Kılıçdaroğlu mahkemede savunma yapmadı, meydan okudu

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, muhalefet partilerinin kayyım uygulamalarının kaldırılmasına yönelik verdiği kanun teklifi, Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkemede yaptığı savunma, kadına yönelik şiddet, teröre karşı verilen mücadele konularında açıklamalarda bulundu.

********

 

GÖZLEM – Kayyım atamaları sürüyor. TBMM’de grubu bulunan DEM, İYİ Parti, Saadet Partisi ile CHP grupları tarafından kayyım düzenlemesinin kaldırılmasına yönelik ayrı ayrı kanun teklifleri verilirken; DEVA Partisi de kayyım düzenlemesinin kaldırılması için ayrı bir teklif sundu. CHP Grubu’nun teklifine Meclis’te grubu bulunmayan Yeniden Refah Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi ve Demokrat Parti imza vererek destekledi. Böylece parlamentoda temsil edilen 10 siyasal parti; kayyım uygulamasının kaldırılmasını öngören kanun teklifine destek vermiş oldu. Ve de seçimlerde bu partilere oy veren seçmen sayısı, Cumhur İttifakı’na verilen oy oranının çok üstüne çıktı. Görüşünüz?

K – Bir değişiklik olur mu? Erdoğan, kayyım atama şartlarını zorlaştırır mı? Örneğin, bugünkü durumda başkanın görevden alınması için “terör örgütü bağlantısı iddiası olması” yeterliyken, bunun bir “tutuklama kararı” seviyesine yükseltilmesine izin verir mi? Vermez. Ya da görevden alınan başkanın yerine kayyım değil de, halkın iradesini yansıtacak şekilde Belediye Meclisi’nin seçeceği bir Meclis Üyesi’nin getirilmesine yol açacak bir düzenleme yaptırır mı? Yaptırmaz. Özellikle Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’ta CHP’li başkanın yerine yapılan kayyım atamasıyla başlayan muhalif tepkiler Meclis’teki çabalarla etkisini bir üst seviyeye yükseltti. Bu çaba geniş halk kitlelerinde farkındalık yaratması açısından çok önemli. Bu açıdan ve etkili bir muhalefet yapmada, “yaratılan mağduriyetin daha geniş kitleler nezdinde iktidarın sorgulamasına yol açmada” faydası olur. Ama Erdoğan’ın bizzat demir bir yumrukla yönettiği bu kayyım politikasının değiştirilmesine bir etkisi  olacağını sanmıyorum.

 

GÖZLEM – Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkemedeki savunması için de dava açıldı; yorumunuz?

K – Halk dilinde “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” deyimi vardır. Kılıçdaroğlu mahkemeye “savunmak” değil Erdoğan’a “meydan okumak” için gelmişti. Söyledikleri de kısmen, Erdoğan’ın bunları ciddiye aldığı oranda etkili olacaktı. Erdoğan’ın, “freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler, bühtanlar” şeklinde değerlendirerek Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden ciddi biçimde etkilendiğini göstermesi ve açılan yeni dava süreci Kılıçdaroğlu’nu tekrar “büyütecek”. Erdoğan’ın amacı Kılıçdaroğlu’nu cezalandırmak ve baskı altına almak. Ama bir defa Kılıçdaroğlu bundan sonra bundan korkmaz. İkincisi bu hedeflenirken Kılıçdaroğlu’na büyük bir “mağduriyet” alanı yaratılıyor. Bu yaklaşım Kılıçdaroğlu’na sürdürmek istediği savaş için çok büyük bir “güç ve itibar” sağlıyor. Kılıçdaroğlu’na çok ihtiyacı olan cephaneyi veriyor, yendiği Kılıçdaroğlu’nu yeniden karşısına çıkaracak şekilde güçlenmesine neden oluyor. Bundan sonra ne yapacak? Kılıçdaroğlu’nu, “75 yaşındaki Gandhi timsali bilge adamı” hapishaneye mi atacak? Sınırım Erdoğan burada “fıtratı” gereği sinirlerine hâkim olamadı. Yoksa gücü etkisi çok az kalan bir rakibini böyle yeniden karşısına çıkartmak istermiş gibi bir tercihe yönelmezdi. Şimdi bu noktadan sonra Kılıçdaroğlu, iktidar vursa da güçlenecek, vurmayıp geri adım atsa da güçlenecek.

 

GÖZLEM – Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” programında yaptığı konuşmada “Kadına şiddet konusunda sinema ve dizi sektörümüzün de artık kendine bir çeki düzen vermesi gerektiğine inanıyorum. Reyting uğruna kadına yönelik şiddet normalleştiriliyor” dedi. Siz ne diyorsunuz?

