Milyonlarca emekçi asgari ücret zammının ne oranda olacağını merakla bekliyor. Bu meraktan da öte yüksek enflasyon ortamında hayatlarını önümüzdeki dönemde nasıl idame ettirecekleriyle ilgili. Gerçekten bu yılı yaklaşık %44-45 enflasyon oranı ile kapatacağız. Bir önceki yılı %64 ile kapattık. 2021 Eylül’ünden bu yana yapılan radikal irrasyonel hataların bedelini ödüyoruz. Nedense bu bedel son 3 yılda daha çok ücretli, emekli, küçük esnaf gibi alt gelir gruplarınca ödeniyor. Bu kesimlerden yüksek gelir gruplarına yapılmış servet transferi sahiplerine herhangi bir külfet yüklenmiyor. Bu kesimlerin yüksek enflasyondan etkilenmeleri ile alt gelir gruplarının etkilenmeleri aynı oranda değil. Yüksek enflasyonu oluşturan en büyük kalemler gıda, kira ve ulaşım gibi harcamalar. Alt gelir gruplarının bu tür harcamalarına ilişkin enflasyon oranları %60-70’lerde.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Sn. Cevdet Yılmaz, çalışanların S.S.K kayıtlarına göre %42’sinin asgari ücretli olduğunu belirtiyor. Bilindiği üzere bazı uzmanlara göre bu oran %57’lerde. Asgari ücrete yakın ücretleri de dikkate aldığımızda asgari ücret medyan ücret haline geldi. Asgari ücretin 1.05 katından az ücreti olanların toplam ücretliler içindeki payına göre Avrupa’da en yüksek birinci ülkeyiz. Asgari ücret ülkemizde yaygın ücret haline geldi. Bizi takip eden ülkeler ise Slovenya, Bulgaristan ve Romanya. Asgari ücretin ilk belirlendiği tarih 1974 yılı. Bu tarihteki yürürlükteki asgari ücret o yılki milli gelirin %81’i. Şu anda mevcut asgari ücret ise kişi başı gelirin %47’sine inmiş durumda. Son 20 yılda bu oran yaklaşık %40-60 oranında değişmiş. Seçim yıllarında genellikle yüksek belirlenmiş. Emekçilerle ilgili bu tür belirlemeler aslında bölüşüm şokuyla ilgili. Milli gelirin paylaşım oranlarına baktığımızda son yıllarda emek gelirlilerin payındaki azalmalara karşın sermaye gelirlerinin pay oranları aynı oranda artmakta. Nedense tüm fedakarlıklar hep en alt gelir gruplarından bekleniyor. Dezenflasyon sürecinin akamete uğramaması için 2025 yılında beklenen enflasyon oranına göre yani yaklaşık %25’ler civarında zam yapılması gerektiği gerek yerel gerekse yabancı kuruluşlarca sürekli dile getiriliyor.
Asgari ücretin hesaplanmasındaki tutarsızlık ve çelişkileri kısaca sıralayacak olursak;
-DİSK-AR’ın yaptığı araştırma sonuçlarına göre “Asgari Ücret hesaplanmasında uluslararası kriterlere göre uyumsuzluk mevcut. Şöyle ki hanelerde en az iki kişi olduğundan asgari ücret bir kişiye göre değil iki kişiye göre hesaplanmalı.
-Bugünkü asgari ücret 20.560 TL’lik açlık sınırının altında. Temmuz’da da zam yapılmadığından yaklaşık %40’lar civarında da reel olarak eksilmiş durumda. Hane halkı iki kişi üzerinde hesaplanacak asgari ücret toplamı yoksulluk sınırı olan 66.976 TL’den az olmamalı.
-Dezenflasyon süreci için asgari ücretin 2025 yılı enflasyonuna göre hesaplanması önerilirken yeniden değerleme oranı geçmiş enflasyona göre belirlenmiş (%43.93) yaklaşık %44.Vergi, harç, ceza ve benzeri yükümlülükler buna göre hesaplanırken asgari ücretin gelecekteki belirsiz enflasyon oranına göre hesaplanması bir çifte standart olmuyor mu?
-Kira zammının oranı TÜFE ortalamalarına göre belirleniyor şu anda ortalama enflasyon %60’larda.Mülk sahiplerini enflasyondan korurken emeği ile zar zor geçinenlerin ücretlerinde neden bu oran dikkate alınmaz.
Son yıllardaki gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlik, eşitsizlik had safhaya varmıştır. Avrupa’da gelir adaletsizliğinde en yüksek ülkeyiz. En üst %5’lik gelir dilimi gelişmiş ülke standardında yaşarken en düşük %5’lik gelir diliminin gelişmemiş fakir ülke standardında yaşar hale gelmesi sosyolojik olarak son derece problem arz etmektedir. Bozulan bu gelir ve servet dağılımının maliye politikası yoluyla dengelenmesi hem dezenflasyon programına güveni arttırmış olacak hem de asgari ücretlilere insanca yaşama düzeyinde ücret belirlenmesi daha da mümkün hale gelecektir.