Kuşkusuz önümüzdeki dönemde küresel düzende ekonomik ve jeopolitik gerçek rekabet ve çatışma ABD ile Çin arasında yaşanacak. Zaten bu gerginliklerin tetiği çoktan çekildi.
Çin, halihazirda bana sorarsanız, satın alım gücü paritesine göre, GSMH büyüklüğü, teknolojik üstünlüğü, kritik mineraller, elektrikli araçlar, enerji tüketimi ve imalat sanayi gücünü hesaba katarsak dünyanın yeni ekonomik süper gücü konumunda.
ABD de “yegane süper güç” olduğu iddiasını sürdürüyor ama askeriye hariç birçok alanda üstünlüğünü kaybetti. Beyaz Saray’ın yeni mukimi Donald Trump ile birlikte ABD içe kapanarak küreselleşmeyi geriye sardırmayı sürdürecek gibi görünüyor. Meydan yeni yükselen güçlere kalacak.
Bu ortamda Amerikan dolarının dünya ekonomisindeki aşınmakta olan hakimiyeti de tedricen daha gerileyecek. Renminbi artan ölçüde rezerv ve uluslararası ticaret parası olma yolunda. Bu kapsamda Çin’in Suudi Arabistan’da Amerikan doları cinsinden devlet tahvilleri ihraç etmesi, yalnızca bir finansal işlem olarak değil, aynı zamanda uluslararası politika ve ekonomik dengelerde önemli bir değişim simgesi olarak değerlendirilmektedir. Bu adım, Çin’in küresel finans sistemindeki rolünü pekiştirirken, ABD’nin dolar üzerindeki hâkimiyetini de sorgulatıyor.
Tahvil ihracının temel dinamikleri
2023 yılı içerisinde Çin, Suudi Arabistan’da 2 milyar dolar tutarında devlet tahvili ihraç etti. Bu tahvillerin talebi, 40 milyar doları aşarak 20 kat bir aşırı talep oluşturdu. Bu durum, Çin’in dolar cinsinden borçlanma konusundaki cazibesinin arttığını gösteriyor. Yüksek talep, piyasalardaki güç dengesini ve yatırımcı güvenini açıkça yansıtıyor.
Çin’in tahvillerinin faiz oranları, ABD Hazine tahvilleri ile oldukça yakın bir seviyede, yalnızca 1-3 baz puan daha yüksek. Yani, Çin’in borçlanma maliyeti ABD ile neredeyse eşitlenmiş durumda. Yüksek kredi notuna sahip ülkeler genellikle Hazine tahvillerine göre daha yüksek faiz oranları ödemek zorunda kalırken, Çin’in bu dengeyi sağlaması, uluslararası finansal piyasalarda daha fazla rekabet edebilir hale geldiğini gösteriyor.
Suudi Arabistan’ın stratejik pozisyonu
Tahvil ihraçlarının Suudi Arabistan’da gerçekleşmesi, dikkat çekici bir gelişme. Devlet tahvilleri genellikle Londra veya New York gibi büyük finans merkezlerinde ihraç edilirken, Suudi Arabistan’ın bu tahvilleri kabul etmesi, dolar sistemindeki rolü açısından önem arz ediyor. Küresel petrol ticaretinin merkezi olan Suudi Arabistan, doların uluslararası alanda nasıl kullanıldığına dair kritik bir oyuncu konumundadır. Bu adım, Suudi Arabistan’ın dolar rezervlerini değerlendirme yöntemlerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.
Dolar pazarında yeni dinamikler
Çin’in bu hamlesi, küresel dolar pazarında yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına olanak tanıyabilir. Eğer Çin, tahvil ihracını artırarak daha büyük miktarlarda dolar tahvilleri çıkarırsa, bu durum ABD Hazine tahvilleriyle doğrudan bir rekabet yaratabilir. Suudi Arabistan gibi ülkeler, doları otomatik olarak ABD Hazine tahvillerine yatırmak yerine, Çin’in tahvillerine yönelme seçeneğine sahip olabilir. Bu da, doları yöneten bir paralel sistemin oluşmasına ve doların uluslararası sistemdeki rolünün sorgulanmasına yol açabilir. Özellikle BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinin bu süreçteki hareketleri büyük önem taşımaktadır.