K – Bu sözlerine katılmamak elde değil. Sinema ve dizi sektörünün yanısıra televizyonlardaki programların da bu konuda toplumu çoğunlukla olumsuz etkilediği, bir taraftan kadına dönük şiddeti meşrulaştırırken, diğer taraftan da yapanları “yücelttiği”, yapmayı düşünenleri “teşvik ettiği” görülüyor. Ancak bunun önlenmesinde her filmin, dizinin senaryosunun, her programın içeriğinin denetlenmesinden çok, toplumun çağdaşlaştırılmasının etkili olacağı ortada. Bu “çağdaşlaştırmayı” da, mevcudiyetini ve bekasını dinci politikalarla sağlama ve sürdürme hedefinde olan bu iktidarın gerçekleştiremeyeceği kesin. Bunun yanısıra Erdoğan’ın RTÜK’e sadece kadına karşı şiddet için değil, ülkenin dinci gündemiyle ilgili dizi ve filmler konusunda da talimat vermesi, iktidarın gün geçtikçe çıkmaz bir noktaya doğru yöneldiğini ve toplumda infial yaratan gerici olayların içerikleştirilmesinin engellenmesine dönük çaresizliğini ortaya koyuyor.

 

GÖZLEM – Devletimiz, yıllardır terörle mücadele ediyor ve bitirmeye çalışıyor. 15 Ağustos 1984’ten bu yana terör ülkemize 2,5 trilyon dolara mal olmuş, 14 bin 902 şehit vermişiz. 40 yıldır tankımız, topumuz, tüfeğimiz, uçağımız, helikopterimizle terörün üstesinden gelmeye çalışıyor, en az 30 yıldır, “tek terörist kalmayacak” diyoruz ama terör bitmiyor; neden?

K – Terör bitmez. Türkiye’yi kendi hedefleri önünde bir engel olarak gören her ülke, her silahlı oluşum ve onların kullandığı uzantılar, kendi çıkarları doğrultusunda terörü kullanmaya devam etmeye çalışacaklardır. Terörden rant sağlayan silah endüstrisi, enerji sanayisi, uyuşturucu ticareti gibi çeşitli yapılar da var. Önemli olan terörün Türkiye açısından “makul kabul edilebilecek” bir seviyeye indirilmesi. Bunun için de çatışmaya neden olan kaynak ve hedeflerin “yönetilmesi”, bir başka klasik ifadeyle bataklığın kurutulup, rantın düzgün paylaştırılması gerekiyor.

 

GÖZLEM – Beşiktaş kendi evinde 2 – 0 öne geçtiği maçta Göztepe’ye 4 – 2 yenildi. Futbol sezonuna 5 – 0’lık Galatasaray galibiyetiyle Süper Kupayı alarak giren Siyah – Beyazlılardaki bu düşüşün sebepleri konusunda görüşünüz?..

K – Beşiktaş’ın maddi imkânları kısmen benzer stratejiyi uygulamaya çalışan Fenerbahçe’ye göre çok daha kısıtlı. Bu yüzden Fenerbahçe’yi tüm şartlara rağmen şampiyonluk yarışında tutan bu strateji Beşiktaş’ı geride bıraktı. Nedir o strateji? Yüksek para harcayıp iyi oyuncularla takımı zirvede tutmak. Fenerbahçe kadrosunda neredeyse şampiyonluğa oynayacak iki takım kurdu ve bu yolda ilerliyor. Beşiktaş’ın kaynağı çok olmadığı için eksikleri çoktu. Kaliteden ödün verdi. Kötü yönetim nedeniyle de “kandırıldığı” ortaya çıktı. Beşiktaş’ın etkin kadrosu örneğin Galatasaray’a, Fenerbahçe’ye göre çok daha yavaş futbol oynayan, motivasyon sorunu yaşayan futbolculardan oluşuyor. Altyapı, her zaman Beşiktaş için çok önemli bir kart ve kozdu. Samet Aybaba, Rıza Çalımbay gibi değerleri çok basit bir şekilde harcayacağına, Beşiktaş’ın bu kartı çok daha iyi kullanabileceği biraz daha uzun vadeli bir alt yapı – transfer stratejisi uygulaması gerekirdi. Son duruma gelince, takımın ana işi olan futbolda son kararı vermesi gereken kişinin başkan olması gerekir. Başkan tüm bilgi ve fikirleri alır, bunları yönetimiyle paylaşıp “ince ayar” yaparak açıklar. Mevcut Başkan’ın özellikle Samet Aybaba’nın görevine son verirken fevri bir karar aldığı ve yeterli desteği olmadığı için “Kulübün futbolunun” başından ayrılması gerektiği anlaşılıyor. Şimdi Başkan o, ama Futbol A.Ş’nin başında bir başkası, futboldan sorumlu olarak da bu yöneticiyle beraber üç yönetici daha var. Böyle bir yönetim şeması olamaz ve yürümez. Göreceksiniz, çok kısa zamanda bu yapı da çökecek ve değiştirilmek zorunda kalacaktır. Son alınan Macabi yenilgisiyle de Beşiktaş’ta Mayıs’tan önce olağanüstü bir kongre yapılma olasılığının her zamankinden çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

+++++++