Bütçe sonuçları ve bölüşüm

Devlet bütçesi, kamu gelir ve giderlerinin yasama organı tarafından yürütülüp uygulanmasına izin veren bir kanun, bir hukuki belgedir. Literatürdeki tanım bu şekilde. Bütçenin temel ilkeleri, yıllık genel, denk, doğru, açık ve tasarruflu olması şeklinde kısaca sıralanabilir. Bir ülkenin makroekonomik göstergeleri sürdürülebilir bir büyümeyi ifade eder nitelikte ise kamu bütçeleri denk olmak veya en fazla makul bir açık verir nitelikte olmalıdır. Bütçeler, kamunun topladığı vergileri harcama yönünden de bir nevi bölüşüm belgeleri niteliğindedir. Verginin kimden alınacağını ve toplanan vergilerin nasıl ve kimler için harcanacağını göstermesi dışında gelir dağılımını da etkileyen bir belge olarak GİNİ katsayısını da etkiler. Ülkemizde bu etkisi yok denecek kadar azdır. Nedeni, sermaye üzerinde vergilerin çok etkin olmamasıdır. Bu fonksiyonlarıyla gelir bölüşümünü etkileyen en önemli araçlardan biridir. (OECD) Bu kısa girizgahtan sonra 2024 bütçesinin on bir aylık gerçekleşmelerini bu bakış açısıyla irdelemeye çalışalım.

2024 Ocak-Kasım bütçe gerçekleşmelerinin kısa bir özeti şöyle; Bu yılın ilk on bir ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 9 trilyon 70.2 milyar TL, bütçe gelirleri ise 7 trilyon 793 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bütçe gideri %74.7 oranda artmış durumda.2024 yılında ödenen faiz tutarı 1.2 trilyon. Neredeyse 2021 yılı bütçe büyüklüğü kadar. Durum bu kadar vahim ve neden enflasyon bir türlü düşmüyor sorusunun cevaplarından birisi. Kamu harcamalardan gerektiği kadar feragat etmiyor. Bu gelir tutarının 6 trilyon 597 milyar 109 milyon TL’lik kısmı vergi gelirlerinden oluşmaktadır. Bütçe açığı bu dönemde 1 trilyon 276 milyar 935 milyon TL olmuştur. Bu tutar 2023 yılında 532 milyar 436 milyon TL idi. Buna göre artış oranı %139.8. On iki aylık bütçe açığı ise tahminen 2 trilyon TL’ye dayandı. Toplanan bu vergi tutarının %65.35’i dolaylı %34.65’i ise dolaysız vergilerden oluşmaktadır. Kayıt dışı ekonomi payının ülkemizde %30’larda(OECD) olması doğrudan vergilerin oransal düşüklüğünün nedenini gösteriyor. Gelir vergisinin % 93’üstopaj suretiyle alınmaktadır. Özel tüketim vergisi geçen yılın aynı dönemine göre %37.5 oranında artarken Gelir Vergisi %119.8 oranında artmıştır. 2 trilyon 109 milyar 532 milyon TL toplanan KDV toplam vergilerin %31.97’si oranındadır. Bütçe açığının GSYH’ye yüzdesi %5’ler civarındadır. Bu oran oldukça yüksek. Bütçe dengesinin bu oranda açık vermesinin yanında nakit dengesi de çok farklı değil. 2025 yılı bütçesine göre öngörülen açık ise 1 trilyon 930 milyar TL. Aynı yıl ödenecek faiz tahmini de 1 trilyon 950 milyar TL.

Enflasyon oranı %45’ler civarındayken bütçe giderlerinin %74’ler oranında artması, enflasyonun neden hala düşmediğini gösteren kanıtlardan birisi. Ekonomide soğumaya paralel (teknik anlamda resesyon) cari açık oldukça azaltıldı. Ekonomi politikaları dizayn edilirken bütüncül politikaların oluşturulmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Sürekli ifade ettiğimiz gibi ekonomide dengelenme sadece para politikası ile mümkün olmuyor. Maliye politikası da bütçe dengesi için vazgeçilmez koşul. Kamu giderlerinin en büyük kalemi olan memur sayısının dijitalleşmenin bu kadar yaygınlaştığı ortamda 5 milyonu aşması hantal bir devlet idaresine işaret ettiği gibi ülkedeki en büyük kalemlerden olan personel giderinin tasarrufun önünde en büyük engel olduğunu bize hatırlatıyor. Asgari ücretin 17.000 TL’lerde olduğu ortamda asgari memur maaşının 40.000 TL’ler civarında olması ayrı bir ironi. Asgari ücretin %50-70’ler arasında arttırılması bile bu kesimlerin refahını yükseltmeyecektir. Önemli olan fiyat istikrarı sürekliliği içinde verimliliği arttırmak.  Verimliliğin genellikle düşük kaldığı ülkemizde orta sınıfın refahını düzeltmek mümkün olmuyor.