Havalar hala soğumadı. Ege ve Güney bölgesi sarı yazı yaşıyor. Sahiller denizin keyfini çıkaranlarla dolu. Sarı yaz iyi de, buraları 8 aydır yağmur görmedi. Susuzluk alarm veriyor. Uzun süredir sıkıntı çekiliyor ama şu ana kadar en küçük bir önlem alınmış değil. Hala havuzlu villalara ruhsat veriyor belediyeler, hala kaçak yapıları önleyemiyorlar. Suyu nasıl bulacaklarına da karar veremiyorlar bir türlü. Muğla’da ve Bodrum’da ciddi çalışmalar yapan gönüllü uzmanlar var ama onlara da kulak asan yok. Türkiye’de ciddi çalışan birkaç belediye yok değil. Ancak belediyelerin çoğu akıllara estiği gibi yönetiliyor ve ciddi şekilde denetlenmiyor. Sadece oya dayanan ve uygulamada sağlıksız çalışan demokrasimiz, bünyesinde garip yönetimleri de barındırıyor. Örneğin bazı belediyeler şirket gibi yönetiliyor, başlarında üç kazı güdemeyecek başkanlar, para ve kent yönetiminden anlamayan idareciler var. Gerçi ülke yönetiminde de yoğun eleştiri ve şikayetlere sebep olan yasalara aykırı hayli icraat, usulsüzlük yolsuzluk mevcut. Bunu Sayıştay denetlemeye çalışıyor. Fakat belediyelerin kontrolü, İçişleri Bakanlığına ait. Bakanlık, kendi partisine ait belediyelerin yanlışlarını, haksızlık ve usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını görmezden gelip, muhalif belediyelere kök söktürüyor. Muhalif belediyelerin tümünde müfettişler var. Aylarca belgeler ve bilgiler üzerinde çalışarak, kurumun mesaisine de zarar veriyorlar.
İktidar elindeki kayyum silahını haklı-haksız rahatça kullanıyor. Aslında görevden aldığı Belediye Başkanının yerine, seçilmiş belediye meclisi üyelerinden biri de gelebilir ki, doğrusu ve demokrasiye uygun olanı da budur. Ama doğruya ve demokrasiye uygun olanına o kadar az rastlıyoruz ki ülkemizde. Ben yaptım oldu sistemi tüm düzenimizi allak bullak edince, doğruya da hasret yaşıyoruz işte. Belediyelerin bir başka hastalığı da tepeden gelen tayinler. İktidar ve muhalefet partileri, kendilerine ait belediyelere Ankara’dan yandaş personel gönderiyorlar. Gerçi tüm belediye başkanları, ihtiyaç olsun olmasın eşi dostu dolduruyor belediyelere. Bunlara bir de Ankara’dan ilaveler eklendi mi, ortalık karışıyor iyice. Bir belediyenin şehir tiyatrosunun başına, büyük bir partinin genel başkanı adamını tayin ettirir mi? Yine bir Genel Başkan, bir ilimizin çok başarılı bir Çevre Müdürünün yerine, tanıdığı bir meteoroloji mühendisini işe başlatmaları talimatını verir mi? Veriyor işte…
Belediyelerin kültür işlerine önem vermeleri güzel bir şey. Ancak bunu, asli görevlerini ihmal ederek yapmamalı. Çöpünü doğru dürüst toplayamayan, altyapısına henüz el sürmemiş, kanalizasyonu açıkta yol kenarlarından denize dökülen belediyeler konserlere filan para ayırmamalı, yurtdışında fuarlara gitmemeli, belediye meclis üyelerini bu yolla taltif etmemeli. İktidarı da muhalefeti de bunu istismar ediyorlar. Öyle olunca birbirlerini karşılıklı suçlayıp duruyor, milletin de huzurunu kaçırıyorlar.
Ankara’daki israfı, Başkent’in resmi araba saltanatını, devlet kadrolarının gereksiz yandaşlarla doldurulmasını eleştirip duruyoruz. İl ve ilçe belediyelerinde durum farklı mı sanki? Küçücük belediyelerde tüm şube müdürlerinin altında resmi arabalar var. Bir de belediyelere hediye edilmiş (milyonluk lüks pikapları neden ederler acaba?) araçlar mevcut. Bunların lastiği, yedek parçası,bakım ve onarımı çok pahalı. Hepsini satıp, yerine daha ucuz ve yerli montaj araçlar alamazlar mı? Ayrıca her önüne gelene makam arabası tahsis edilir mi? Belediyelere bir çeki düzen vermek lazım. Hem de hiç vakit geçirmeden ve yeni skandallar yaşamadan…