Dünya’nın aklı eskidi derken; bugünkü dünya düzenini kuran akıldan bahsediyorum. Bugünkü Dünya Düzenini kuran akıl, 18. Yüzyılda Avrupa Aydınlanması esnasında harekete geçen lineer-kartezyen akıldır. O günlere kadar dinlerin baskısında kalan akıl; doğa bilimlerinin gelişmesiyle özgürleşti ve kendini sistematize etti.
O günlerin Kartezyen aklı her şeyi parça parça ele alan, dünyayı parçaların birleşmesinin bütünü olarak gören bir düşünce evresidir. Parçaların ve onların karşıtlıklarının insanı doğruya ulaştıracağını söyleyen tez, anti-tez, sentez üçlemesine dayalı diyalektik düşünce biçimi Kartezyen aklın bir uygulamasıdır.
Diyalektik düşünce uygulamasının kaynaklık ettiği en önemli oluşum o günlerde peş peşe gelişen ‘’Dünya Düzeni’’ görüşleridir. Bunlardan birincisi Kapitalist Dünya Düzenidir. Avrupa aydınlanmasından doğan Kartezyen/Diyalektik düşünce sistemi ekonomide mülkiyeti ve piyasa ekonomisini, siyasette ise demokrasiyi ve seçimi esas alan Kapitalist Dünya Görüşünü doğurdu. Kapitalist dünya görüşü Hegel’in Yahudi/Protestan Hristiyan ruhuna dayalıydı. Kapitalist diyalektiği, bu ruh yönlendiriyordu.
O günlerde ortaya çıkan İkinci Dünya Düzeni ise Komünizm’dir. Aynı dönemde Yahudi filozof Marx tarafından geliştirilen Komünizm; yine diyalektik düşünceye dayalı ama materyalist bir dünya görüşüdür.
Aynı dönemlerde ortaya çıkan aynı akıl yürütme biçimine dayalı bu iki dünya görüşü; uygulamalarıyla bugünkü dünya düzeninin temelini oluşturdular. Avrupa ve Amerika’nın kapitalist dünya görüşüne göre, Rusya ve Çin’in komünist dünya görüşüne göre şekillendiği bir dünyadan, iki dünya savaşı yaşayıp bugünkü dünya düzenine geldik.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorlukları yıkıldı. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği doğdu. Orta Asya’daki Türk ulusları Rusların kontrolü altına girdi. Birinci Dünya Savaşı adeta Türkler için yapılmış oldu. Son Türk İmparatorluğu parçalandı, Orta Asya’daki Türk ulusları bağımsızlıklarını kaybetti.
Birinci Dünya Savaşından 25 yıl sonra Dünya tekrar karıştı. Aynı düşünce sisteminden doğan iki karşıt güç; ABD ve Sovyetler müttefik olarak İkinci Dünya Savaşına girdiler. Ama harpten hemen sonra bu iki güç soğuk savaş dedikleri süreci başlatarak, birbirlerini düşman ilan ettiler, arkalarındaki ulusları da bu düşmanlığa ortak ettiler. İkinci dünya savaşından hemen sonra 1949’da Çin Komünistleri iç harbi kazandı ve Çin’de Sovyetlerle işbirliği yapan bir komünizm başladı.
Kapitalizmin lideri ABD, dünya dolar egemenliği ve Yahudi protestan iş birliği sonucu Yahudilerin kontrolüne geçti. NATO ve Birleşmiş Milletler gibi örgütlerle dünya kontrol altına alındı ve bugünkü Yahudi egemenliğine dayalı dünya düzeni kuruldu. Türkiye soğuk savaş esnasında komünizm korkusuyla iyice ABD yönlendirmesi altına girdi. Orta Asya’daki Uygur Türklerinin ülkesi 2.000.000 kilometrekarelik koskoca Doğu Türkistan, Çin komünistleri tarafından işgal edildi. Böylece tüm Orta Asya; Azerbaycan’dan Kazakistan’a, Özbekistan’dan Türkmenistan’a, Kırgızistan’dan Türkistan’a kadar komünist emperyalizmin etkisi altına girdi. Yani bu dönemde Türkiye’yi kapitalist Amerika, Orta Asya Türklerini komünist Sovyetler ve Çin kontrolü altına aldı. Özetle Batı Düşünce Sistemi Türkleri işgal altına aldı.
