Angela Merkel 2021’de Almanya Şansölyesi olarak istifa ettiğinden beri gölgelerde kalmıştı. Şimdi iktidarda geçirdiği zamanı yansıttığı ve mirasını savunduğu 800 sayfalık anı kitabı “Özgürlük” ile geri dönüyor. Almanya’nın kaderine yön veren Angela Merkel’in anılarını yazdığı kitabı salı günü raflardaki yerini aldı. Yayınlandığının ertesi günü, 30 dile çevrilen 800 sayfalık “Özgürlük” isimli kitap, Merkel’in 1954-2021 yıllarını içeren gençlik yıllarının bir bölümü ile 16 yıllık başbakanlık dönemindeki anılarını barındırıyor. İki hayatının hikayesi de diyebiliriz.
Merkel’in Berlin Duvarı yıkılmadan önceki Almanya’ya tanıklık etmiş olmasının önemini de ayrıca vurgulamak lazım. Merkel, batının doğu ile yeniden birleşerek Avrupa’nın kilit gücü olmuş Almanya’nın başına geçmiş ilk ve son Doğu Alman kökenli Başbakan olarak anılacak. Vaktiyle Demokratik Doğu Alman Cumhuriyeti’ne (DDR) dahil bu bölgelerden tabii ki ileride başka şansölyeler de çıkabilir. Ancak hiçbiri o zamanın Doğu Almanya’sında yaşama deneyimine sahip olmayacak. Merkel’in ‘Özgürlük’ adlı anı kitabının asıl enteresan tarafı da bu. Yoksa şansölyeliğiyle geçen 16 yılda aldığı önemli kararlara ilişkin anlattıkları değil. Kitabına haklı olarak ‘iki hayatımın hikâyesi’ diyor ve asıl mesele, birinci hayatının ikincisini ne kadar etkilediği!
Angela Merkel kitabının tanıtımı ve tanıtımla ilgili ulusal ve uluslararası etkinliklere katılmak üzere bir süreliğine Berlin yakınlarında gözlerden uzak yaşadığı evinden Berlin merkezinde bulunan Adlon Kempinski Oteline yerleşti. 20.Yüzyıla ait her şeyi gören bir otel Adlon. İmparatorluk dönemi, Büyük Savaş, 1920’lerin canlı Berlin’ini, Weiner Cumhuriyetini, Nazizm’i ve sıfır yılı komünist diktatörlüğünü gördü. 1989’da yıkılan Berlin duvarı birkaç metre ilerisinde… Penceresinden Brandenburg kapısı görünen bir oda ve bir kadın. Angela Merkel. Demokratik Doğu Alman Cumhuriyetinde geçen 35 yıllık özgürlükten yoksun bir ömür. Hayatının geri kalan 35 yılının 16 yılında Almanya’nın ve Avrupa’nın gidişatını iktidar koltuğundan belirlemeye çalışan, tarihi ile yüzleşen, tarihle yüzleşen bir kadın görüyoruz. Bıraktığı mirası savunurken “Endişeliyim, özgürlüğe sahip çıkmak zorundayız. Özgürlük hafife alınamaz. Tekrar tekrar kazanılması gerekir” diyor…
Şurası bir gerçek ki onun gitmesiyle birlikte Avrupa’da ılımlılık ve merkezcilik de gitti…
O Almanya ve Avrupa için her şeydi. 2005 ile 2021 yılları arasında Almanya Şansölyesi, dört kez yeniden seçildi ve bu arada siyasi, ekonomik, sağlık krizleri yaşandı. Görevden kendi isteği ile ayrıldı. Asla kaybetmedi. İstisnai durumlar hariç bir daha da hiç konuşmadı. Ayrıldığından beri Avrupa başı koparılmış tavuk gibi ortalarda dolanıp duruyor. Bölünmüş, yönünü yitirmiş, Rusya saldıracak korkusu içinde… Merkel, Avrupa Komisyonu’nun başında Bakan olarak etkinliğini kabul ettiği dostu Ursula von der Leyen’i bırakarak gitmişti… Von der Leyen liderliğinde komisyon artık çok daha sağa kaydı ve kendisinin sağcı İtalya Başbakanı’yla da arası pek iyi. Merkel bu dönüşüm hakkında ne düşünüyor acaba? Gerçekten de iktidarda kalmak uğruna kıtadaki en karanlık güçlerle iş birliği yapılabilir mi? Galiba ihtiyatlı ve kibirden yoksun Angela Merkel’i çok özleyeceğiz. O yaklaşımını her daim ‘ılımlı ve merkezci bir politika’ şeklinde tanımlardı. Merkezci, aşırı sağcı değil.
Hiç şüphe yok ki Merkel’in de zaafları vardı. Soğuk Savaş bittikten sonra devrin büyük ölçüde değiştiğini ve eskiden alınmış kararların sorgulanması gerektiğini söyleyen yorumcular da var. Vladimir Putin ile Şi Cinping gibi Batı karşıtlarına genelde affedilemez ölçüde naif yaklaşıldığını söyleyenler de… Gaz politikaları, enerji ve mülteci politikalarını hala sorgulayanlar var. Merkel anılarını kendini haklı çıkarmak için yazmadığını özellikle altını çizerek anlatıyor.
Bu nedenle de artık Merkel’i ve Merkel’in erdemleri ile zaaflarını konuşurken dürüst olmamız gerekiyor. Şurası bir gerçek ki halefi Olaf Scholz’u bayağı bir hafif sıklet gibi gösteren, Merkel’in şansölyelikte çıtayı çektiği yüksek seviyedir.