Çin’in stratejik vizyonu ve BRI
Çin’in BRI (Kuşak ve Yol İnisiyatifi) kapsamındaki ülkelerle olan ilişkileri de bu süreçte belirleyici bir rol oynamaktadır. Çin, Amerikan doları cinsinden borçları bulunan bu ülkelere finansal destek sunarak, kendi dolar fazlasını eritme stratejisini uygulayabilir. Bu süreçte, partner ülkelerinin dolar bağımlılığından kurtulmalarına yardımcı olurken, karşılığında yuan veya stratejik kaynaklar talep edebilir. Bu durum, Çin’in hem kendi doları hem de uluslararası ekonomik etkileşimleri artırmasına olanak tanır.
Olası senaryolar
ABD’nin bu duruma verebileceği tepki merak konusu. Yakında Beyaz Saray’a oturacak olan Trump, Amerikan dolarının yerini alacak yeni bir BRICS para birimi yaratma ya da (Renminbi gibi) başka paraları destekleme çabaları yerinde oturup seyretmeyeceklerini, bu yönde hareket etmekte olan ülkelerden geri adım atacaklarına dair güçlü bir taahhüt isteyeceğini, aksi taktirde onların yüzde 100 gümrük tarifesi ile karşılaşarak Amerikan pazarlarına girme şansını kaybedeceklerini söyledi.
Ülkeler üzerinde böylesi yaptırım tehdidi ters tepebilir, dolara olan güveni zayıflatabilir, hatta alternatif arayışlarını hızlandırabilir. Federal Rezerv’in faiz oranlarını artırması, kendi borçlanma maliyetlerini artırarak ABD ekonomisine zarar verebilir. Dolara erişimi kısıtlamak gibi radikal önlemler ise küresel mali sistemi parçalayabilir, doların uluslararası rezerv parası konumunu sarsabilir.
Türkiye için yansımaları
Bu gelişmeler, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler üzerinde de önemli etkiler yaratabilir. Türkiye, birçok ülke gibi hem ticaret hem de borçlanma süreçlerinde Amerikan doları cinsinden yoğun bağımlılık içinde.
Dolayısıyla, Çin’in dolar tahvilleri ihraç etmesi, mevcut (zaten yetersiz düzeydeki) döviz rezervlerini değerlendirme yöntemlerini sorgulamasına neden olabilir. Özellikle Renminbi gibi alternatif para birimlerine yönelmek,
BRI ve BRICS kapsamında yer alan ülkelerle daha sıkı ticaret ilişkileri kurmak, bu ülkelerle doğrudan yerel paralarla ticaret yaparak dolar bağımlılığını azaltmak düşünülebilir ama Trump’un tehditini de yabana atmak olmaz.
Finansal piyasalarda yenilikçi çözümler ve ürünler geliştirerek, kendi para birimini daha cazip hale getirmeyi ihmal etmemeli. Yerel tahvil piyasalarının güçlendirilmesi, yatırımcıların ilgisini çekecektir.
Mesajlar
Şurası bir gerçek ki Çin’in Amerikan doları cinsinden tahvil ihraç etmesi, yalnızca bir finansal işlem olmanın ötesinde, küresel ekonomik dengeleri değiştirebilecek önemli bir stratejik hamledir. ABD, artık dolarını silah olarak kullanarak kimseyi kontrol edemeyecek veya yaptırım uygulayamayacak; bütün dünya, giderek daha az şekilde ABD Hazine politikalarının merhametine bağımlı hale gelecek.
Çin, bu süreçte muazzam net tasarrufları ve üretim üsleri sayesinde para basmadan, uluslararası finans sisteminde önemli bir aktör haline gelebilir. Bu durum, gelecekteki ekonomik ilişkileri ve güç dinamiklerini köklü bir şekilde değiştirebilir. Çin, bu stratejik hamlesi ile Trump yönetimine “Biz bunu yapabiliriz, bu yüzden bizim için düşündüğünüz olumsuz planları dikkatlice değerlendirin” mesajı gönderiyor olabilir. Tabii ki doların uluslararası yaptırım ve ticaret işlemlerinde kullanılmasının azaltılması çabalarına Trump’in vereceğini ilan ettiği sert karşılık ne ölçüde caydırıcı olacak, bekleyelim görelim 2025’de.