Türkiye 4 yılı aşkın süredir yaşadığı yüksek enflasyon ve istikrar sorunu yoksulluğu artırıyor. Gıdadan barınmaya, sağlıktan ısınmaya, okul ihtiyaçlarından yaşlı ve engelli bakımına kadar birçok alanda milyonlarca yurttaş yardıma muhtaç olduğunu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yayımladığı sosyal yardım verilerine de yansıdı. Bakanlığın verilerine göre, Türkiye’de düzenli sosyal yardıma muhtaç olan hane sayısı 2013-2018 arasında 330 bin, 2018’den bu yana 1 milyon 100 bin arttı. Eylül 2024 itibarıyla 14,8 milyon kişi düzenli yardıma muhtaç.
Derin yoksulluk ise en çok çocukları etkiliyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) bünyesinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri kullanılarak çocuk yoksulluğuna yönelik hazırlanan çalışmaya göre, 0-17 yaş grubunda 7,03 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. 2017’de yoksul bebek oranı yüzde 36,8 iken 2022’de bu oran yüzde 41,4’e yükseldi. Kişi başına gelir hesabına göre yaş kırılımına bakıldığında ise bebek ve çocuklarda yoksulluk oranı daha yüksek seviyelere ulaşıyor.
Aile destek programı, GSS prim ödemeleri, yakacak, engelli, engelli yakını, yaşlı yardımı, çoklu doğum gibi yardımlardan aylık net geliri asgari ücretin üçte birinden yani 5 bin 667,37 liradan az olan haneler faydalanabiliyor. Bu rakam açlık sınırına göre belirlenseydi söz konusu yardımlardan aylık 9 bin 700 liradan az geliri olan haneler faydalanabilecekti.
Nüfusun beşte biri
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de nüfusun beşte biri düzenli yardıma muhtaç halde yaşıyor. Bakanlığın verilerine göre Eylül 2024 itibariyle 3 milyon 688 bin 378 hane düzenli sosyal yardımlardan yararlanıyor. Yaklaşık 14,8 milyon kişiyi ifade eden bu rakama tek seferlik yardımlar, doğum yardımı, proje destekleri, kamu kurumlarına transferler ve Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi devlet tarafından ödenenler dahil değil. Bu kesimlerinde dahil edilmesi durumunda yoksulluğun boyutu endişe verici rakamlara yükseliyor.
2018’den sonra arttı
Düzenli yardım alan hanelerin sayısı 2013’te yaklaşık 2,3 milyon, 2018’de yaklaşık 2,6 milyon olarak kaydedilmişti. Buna göre düzenli bir şekilde sosyal yardıma muhtaç olan haneler 2013’ten bu yana yüzde 63, 2018’den itibaren yaklaşık yüzde 43 arttı. Yardıma muhtaç hanelerin sayısındaki artış Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiği 2018 sonrasında hızlandı. Düzenli yardıma muhtaç olan hanelerin sayısı 2013’ten 2018’e yaklaşık 330 bin artarken, 2018’den bu yana olan artış 1 milyon 100 bini buldu.
Resmi verilere göre 2018 sonunda nüfusun yaklaşık sekizde biri (yüzde 12,6’sı) düzenli sosyal yardım alırken bu oran Eylül 2024 itibariyle nüfusun yaklaşık beşte birine (yüzde 17,3’ü) çıktı. Cumhurbaşkanlığı 2025 yıllık programına göre 2023 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının tüm sosyal yardım programlarından faydalanan toplam hane sayısı ise 4 milyon 989 bin 456. Bu rakam yaklaşık 20 milyon kişiyle nüfusun yüzde 23,4’ünü oluşturuyor.
Toplam yardımlarda da son 5 yıllık ve 10 yıllık süreçlerde düzenli yardımlarla benzer bir artış söz konusu. Öyle ki 2013’te Bakanlığın tüm sosyal yardımlarından faydalananların sayısı nüfusun yüzde 16’sını oluştururken 2018’de bu oran yüzde 17’ye çıktı. 2018’den 2023’e gelindiğinde ise yüzde 23,4’e ulaştı. Bakanlık, 2002’de sosyal yardım programlarının sayısının dört iken 2023’te 50’nin üzerine çıktığını belirterek sosyal yardımlardaki artışın ‘göreli’ yoksulluk oranlarında iyileşme sağladığını iddia ederken, resmi veriler bu politikanın yoksullaşmaya çözüm olmadığına, aksine nüfusun daha yüksek oranlarda kesiminin yoksullaştığına işaret ediyor.