Daha sonra 1972 yılında komünist ekonominin çökmesi sonucu Sovyetler ve Çin’in arası açıldı, Amerika’yı kontrol altında tutan Yahudi düzeni oradaki temsilcileri ve İç İşleri Bakanı olan Kissinger ile Çin’i kapitalistleştirdi. Çin’le işbirliği yaparak Sovyetler Birliği’ni dağıttı.
Bütün bunların sonucunda Dünya’da komünist ekonomi kalmadı, bütün dünya KAPİTALİST EKONOMİK MODEL’in kontrolü altına girdi. Bugün ABD’nin kapitalist piyasa ekonomisi, Avrupa’nın sosyal piyasa ekonomisi ve Çin’in sosyalist piyasa ekonomisi birbiriyle ilişki ve işbirliği halinde farklı demokratik yapılar altındabir dünya piyasa düzeni kurdular. Bugün dünyanın demokrasisi parça parça, ama kapitalist piyasa ekonomisi bir bütün haldedir.
İşte 18. Yüzyıl Kartezyen/Diyalektik düşünce yapısına ve aklına dayalı bu piyasa ekonomisi bütün dünyaya egemen olmuş ama tamamen eskimiştir. Aradan geçen 200 yıl içinde düşünce sistemleri ve akıl yürütme biçimleri evrildi ve Kartezyen düşüncenin parçalara ve karşıtlıklara dayalı diyalektiği çöktü. Onun yerine her şeyin birbirine bağlı olduğu holistik düşünce biçimi ortaya çıktı. Kartezyen düşüncenin fiziği, kimyası ve teknolojisi çöktü. Newton fiziği yerine her şeyin, maddenin bile enerji olduğunu söyleyen Einstein fiziği ve onun teknolojileri dünyaya hakim oldu. Kartezyen/diyalektik düşüncenin mermisi yerine, atom bombası geldi. Ama kapitalist emperyalizm 200 yıl önceki sömürgeci anlayışında kaldı. Hala dünyayı insanlarıyla, doğasıyla, parasıyla sömürmeye devam ediyor.
Dönüp bakalım bu 200 yıllık kapitalist süreçte dünya ne hale gelmiş. Aşırı nüfus artışıyla dünya nüfusu 8.5 milyara ulaştı, dünyanın taşıyamayacağı bir hale geldi. Küresel ısınma arttı, buzlar eridi, sular yükseldi, plastik atıklar okyanuslarda adalar oluşturmaya başladı. Asit yağmurları ile okyanuslar asitlendi. Nükleer atıklar dünyayı tehdit etmeye başladı. Dünyanın gelir bölüşümü iyice bozuldu. Beslenme ve sağlık sorunları insanların baş edemeyeceği hale geldi. Kapitalist ekonomi; dünya ekolojisini mahvetti.
Bütün bu sorunların eski diyalektik akılla çözülmesi mümkün değildir. Dünya dünün aklıyla yarının sorunlarını çözemez. Onun için yapılacak ilk şey; dünyanın eskiyen Kartezyen diyalektik aklını holistik akılla değiştirmek, dünyada her şeyin parça parça değil bir bütün olduğunu bilen ve sadece kazanmaya değil, paylaşmaya ve sorunları çözmeye dönük bir düzeye sıçraması gerekmektedir.
Oysa bugünün dünya egemenleri eski modellerinde ve eskiyen akıllarında ısrar etmekte, hatta daha ileri giderek aklın değil, inançlarının doğrultusunda Ortadoğu’da olduğu gibi, İsrail’in yaptığı gibi dini temeller üzerinden vaad edilmiş toprak safsatalarıyla savaşa çanak tutmaktadırlar. Yapacakları tek şey eskimiş akıllarını değiştirip, bugünün holistik aklıyla yeni bir dünya düzeni kurmaktır.