Aylardır asgari ücretten bahsediyoruz ama asgari akıldan söz eden yok. Son yıllarda yaptığımız işlere, aldığımız kararlara, elimize geçen sonuçlara bakın, hangisinde asgari akıla rastlayabiliyoruz? Yatırımlara, torba yasalara, ikide bir değişen genelgelere bir göz atın lütfen. Aklın kırıntısını bile bulamıyoruz çoğunda. Yeni Türkiye diyerek, hele yeni yüzyıl laflarıyla ülkeyi getirdiğimiz noktaya üzülmemek mümkün mü?
İyi kötü bir ekonomimiz vardı. Yeni Türkiye yönetimiyle, paraları betona yatırınca onunda canına okuduk. Zengini daha zengin, dar gelirliyi ve yoksulu daha da yoksul hale getirdik. Orta sınıfı yok ettik yıllardır. Milleti enflasyona iyice ezdirdik. Toplumun iktidara yakın ve (bana dokunmayan canavar bin yıl yaşasın)diyen tuzu kuru bölümü hariç, geri kalanı geçim sıkıntısıyla boğuşur hale geldi. Evet, yollarımız düzeldi, baraj sayımız arttı, havaalanlarımız çoğaldı, gökdelenler diktik büyük şehirlere, fotoğrafta yaşam kalitesi artmış gibi göründü ama gerçekte durum öyle olmadı ki? Neredeyse halinden şikayetçi olmayan kimse kalmadı gibi…
Dünyanın parasını yatırdığımız betonu yiyemiyor insan. Normal yiyeceğe ulaşımda ise maaşların yetmemesi yüzünden büyük zorluklar çıktı. Enflasyonu dizginleyemeyince, serbest piyasa ekonomisi de serbest soygun ekonomisine dönüşünce, hayat pahalılığı milletin gırtlağını iyice sıkmaya başladı. Bu durumda asgari ücretleri ve emekli maaşlarını arttırmak lazım. Arttıralım da, parayı nereden bulacağız? Maliye Bakanı yüksek faizle para bulacağım diye dünyada dört dönüyor ama çoğunda eli boş dönüyor ülkeye.
Günü kurtarmaya çalışan bir yönetime sahibiz. Bakmayın siz televizyon haberlerindeki pembe müjdelere. Keşke doğru olsa da, hepimiz iktidarı alkışlasak. Milletin gazını almaya çalışıyorlar. Elimizde para olsa, güçlü ve istikrarlı bir bütçeye sahip olsak, vergi üstüne vergi salar mıyız millete? Dolaylı dolaysız vergilerden canımız çıkacak. Hapşırırken bile vergi isterler diye korkar hale geldik. Paramız olmadığı halde, asgari ücret yüzde 25 mi, 30 mu artsın diye tartışıyoruz. Muhalefet de attı mı mangalda kül bırakmıyor zaten. Kimse bu parayı nereden bulacağız, vergiler arttı ama tahsilatı neden düştü diye sormuyor ki.
Asgari ücrete asgari akılla yaklaşmak zor. Fiyatları yerinde tutamıyorlar çünkü. Maaşların arttığı günün sabahı her şeyin fiyatı değişiyor. Dur, ne yapıyorsun diyen olmayınca, gerekli kontrol sağlanamayınca, etkili önlemler alınamayınca, çalışan kesimin ve emeklilerin eline geçen zam kısa sürede sıfırlanıyor. Haydi sil baştan başlanıyor her şeye. Yine zam istekleri, yine geçinemiyoruz feryatları, yine açız çığlıkları. Muhalefet de iyice yararlanıyor bu ortamdan. Çözüm gösteren, dar boğazdan nasıl çıkılacağını anlatan, formül bulan yok. Sıkıntılardan prim sağlamak yolu kolay nasıl olsa…
Evet, çalışanlara, emeklilere, dul ve yetimlere mutlaka ciddi bir zam yapmak gerekiyor. Ama yönetim bu zammın miktarını işçilerle konuşuyor sadece. İşverenlerin görüşünü alan, bu zamları ödeyebilecek misiniz diyen yok. Kamu çalışanlarının zammını devlet ödemek zorunda. Ama özel sektör ödeyebilecek mi acaba? Son bir yılda kapanan fabrikanın haddi hesabı yok. Sadece tekstil sektöründe 145 fabrikamız Mısır’a taşındı. Küçük işletmeler,5-6 personel çalıştıranlar ya zorlanacaklar ya da kapatacaklar dükkanları. Kimle konuşsam aynı şeyi söylüyor. Kira, elektrik, su, vergi artışlarını karşılayamayacaklar. Bu durumda işsizlik giderek artmaz mı?
Devlet yönetimi kolay değil. Öyle plansız, programsız, akla esen kararlarla ve ayağı yorganı geçen bütçelerle yürüdünüz mü, hele istikrar direksiyonunu elden kaçırdınız mı, üstelik mirasyedi gibi davranıp (devletin itibarından tasarruf olmaz) diyerek israfa sonuna kadar gaz verdiniz mi, bugün yaşadığımız sıkıntıları misliyle yaşamaya devam edersiniz. Şimdiye kadar yaptığımız yanlışları, aldığımız sağlıksız kararları, milletin sıkıntı ve huzursuzluğunu arttıran işleri, asgari akıl süzgecinden geçirmeliyiz artık.
Asgari aklımızı kullanmadıkça, ileriye dönük kararları kolayca almamalıyız. Örneğin APO meselesi, örneğin Anayasa değişikliği, çevre faciaları, özelleştirmeler, ihaleler, madencilik, eğitim, tarım, yargı gibi saymakla tükenmeyecek konular. Asgari aklı her şeyin önüne koymalı ve ona göre hareket etmeliyiz. İç ve dış tehlikelerin boyutları çok arttı. Bunların üstesinden asgari aklımızı kullanarak ve milletçe kenetlenerek gelebiliriz.