Ortadoğu ve su savaşları

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir şubesinin haber bülteninin Nisan 1996 tarihli 65. sayısında yazdığım yazı şu cümlelerle başlıyor: “Su, savaşa akıyor.” “…Türkiye ‘yenidünya düzeni’ denilen kargaşa ortamında olası çatışmaların içine ‘su’ bahanesiyle çekilmeye çalışılmaktadır.” (Bakınız: Türkiye mühendislik haberleri – sayı 393 – Şubat ’98)

Geçen gün TV100 kanalında Okan Bayülgen’in İlber Ortaylı ve Celal Şengör ile gerçekleştirdiği Muhabbet Kralı programını izlerken bu yazımı anımsadım. Çünkü Bayülgen programı, Celal Şengör’ün bir röportajındaki şu sözleriyle başlatmıştı: “Doğu Anadolu’nun suyunu ele geçirirsen Orta Doğu’ya hükmedebilirsin. Dicle ve Fırat’ın kapsadığı alan bugün önümüze konan Kürdistan haritasıyla örtüşüyor. Bende ne var? Su var. Bunu isteyen de Amerika ve İsrail. İklim krizi kapıdayken Doğu Anadolu’nun kontrol edilmesi lazım diyorlar.”

Programda konuşulanları önemsediğim için su hakkında konuşulanların kısa bir özetini vereyim: Türkiye’den doğan Fırat ve Dicle’nin kontrollü kullanımı için Demirel’in Keban ile başlayan yaptıkları unutulmamalı. Ne var ki bu bölgede sulamanın kılcal damarları tamamlanmış değil. Böylesi stratejik alanlardaki toprak satışları da yasaklanmalı. Bir ara İsrail şirketlerine bile arazi satılıyordu.

Türkiye’nin bu 2 nehirden başka uluslararası önemde zenginliği yok. Suriye ve Irak’a, çok kötü kullandıklarından bu 2 nehrin doğru kullanılmasını öğretmeliyiz. İsrail ise Batı Şeria’daki nehirlerle oynuyor. Yüz yüze savaşan orduların zehirli gaz kullanmaları gibi sonunda bu İsrail’e kötülük getirecektir.

Avrupa medeniyetinin içinden gelmiş İsrail’in yaptıklarına bakın. Artık İsrail’i ayak takımı idare ediyor ve Amerika’daki ayak takımı ile iş görüyor. Amerika ve İsrail’in gözü bu suların kontrolünde. Türkiye’yi güvenilmez görüyorlar. Bunun için orada bir çeşit otonom bölge istiyorlar. Sorun Kürt sorunu değil su sorunudur. Hayal edilen Kürdistan haritası kimlerin ürünü? ABD ne için PKK’yı destekliyor? Niçin orada devlet kurmaya çabalıyorlar? Hayali haritaya bakınca anlaşılıyor. Doğu Anadolu müthiş sulak. Zengin nehirler Mezopotamya’yı besliyor. Mezopotamya’yı beslemek Ortadoğu’yu beslemek demektir. Nehirlerin bulunduğu bölgeyi ele geçirirsen Ortadoğu’da suyu idare edersin. Petrol üretimini de kontrol edersin. Su olmazsa petrol çıkaramazsın. Dünya tarihi suyun tarihidir. 19. Yüzyılın ünlü düşünürü Adam Smith ‘Milletlerin Zenginliği’ kitabında insanlık tarihini nehirler boyunca kurulu medeniyetlerle başlatır.

Konuşmacılar özetle susuz dünya var olamaz derken İlber Ortaylı’nın “mütevazi yaşamaya” vurgu yapması da gelecek için önemli bir uyarı oldu.

Günümüzde İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki insanlık dışı katliamlarını ve Suriye’de olup bitenleri daha iyi anlamak için bu yayının izlenmesini öneririm. İnternetteki ‘youtube’ kanalındaki adresi şöyle: Muhabbet Kralı 6. Bölüm – Celal Şengör https://youtu.be/58gngwB6Ppk?si=26ToXg0yqxaRavn.

Ben yine yaklaşık 30 yıl önce yazdığım yazıma döneyim. O yazının esin kaynağı olan Prof. Dr. Ünal Öziş, “mesleğimizin şu andaki en büyük dış sorunu GAP’dır” diye başlamıştı sözlerine… Bu sözleri eden su mühendisliği alanında evrensel çapta ünlü bir bilim insanı. 60’lı yıllardan bu yana GAP üzerine görüşler üretti. Ünal hocadan Atatürk’ün 1935 yılında Elektrik İşleri Etüt Dairesi oluşturarak Fırat ve Dicle nehirlerinde gözlem istasyonları kurduğunu da öğreniyoruz.

1994 yılında ABD’deki İllinois Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Ortadoğu Su Kaynakları Sempozyumu’nda yaşananlar da ilginçtir. Bir Amerikan vakfının temsilcisi olarak toplantıya katılan Yahudi bir bilim insanı kendince bir proje üretmiş. Atatürk barajından alınacak yıllık 1,1 milyar metreküp su, bir bölümü Halep ve Şam ile Ürdün’e bırakıldıktan sonra İsrail su dağıtım sistemine verilecek! Ünal hoca bu projeyi eleştirince şu ibretlik cevabı alıyor: “Türkiye bu projeyi onaylayıp, bu suyu vermekle, Ortadoğu barışına o denli büyük hizmette bulunacak ki GAP’ı bitirmek için her taraftan kredi yağacaktır. Bunun yanında bu kadar suyun yarattığı 600 milyon kilovat saat enerjinin lafı mı olur?”

Peki, sempozyumu düzenleyen ‘Uluslararası Su Kaynakları Birliği’nin ‘Ortadoğu Su Kaynakları Komisyonu’ o zaman kimlerden oluşuyordu dersiniz? Başkan Hint asıllı bir İngiliz. Üyelerden birisi jeoloji-coğrafya hocası bir Amerikalı. ABD ordusundan bir albay ile GAP konusunda kitabı var. Grubun diğer üyeleri birisi Yahudi kökenli olmak üzere 2 Amerikalı. Beşinci üye ise 1987 yılında GAP master planı ihalesini kazanan Japon Nippon Koei firmasının bir yetkilisi.

Başka söze gerek var mı?