İnşaat Mühendisleri Odası 70 yaşında

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), “meslektaşlarının haklarını savunmak, mesleği geliştirmek ve toplum yararına hizmet etmek” amacıyla ‘Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ (TMMOB) bünyesinde 19 Aralık 1954 tarihinde kuruldu. 2000-2002 tarihleri arasında Yönetim Kurulu Başkanı olarak hizmet ettiğim İMO, 70 yıldır bilimsel gerçeklerden sapmayarak ülkemizin ileri atılımlarına katkı koymayı sürdürüyor.

Bu önemli anma yılında İMO Yönetim Kurulunun duyurusunda vurgulandığı gibi “inşaat mühendisliği medeniyetleri var eden kadim bir meslek grubudur… Toplumların gelişmişlik seviyelerinin tarih boyunca izini sürmek için en önemli maddi eserler mühendislik yapıtları olmuştur… Cumhuriyetimizin ilk yıllarından bu yana, ülkemizin kalkınma mücadelesinde inşaat mühendisleri, barajlardan yollara, köprülerden hastanelere kadar her yapının inşasında hayati rol oynamış; bir ülkenin baştan başa imarında görev alarak geleceği inşa edenlerden olmuştur.”

Bugünlere kolay gelinmedi. Mühendis ve Mimarların örgütlenmesinin ilk nüvesi tüm dünyada yankılanan 1908 Jön Türk devrimiyle gerçekleşti. İkinci Meşrutiyetin özgürlükçü ortamında Ağustos ayında “Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti” kuruldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkedeki mühendis ve mimarların sayısı yüzlerle ifade ediliyordu. Öyle ki başlarda Macaristan, Almanya gibi ülkelerden destek almak zorunda kalındı. Bir avuç insan genç Cumhuriyetin inşası için canla başla çalıştı. Zorluklara boyun eğmedi. Büyük işler başardı. Bu arada 17 Mayıs 1926 tarihinde “Türk Mühendisler Birliği” kuruldu.

Çok partili yaşamın kör topal gelişmeye başladığı dönemde 1954 yılı başlarında TMMOB yasası çıktı. Yılın son ayında da aralarında İMO’nun da bulunduğu 10 teknik meslek Odası kuruldu. Ertesi yıl İstanbul, İzmir gibi illerde şubeler açıldı. İzmir şube kurucuları arasında bulunmasından hep gurur duyduğum Babam Berkattin Tunçağ’ın özverili çalışma ruhu, TMMOB Genel Kurulunda ilk Başkan olarak seçilen İnş. Müh. Naim Şukal’ın şu sözlerini adeta doğruluyor:

“Arkadaşlar ilk idare heyetimizi çok fazla meşgul olmayı göze alanlar teşekkül edecektir. Zira işleri çok fazla olacaktır. Temennimize gelince bunlar hudutsuzdur.”

Yine İMO Yönetim Kurulu bildirisine dönersek, deniyor ki: “Bugün, özellikle meslektaşlarımızın karşı karşıya kaldığı sorunlar, hepimizin ortak kaygısı ve sorumluluğudur. Genç inşaat mühendisleri arasındaki işsizlik oranlarının yüksekliği, kamuda istihdam alanlarının daralması ve mühendislik mesleğinin itibarsızlaştırılması, en önemli sorunlarımız olarak karşımızda durmaktadır…

“Odamız, 70 yıllık bu köklü tarih boyunca sadece meslektaş dayanışmasının değil, toplumun geleceğini öncelik alan, çağdaş, kamucu değerleri savunan anlayışın simgesi olmuştur. Mühendislik, sadece yapı inşa etmek değil; aynı zamanda insanlığın refahı, güvenliği ve geleceği için sorumluluk almaktır. İnşaat mühendisleri olarak toplumun can ve mal güvenliğini öncelikli kılan projelerin, bilimsel ve teknik ilkelerden taviz verilmeden hayata geçmesini savunmaya devam ediyoruz.”

Her inşaatta bir şantiye mühendisi bulundurulması, inşaatlarda kalite ve güvenliği teminat altına alacak ‘Yetkin Mühendislik’ ile ilgili yasal düzenlemenin yapılması, özellikle afet risklerinin azaltılması çabalarında merkezi ve yerel yönetimlerin Teknik Meslek Odalarıyla daha yakın bir işbirliğine girmesi vb. önümüzdeki yıllarda gerçekleşmesini beklediğimiz gelişmelerden bazılarıdır.

Söz afetlerden açılmışken, İMO yönetiminin depremlere ilişkin 19 Kasım tarihli açıklamasını da es geçmemeli: “TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak 6 Şubat Depremlerinin ardından başlayan soruşturma ve yargı süreçlerine dair yaptığımız açıklamalarımızda, yıkılan ve hasar gören on binlerce yapının sorumluluklarının meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmeye çalışılarak, gerçek kusurluların ortaya çıkarılmasından uzaklaşıldığı, meslektaşlarımıza yönelik uygulanan haksız tutuklamaların ise mesleğimizi topyekûn cezalandırma haline dönüştüğünü dile getirdik…

Biliyoruz ki yargılama süreçlerinde merkezi idare ve yerel yönetimlerin sorumluluğu ve işlevi görmezden gelinmeyip, merkezî idare ile yerel yönetimlerin kentleşme ve imar politikalarındaki hatalı kararları kusur olarak ortaya konup, esas sorumlular, yani karar alıcılar cezalandırılmadan ülkemiz enkaz altında kalmaya devam edecektir.”

Nitekim 2020 yılındaki İzmir depreminde Yağcıoğlu Apartmanının yıkılmasından sorumlu olarak 30 yıl önceki fenni mesulü İMO İzmir şubesi Başkanlarından Orhan Ayber ‘in deliller soğukkanlılıkla doğru dürüst değerlendirilmeden, Yağcıoğlu apartmanının 2. Bloğunun yıkılmamasının nedenleri incelenmeden, fenni mesullüğün sona ermesinden sonra bir kolonun mal sahiplerince kesildiği savı dikkate alınmadan duygusal bir yaklaşımla 13 yıl hapse mahkum edilmesi, İMO yönetiminin itirazının ne denli haklı olduğunun ispatı değildir de nedir?

Hatalar, başka bir hata yapılarak giderilemez!