Türkiye genelinde kuraklık alarmı

Türkiye, Eylül ve Ekim aylarında olduğu gibi, sonbaharın son ayı olan Kasım’ı da yağışsız geçiriyor.

Yağışsız geçen her gün ülkeyi her geçen gün kuraklığa adım adım yaklaştırıyor. Küresel ısınma, kirlilik gibi etkenlerle sulak alanların her yıl daha da hızlı su kaybına uğraması, yoğun buharlaşma, yağışların azalması, sıcaklıkların artması gibi olumsuzluklar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini gösteriyor. İzmir’in ana su kaynaklarından Tahtalı Barajı’ndaki su seviyesi yüzde 13,88’e düştü; İstanbul barajlarında ise su seviyesi yüzde 30’un altına geriledi. Ankara’daki barajlarda genel doluluk oranı ise yüzde 33,21’e düştü. 3 büyük şehirde de geçen yılın aynı dönemine göre büyük bir düşüş söz konusu. Uzmanlar, genel ve yerel yönetimlerin kuraklığın önüne geçmek için çalışmalarını hızlandırması gerektiği uyarısında bulunurken, vatandaşların suyu dikkatli kullanmasının da önemine dikkat çekiyor.

Türkiye Haziran, Temmuz, Ağustos aylarını kapsayan yaz dönemini, normalden yüksek sıcaklıklar sebebiyle kurak geçirdi. Bir ümidi sonbahar olan ülke, 3 aydır beklediğini bulamadı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’de yaz yağışları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 azaldı. Ekim ayı yağışları son 6 yılın en düşük seviyesini gördü.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), verilerinden derlenen bilgilere göre, ülkede uzun yıllar yaz mevsimi yağış ortalaması 64 milimetre olarak ölçüldü. Türkiye’de topraklara bu yaz 58,4, geçen yıl yaz mevsiminde ise 82,9 milimetre yağış düştü. Buna göre Türkiye’de yaz yağışları, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 9, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 azaldığı hesaplandı.

Ekimde Anadolu kurudu

MGM’nin son yayınladığı Ekim ayı kuraklık haritalarına göre, yağışsız geçen söz konusu ayda Türkiye’nin büyük bölümünde şiddetli kuraklık yaşadı.  “Normalin yüzdesi metodu ile meteorolojik kuraklık haritası”nda Ekim ayında şiddetli kuraklık yaşanırken, “acil durum” olarak vurgulandı. Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu haricinde Türkiye’nin tamamında şiddetli kuraklık etkili oldu.

MGM’nin “2024 Yılı Ekim Ayı Alansal Yağış Raporu”na göre, Türkiye genelindeki ekim ayı yağışları son 6 yılın en düşük seviyesi olan 26.8 mm’ye geriledi. Bu miktar geçen yılın yüzde 27, uzun yıllar ortalamasının ise yüzde 46 altında bulunuyor. Bölgesel olarak bakıldığında Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batı ve güney kesimlerinde yağışlar yüzde 60’ın üzerinde azaldı; en büyük düşüş ise yüzde 95 ile Ege Bölgesi’nde görüldü. Verilere göre, Türkiye genelinde son 6 yılın, Ege’de son 40 yılın, Marmara Bölgesi’nde ise son 23 yılın en kötü yağış sezonu geçirildi.

6 aylık değerlendirmede ise Marmara, Ege, Akdeniz’in kıyısı, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Mardin çevrelerinde şiddetli kuraklık görüldü. Yıllık dönemde ise Batı Akdeniz ve Tokat çevrelerinde şiddetli kuraklık yaşandı.

Barajlar imdat çığlıkları atıyor

Barajlardaki su seviyesinde azalma ve göllerin kuruması, karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi gözler önüne seriyor. Türkiye’nin dört bir yanında su seviyeleri kritik seviyelere gerileyen barajlar, ‘imdat’ çığlıkları atıyor.  İstanbul’da İSKİ tarafından yapılan ölçümlere göre barajların doluluk oranı yüzde 29.92 ile son bir yılın en düşük seviyesine ulaştı. Özellikle Alibeyköy, Kazandere ve Papuçdere barajlarında doluluk oranı yüzde 10’un altında kalırken, Anadolu Yakası’na su sağlayan Ömerli Baraj Gölü’ndeki doluluk oranı yüzde 26,28 ile son dokuz yılda en düşük seviyede kaldı. Elmalı Barajı ise yüzde 51.61 doluluk oranıyla İstanbul’daki dolu baraj olarak dikkat çekiyor.

Tahtalı yüzde13,88’e düştü

İZSU Genel Müdürlüğü verilerine göre, İzmir’in ana su kaynağı olan Tahtalı Barajı’nda geçen yıl yüzde 28,61 olan doluluk oranı bu yıl yüzde 13,88’e kadar geriledi. Balçova Barajı ise geçen yıl yüzde 15,06 olan seviyesinden bu yıl yüzde 13,19’a düştü. Ürkmez Barajı’nda da doluluk yüzde 14,40’tan yüzde 9,38’e geriledi. Öte yandan, Güzelhisar Barajı doluluk oranını artırarak yüzde 65,74’e çıkarken, Gördes Barajı da geçen yıla göre hafif bir artışla yüzde 2,32 seviyesine ulaştı. Ancak Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’ndaki doluluk oranı yüzde 20,66’dan yüzde 7,94’e düşerek kritik seviyeye yaklaştı.

Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) verilerine göre, 3 Kasım 2023’te yüzde 35,67 olan genel doluluk oranı, bu yıl aynı tarihinde yüzde 33,21’e geriledi.  Başkent’e su sağlayan Çamlıdere, Kurtboğazı, Kesikköprü ve Çubuk 2 gibi barajlarda geçen yıl aynı dönemde 376 milyon 466 bin metreküp olarak ölçülen kullanılabilir su miktarı, bu yıl yüzde 10’a yakın bir düşüşle 337 milyon 486 bin metreküpe indi. Ankara’nın toplam su ihtiyacını karşılayan 1 milyar 362 milyon metreküp kapasiteli barajların aktif doluluk oranı yüzde 24,17 seviyesine gerilerken, doluluk oranı ise yüzde 33,21 olarak kaydedildi. 2024 yılı Ekim ayına kadar yapılan ölçümlerde ise barajlarda depolanan toplam su miktarı 566 milyon 576 bin metreküpte kaldı.

240 gölden 186’sı kurudu

Uzmanlar Türkiye’de son 60 yılda 240 gölden 186’sının kuruduğunu belirtiyor. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici DHA’ya yaptığı değerlendirmede son 60 yılda Türkiye’deki 240 gölden 186’sının tamamen kuruduğunu, geriye kalanların da kuraklık tehlikesi ve aşırı kirlilik yaşadığını söyledi. Türkiye’deki göllerin neredeyse hepsinin şiddetli hasta olduğunu söyleyen Kesici, “Sorunları oldukça ağır durumda, su seviyeleri, yüzey alanları, kirlilik, oksijensizlik, adeta tükenmiş durumdalar. Günümüzden milyonlarca yıl önce oluşan birçok doğal gölümüz ne yazık ki, son 60 yıl içinde ve bilhassa son yıllarda temel sorunları ötelendiğinden, aşırı şekilde kurumalar meydana gelmiştir. Bu bakımdan ülkemizdeki irili ufaklı 240’a yakın gölün neredeyse 186’sı kurumuş, geri kalanları ise göl olma özelliğini tamamen kaybetmektedir. Sadece birkaç gölümüz tuzlu oluşları ve bölgesel konumları nedeniyle yaşama mücadelesi vermektedir” diye konuştu.

**************

“2030’DA SU FAKİRİ OLACAĞIZ”

Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gökşen Çapar, Türkiye’nin su stresi yaşayan bir ülke olduğunu belirterek, “Türkiye’deki su miktarı doksanlı yıllarda 112 milyar metreküpken bu rakam günümüzde 84 milyar metreküpe düştü. Uluslararası standartlarda kişi başı 2 bin metreküp su stresi sınır kabul edilir. Biz doksanlı yıllarda nüfusun 50 milyonu geçmesiyle bu strese zaten girmiştik. Günümüzde ise su fakiri ülke olma tehlikesi yaşıyoruz. Acil önlem alınmazsa 2030’da su fakiri olacağız” diye konuştu.

Suyu havza bazı yönetmek gerektiğine dikkat çeken Çapar, suyun yenilenebilir bir kaynak olarak görünse de bu dikey döngünün iklim krizi ile bir nebze bozulduğunu kaydetti. Gökşen Çapar, doğru su yönetimi ile ilgili açıklamalarda bulundu.  Suyun yüzde 77’sinin tarımsal sulamada kullanılması sebebiyle tarım alanında yapılacak su tasarrufunun önemine dikkat çekti. Vahşi sulamaların önüne geçip, yağmurlama, damlama gibi modern sulama yöntemlerine geçilmesinin ve havzanın su potansiyeline uygun ürün deseni belirlenmesinin önemine vurgu yapan Çapar, bunun için çiftçilerin eğitim verilip bilinçlendirilmesi ve bu yöntemlerin yaygınlaşması için teşviklerin artırılması gerektiğini kaydetti.

Çapar, “Türkiye’de tarımda modern sulama yöntemleri hala yaygınlaşmadı. Özellikle damla sulama ve yağmurlama yönteminin yaygınlaştırılması gerekiyor. Çiftçinin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Suyu dikkatli kullanması için bir sistem oluşturmamız lazım. Kuraklığı dayanıklı ürünlerin çalışmasının yapılması lazım. Hangi havzada hangi bölgede hangi ürünün kuraklığa dayanıklı olarak üretilebileceğinin araştırılması lazım. Tarımsal üretimin yapıldığı havzanın su potansiyeline uygun ürün deseninin belirlenmesi gerekiyor. Su kaynağı kıt olan bölgelerde su ihtiyacı çok yüksek olan ürünler üretilmeye devam ediliyor. Bu da bizi tehlikeye sokuyor. Getirisi yüksek diye her ürünü ekeyim mantığı ile ilerlendiğinde daha da vahamete gidiyoruz” dedi. Tarımda teknoloji kullanımın büyük önem taşıdığını kaydeden Çapar, “Teknoloji kullanılarak bitkinin ne kadar suya ihtiyacı olduğunu belirleyebiliriz. Bu şekilde hem gerektiğinden fazla su verilmemiş olacak hem de verimden kayıp yaşanmayacak. Bunu artık uygulamaya almamız lazım” ifadelerine yer verdi.

Atık suların yeniden değerlendirilmesinin de yağış olmadığında önemli bir alternatif olduğunu dile getiren Çapar, “Ülkemizde atık suları yeniden değerlendirilme oranı düşük. Yağış olmadığı zaman bu tür alternatif bir su kaynağına yönelmemiz gerekiyor. Atık suyu ileri derecede arıtarak uygun sulama suyu kalitesine getirebiliriz. Tabii ki bunlar çok maliyetli. Çünkü ilave arıtmalar uygulamak gerekiyor” diye konuştu. Çapar, tarımda modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması için çiftçilere teşviklerin artırılması gerektiğini ifade etti.