10 milyon yoksul çocuk
İzmir’de barakada çıkan yangında 5 çocuğun hayatını kaybetmesi çocuk yoksulluğunu bir kez daha gündeme getirdi. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), TÜİK verilerini kullanarak çocuk yoksulluğuna yönelik bir çalışma hazırlandı. Ekrem Cünedioğlu ve Yağmur Uzunırmak’a ait çalışmada TÜİK’in eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı yoksulluk tanımı kullanıldı. Çalışmaya göre, 2022 verilerinden 2023’te yayımlanan istatistiklere göre, 0-17 yaş grubunda 7,03 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Yoksul çocuk oranı yüzde 31,3 olarak ölçüldü. 2017’de yoksul bebek oranı yüzde 36,8 iken 2022’de bu oran yüzde 41,4’e yükseldi.
Çalışmada, 2017’ye kıyasla artış eğilimi gözlenmekle birlikte, yaş gruplarına bakıldığında bazı gruplardaki artışın yüksekliği dikkat çekti. Yoksulluk hesabında eşdeğer hane fert geliri (hanelerde yaşayan kişi sayısının eşitlenerek fert geliri oluşturulması) yerine bir başka istatistiki tanım olan kişi başına gelir dikkate alındığında, medyan gelirin yüzde 60’ının altında yaşayan çocukların yoksulluk oranı yüzde 42,2 olarak hesaplanıyor. Yoksul çocuk sayısı ise 9 milyon 590 bin kişiye ulaşıyor.
Kişi başına gelir hesabına göre yaş kırılımına bakıldığında ise bebek ve çocuklarda yoksulluk oranı daha yüksek seviyelere ulaşıyor. 2022 verilerine göre bebeklerde (0-2 yaş) yüzde 41,4, çocuklarda (3-14 yaş) yüzde 43,8, gençlerde (15-24 yaş) yüzde 29,9, 25+ yaş nüfusta ise yüzde 18,2 yoksulluk oranına ulaşılıyor. Türkiye’de bebeklerin çok büyük bir kısmı yoksul koşullarda yaşıyor.
Ekrem Cünedioğlu, çalışmasına ilişkin, “TEPAV’da Türkiye’de çocuk yoksulluğu üzerine yaptığımız çalışmada, sorunun yalnızca maddi yoksunluklarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çocukların temel güvenlik, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerden mahrum kaldığını da belirtmiştik” dedi.
Cünedioğlu, Türkiye’de yaklaşık 7 milyon yoksul çocuğun büyük kısmının güvensiz, sağlıksız ve temel güvenlik önlemlerinden yoksun yaşam alanlarında büyüdüğünü ve İzmir’deki olayın bu gerçeğin somut örneği olduğunu belirtti. Cünedioğlu, “Yoksulluk içinde yaşamak zorunda bırakılan ailelerin çocukları, bu tür risklere daha açık hale gelmekte, çocuk yoksulluğunun ne kadar derin ve yakıcı olduğunu hepimize hatırlatmaktadır. Bu acı olayın ardından, çocuklarımızın güvenliği ve refahı için kapsamlı ve sürdürülebilir politikalara ne kadar acil ihtiyacımız olduğu ortadadır. Çocuk yoksulluğu, sadece maddi yetersizlikleri değil, aynı zamanda bu çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkileyen sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere erişimdeki engelleri de beraberinde getirmektedir. Yoksulluk döngüsünün kırılması, çocukların eğitimle kazandıkları fırsat eşitliğinin sağlanması ve böylece bir daha benzeri faciaların yaşanmaması için politikalarımızı güçlendirmeliyiz.” dedi.
2 milyonu derin yoksulluk içinde
Yine TEPAV bünyesinde yayımlanan Hakan Yılmaz, çalışmasında ise EUROSTAT metodolojisiyle ve Hakan Yılmaz’ın kendi hesaplamalarına göre, çocuklarda yoksulluk oranı 2023’te yüzde 34,4 olarak belirlendi. 2020’ye kadar yüzde 33-34 aralığındaki oran, 2021’den itibaren yüzde 34’ü geçti.
Çalışmada, 2 milyon çocuğun “derin yoksulluk” içinde yaşadığı belirlendi. Çalışmada, çocuklara yönelik vergi vb. ailelerin teşvikinde geriye giden düzenlemelere işaret edilirken, koruma amaçlı olarak politikalarda ise AB ortalamasının gerisinde bulunulduğu vurgulandı. Hakan Yılmaz’ın çalışmasında, “Kamu harcama programlarında ise çocuğa yönelik koruma harcamalarının (aile dahil) toplamı GSYH’ye oran olarak binde 5,5’ler seviyesindedir (TÜİK 2022 ve EUROSTAT 2022). Dolayısı ile doğrudan çocuğu korumaya yönelik kamusal programlar zaman içinde değişmekle birlikte düşük seviyededir (bu oranın AB 20 ortalamasının yüzde 1,7 olduğu dikkate alındığında). Ülkemizde çocuk yoksulluğunun AB ülkelerine göre ortalamada yüzde 80 daha yüksek olduğu bir durumda bütçe kaynaklarının beklenenin aksine daha düşük oranda çocuğa yönelik sosyal programlara ayrılması meselesi bir öncelik sorunu olarak görülmelidir” denildi.