Oray Eğin’in “Anneciğim erkeklik elden gidiyor” isimli yazısını 87 yaşında genç bir plazma fizikçisi arkadaşım yollamış bu sabah. Yazı ilginç ve özgün, Trump’ın seçilmesi hakkında. Yazarı daha önce okumamıştım. Genç ve ABD’yi iyi tanıyan birisi. Eğlenerek okudum. Yazarın yaşam öyküsüne bir göz attım internetten. Önce birkaç gündür uğraştığım kendi yazımı bitirdim. Popülizm ve Liyakat hakkında. Trump’ın seçilmesi ilginç bir fenomen doğrusu. Bakalım neler olacak?
Genç plazma fizikçisi arkadaşımın ismini vermiyorum. Hoşlanmaz, değerli birçok insan gibi mahcuptur, öyle isminin bir yerlerde yazılmasını istemez. Hâlbuki MIT, Stanford, Max Planck enstitüsü gibi anlamlı yerlerde icrai sanat eylemiştir. Meslektaşı V.Weizaecker’in felsefe derslerine katılmak için her hafta saatlerce yolculuk yapmıştır vs. Felsefe konusunda ülkede hep dinlenmesi gereken bir insandır. Bir kez, yaşam öyküsünün yazılması için bir gazeteci ile anlaştım ama istemedi. Bu dünya böyle maalesef. Değerliler mahcup değersizler yırtık dondan çıkar gibi her topu gole çevirme peşinde. Dunning ve Kruger’in çalışmasından yola çıkarak ‘Cesaret türleri’ isimli yazım aklıma geliyor.
Gene bu arkadaşımdan gelen Mustafa Mutlu’nun ‘Oyarım seni’ başlıklı yazısını okudum. Sabah sabah gülmek iyi geliyor doğrusu. Bu da ülkemizdeki hâl-i pür melal. Yani ABD’den yoktur bir farkımız özde.
Trump gibi serseri mayın diye tarif edilebilecek ne yapacağı belli olmayan bir insanın seçilmesi gerçekten ilginç. Erkek ilginç bir varlıktır, önündeki uzantısını kaybedeceği korkusunu hissetmeye başladığında savunma mekanizması devreye girer diye yazmış Oray Eğin. Trump’ın seçimini bu dürtüye de bağlıyor. Bir adım ötesine bakınca Trump’ı sadece erkekler seçmedi, esas kadınlar seçti. Erkeklerin salak olduğunu bildiklerinden ve burunlarına halka takıp yönetmeye de alıştıklarından kadınlar hemcinsleri yerine maço bir erkeği tüm skandallarına rağmen seçtiler ABD’de. Alternatif hemcinsleri idi. Obama veya Biden türü sakin, güler yüzlü, yalan yerine arada bir doğruyu söyleyen Trump insanlara daha yakın geldi. Aklımızla değil güdülerimizle yaşıyoruz, arada bir aklımızı da kullanarak!