altında inim inim inlerken siz siyasi operasyon peşindesiniz. Halkın seçtiği belediye başkanlarını düzmece iddialarla, uyduruk delillerle tutuklayarak mı çözeceksiniz ekonomideki krizi? Belediyelere kayyum atayarak, siyasi soruşturmalarla toplumun sinir uçlarıyla oynayarak mı söndüreceksiniz mutfaktaki yangını? Terör örgütünün elebaşını, milletin Meclisi’nde kırmızı halılarla karşılamaya hazır olanlar şunu sakın unutmasın: Terörle mücadele kılıfı adı altında yaptığınız bu siyasi operasyonlara artık kimse inanmıyor. Biz milletvekillerimizle, belediye meclis üyelerimizle, ilçe başkanlarımızla, parti meclisi (PM) üyelerimizle ve örgütümüzle milletin iradesine sahip çıkmak için her gün belediye binamızın önünde nöbetteyiz. Önümüzdeki hafta MYK toplantımızı da Esenyurt’ta yapacağız. CHP bu hukuksuzluk, bu demokrasi darbesi bitene kadar elini Esenyurt’tan çekmeyecek. Ve çok yakında bu ülke ayrıştıran, kutuplaştıran, ötekileştiren zehirli siyaset dilinden kurtulacak. CHP iktidarıyla bu ülkeye hukuk gelecek, adalet gelecek, demokrasi gelecek, huzur ve barış gelecek. Esenyurt’a kayyum atayarak iktidarını sağlamlaştırdığını zannedenlere en güzel cevap sandıkta gelecek.