Türkiye’nin Suriye çıkmazı II

Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim daha da tırmanır ve Gazze’de İsrail saldırıları sonucu 45.000’e yakın insan öldürülürken Suriye’de, Beşar Esat’ın iktidarı, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve lideri Golanlı Ahmed el-Şara tarafından devrildi. Böylece 61 yıllık Baas Partisi yönetimi de sonlandırıldı.61 yıllık Baas iktidarını Hafız Esat ve oğlu sürdürmüşler Beşar’ın son 13 yılı kanlı iç savaşlarla geçmişti.

HTŞ ile birlikte iç savaş mı çıkacak derken Şam-Halep arasında iç hat uçuşlarının başlaması, Şam Havaalanının seferlere açılması çok hızlı gelişmeler olarak yorumlandı. Eski Başbakan görevine devam etti. Ayrıca Ahmed el-Şara’nın yaptığı bir duyuru ile eski yönetimde çalışanların yeni açılan “Düzenleme ve Yerleştirme Merkezleri”ne başvurmalarını böylece onların hizmetlerinden yararlanılacağını ifade etmesi ise olumlu gelişmelerden.

Olayların ışık hızıyla gelişmesinin nedenini ise çok iyi organize edilmesine bağlıyorum. Tabii tüm bunları terör örgütü iken kurtarıcı olarak selamlanan HTŞ’nin planladığını düşünmek bir anlamda ileriyi görememek demektir. Özellikle de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın 12-13 Aralık 2024’te Ankara’ya yaptığı ziyaret, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 17 Aralık 2024’de Ankara’ya gelerek Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabulünde, AB’nin Türkiye’ye 1 milyar Avro vereceğini belirtmesi, hele hele ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye övgü mü yağdırdığı yoksa sorumluluk mu yüklediği hala tartışılan ifadelerinden sonra artık Türkiye’nin Suriye konusuna ciddiyetle eğilmesinin zamanı çoktan geldi.

Trump, 16 Aralık 2024’de, Suriye konusunda tüm dünyayı şaşırtan açıklamasında; Suriye konusunda anahtarın Türkiye’de olduğunu, Sayın Erdoğan’ın Suriye’yi “dostça olmayan” (unfriendly takeover) bir şekilde devraldığını belirterek Türk ordusunun kuvvetli ve savaş görmeyen bir ordu olduğunun altını çizmekte. “Yetkin Report” sayfasında, gazeteci yazar Murat Yetkin,  dostça olmayan devralma ifadesini yaptığı araştırmalar sonucu “çökme” olarak daha doğru tanımlamış. Aslında Trump bütün dünyaya “Türkiye’nin Suriye’ye çöktüğünü” açıklamış sayılır.Türk ordusuna övgülerinin nedeni olarak da acaba ileride ordu, NATO gücü olarak Suriye’ye girebilir mi sorusunu akla getiriyor.

20 Ocak 2025’de yemin ederek ikinci kez Başkanlık koltuğuna oturacak Trump’ın görevine başlamadan önce Suriye’deki sorumluluğu Türkiye’ye yüklemek olabilir mi?

Golanlı Ahmed el- Şara’nın Şam’a giderken Kürtler hakkında yaptığı bir açıklamada, “Sıra onlara sonra gelecek” ifadesi ciddiye alınacak mı? Ne de olsa bir zamanlar 25 milyon nüfusu olan Suriye’nin 2,5 milyon azınlığının içinde Kürtlerin yanı sıra Ortodokslar, Katolikler ve Şiiliğin Nusayri mezhebine bağlı olan Nusayrileri saymak gerekir. Örneğin yanı başımızdaki Halep’te Katolik ve Ortodoks Suriyeli Araplar ile yine Katolik ve Ortodoks Kiliselerine bağlı Ermeniler, Süryaniler yan yana barış içinde yaşamakta idiler.

Ursula von der Leyen’in ziyaretinde adeta gözümüze sokarak verileceğini belirttiği 1 milyar Avro’nun ise Türkiye’ye Suriye’den gelecek yeni göç dalgası ile mi bağlantılı?

Öte yandan Suriye konusunda Arap ülkelerinin çoğunun davet edildiği Ürdün’deki Akabe kentinde gerçekleştirilen Suriye oturumlarının birincisine değil de ikincisine Türkiye’nin davet edilmesi Suriye’yi “dostça olmayan şekilde devralan” Türkiye’nin önemini aza mı indirmek amaçlı?Tüm bunlar taraflara  ince ayarlar vermek olabilir mi? Bu tür ince ayarların ustası da İngiltere’dir diye düşünüyorum.

Suriye’de bir iç barışın tesisi HTŞ’nin bile içinde 13 ayrı grup olduğunu düşününce zor gibi.

Suriye 1946 yılına kadar Fransız yönetiminde idi. Bağımsızlıkları Fransa tarafından 1946’da verildi ve Fransız askerleri ülkeden ayrıldı.

Suriye’de iktidar değişikliğinden tek yararlı çıkan devlet İsrail sayılır. Golan tepelerinin diğer tarafını da alarak hem kendi güvenliğini sağladı hem Kamışlı’ya kadar gelerek sınırdaşımız oldu. İsrail’i Suriye’de uzaklaştırmak, Ürdün ve Lübnan’a nefes aldırmak için şimdi Gazze’de ateşkes ve rehinelerin takası planlanmakta. Bunun için zamanlama manidar demek gerekir.

Türkiye’nin Arap batağına çekilmemesi, Suriyelilere geri dönüş için Devletin yardımda bulunulması kaçınılmaz görünüyor.