Safsatalar diyarı

Günümüzde siyasetçilerin halkı ikna etmek ya da gazetecilerin kendilerini köşeye sıkıştıran sorularını savuşturmak için kullandıkları safsata, mantık kurallarına aykırı, yanıltıcı söylemli veya hatalı argümanlardır. Ne hikmetse bazı kişilere safsatalar, mantıklı gibi görünse de aslında bilgi kirliliği yaratır ve kararını etkiler. Dinleyiciyi yanlış yönlendirebilir.

Eskiden beri tartışılan safsata kavramı, özellikle politik tartışmalarda ve toplumsal konularda sıkça karşımıza çıkar. Günümüzde de pek çok siyasetçi, söylemlerinde kitleleri etkilemek ve kamuoyunu kendi lehine çevirmek amacıyla safsatalara başvuruyor.

10 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin kapsamlı bir siyasi-askeri operasyona hazırlandığı ve buna Suriye ve Irak’ta PKK ‘ya yönelik bir kara operasyonunun da dahil olduğu açıklamasından saatler sonra, Yeni İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’in ilk açıklamalarından birinde Kürtleri “Siyasi bağımsızlığı olmayan büyük milletlerden biri ve Yahudilerin doğal müttefiki” olarak tanımlaması Erdoğan’ın açıklamasına bir tür meydan okuma gibiydi.

Konuyu 22 Ekim’de MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a örgütü lağvetmesi koşuluyla Mecliste DEM grup toplantısında konuşma çağrısı ve “umut hakkı” vaadi ile birlikte değerlendirildiğinizde kafanızın “neler oluyor?” sorusunun istilasına uğramaması mümkün mü?

Gazeteci Hilal Köylü de bu soruyu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aranızda görüş ayrılığı mı var?” şeklinde yönlendiriyor ve tipik bir tepkiyle karşılaşıyor; “Bir defa basın mensubu kardeşlerim Türkiye’yi tahrik edici, yanlış bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçin. Geçemiyorsan mesleği bırak!

  • İşte bu kadar! Hem halka hiçbir açıklama yapılmıyor hem de sorulara safsatayla cevap verip halk susturulmaya çalışılıyor. Her gün dinlemek zorunda kaldığımız safsatalar birçok farklı türlerde karşımıza çıkabiliyor. Yukarıda da gördüğümüz gibi, tartışılan konuya /soruya odaklanmak yerine, kişiyi hedef alan saldırılar. Soruya cevap vermek yerine, gazeteciyi “Türkiye’yi tahrik etme amaçlı, yanlış bilgi sahibi, ayrımcılığı körükleyen olarak tanımlayarak konuyu saptırmak ve karşı tarafın iddialarının önemsizleştirmek
  • Bazen de Alanında uzman olmayan veya güvenilir olmayan bir kaynağın görüşüne dayanarak bir iddiada bulunuluyor ve Söz konusu iddia, sanki doğrulanmış gibi sunulabiliyor. Karşı tarafın savunduğu görüşü çarpıtarak onu zayıf bir biçimde sunmak ve bu zayıf versiyon üzerinden karşı argüman geliştiriliyor.

Siyasetçiler çoğunlukla “Ya Hep”, Ya Hiç Safsatasını” kullanmayı severler. Amaç ki üç seçenek dışında bir çözüm yolu olmadığını öne sürerek, tartışmayı kısıtlamaktır. Halkın Duygularına Oynama safsatasında da amaç, Mantıksal argümanlar yerine, duygusal tepkilere hitap eden ifadelerle insanları etkilemeye çalışmaktır

Kişisel Saldırı Örneği: Özellikle seçim dönemlerinde, rakip siyasetçilerin kişisel özelliklerine odaklanmak seklinde yaygın olarak kullanılır. Örneğin, bir adayın başka bir aday hakkında “Onun geçmişinde böyle olaylar var, güvenilmez bir kişidir” diyerek konuyu kişiselleştirmesi, bir tür safsatadır. Bu, dinleyeni asıl tartışılan konudan uzaklaştırarak, dikkatleri adayın karakterine çekmeyi amaçlar.

Yanıltıcı Otoriteye Başvurma Örneği: Siyasetçiler tartışmalı bir konuya destek bulmak için alanında uzman olmayan kişilerden alıntılar yapar. Örneğin, ekonomi alanında bilimsel bir veri sunmak yerine popüler bir figürün ya da ekonomist olmayan bir ünlünün görüşünü paylaşarak, “Bunu herkes söylüyor” demek, yanıltıcı otoriteye başvurmadır. Bu tür safsata, kitlelerin daha fazla ikna olacağı düşüncesiyle kullanılır.

Çarpıtma Örneği: Bir siyasetçi, muhaliflerinin görüşlerini basitleştirerek ya da çarpıtarak kendi pozisyonunu güçlendirmeye çalışabilir. Örneğin, iklim değişikliği ile ilgili bir tartışmada, “Karşı taraf üretimi tamamen durdurmak istiyor” diyerek karşı tarafın aslında savunmadığı bir iddiayı öne sürmek, çarpıtma safsatasıdır. Böylece, karşı tarafın görüşü olduğundan daha ekstrem gösterilir.

Ya Hep, Ya Hiç Safsatası Örneği: Bazen politikacılar bir konuyu iki uç seçeneğe indirgeyerek halkı belirli bir yöne çekmeye çalışır. Örneğin, bir siyasetçinin “Ya bizi desteklersiniz ya da ülke kaosa sürüklenir” ifadesi, insanların yalnızca iki seçeneği olduğunu ima eder. Bu safsata türü, karmaşık sorunları basit ama yanıltıcı bir şekilde çözme eğilimindedir.

Halkın Duygularına Oynama Örneği: Siyasi kampanyalarda duygusal safsatalar, halkı yönlendirmek için sıkça kullanılır. Özellikle ekonomik zorluklar gibi konularda, “Bu yolda bize destek vermezseniz çocuklarımızın geleceği tehlikede” gibi söylemler, duygusal bir baskı kurarak insanları ikna etmeye çalışmaktır.

Günümüz siyasetçileri, kitleleri etkilemek için safsataları bir araç olarak kullanarak, seçmenlerin dikkatini çekmeye ve karmaşık sorunları basit açıklamalarla geçiştirmeye çalışıyor. Özellikle sosyal medya gibi hızlı bilgi paylaşımının yapıldığı alanlarda, bu tür yanıltıcı argümanlar geniş kitlelere ulaşıyor ve doğruluğu sorgulanmadan kabul görebiliyor. Bu durum, toplumun yanlış yönlendirilmesine, yanlış kararlar almasına ve kutuplaşmanın artmasına sebep olabiliyor. Bu örneklerin her birini günümüzde ve geçmiş yıllarda yaşadık. Yaşıyoruz.  Gündelik yaşamda olduğu gibi siyaset sahnesinde de sıkça karşımıza çıkıyor. Siyasetçilerin bu tür yanıltıcı argümanlarını fark etmek, toplumsal farkındalığı artırmak için çok önemlidir. Bu yazıyı da o amaçla yazdım. Çünkü bilinçli bir seçmen kitlesi, safsatalara karşı daha dirençli oluyor ve doğru bilgilere dayanarak karar verme yetisine sahip oluyor. Verdiği sağlıklı kararlarla ülkesinin kaderini değiştirebiliyor.