2024 yılının Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından “Emekliler Yılı” olarak ilan edilmesinin ardından bu yılın son günlerinde dünyamız yepyeni bir gündemle hayatlarımızı etkilemeye başladı. Aslında 2024, dünyada yöneticilerin değişeceği Seçim Yılı olacaktı. Seçimler gerçekten yapıldı. ABD’nde Donald Trump ezici bir çoğunlukla ikinci kez Başkan seçildi. 175 milyonluk Bangladeş’te ise 15 yıldır halk ile öğrencilere şiddet uygulayan kadın Başbakan Şeyk Hasena Nobel ödüllü Muhammed Yunus tarafından 2024 seçimlerinde yenilgiye uğratılmış, ülke İslami şiddet ve kargaşanın eşiğinden kurtulmuştu.
Fransa’da da Hükümet istifa etmiş, Güney Afrika Cumhuriyetinde ise yeni bir Hükümet iş başına geçmiştir.
Gazze’de 145.000 Filistinlinin öldürülmesine dünya ve özellikle Arap alemi sessiz kalırken 8 Aralık 2024’de, Suriye’de liderinin başına 10 milyon Dolar ödül konan ve el Kaide terör örgütü kökenli olarak tanınan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ), 13 günde, hiçbir direnç görmeden Şam’a varmış ve Devlet Başkanı Başer Esat, Rusya’ya sığınmak zorunda kalmıştır.
Suriye konusu daha çok tartışılacak, gerçekler ortaya çıktıkça şaşırıp kalacağız. Ancak şimdiden bu darbenin İsrail gibi bölgesel bir güç ve ABD tarafından çok iyi planlanmış olduğu ifade edilebilir. ABD’nin İsrail ile işbirliğine belli bir noktadan sonra da Rusya’nın müdahil edilmesi Esat’ın kaçış planının yapılması da dahil olmak üzere ortaklaşa bir eylem planının uygulandığı çok açık.
Donald Trump’ın “Suriye konusunda anahtar Türkiye’nin elindedir” şeklindeki açıklaması ise ABD’nin Suriye işini Türkiye üzerine zimmetleme girişimidir. Zira Trump’ın 20 Ocak 2025’de yemin ettikten sonra Ukrayna savaşını sona erdirmek isteyeceği çok açık. Ukrayna ise kendisine ait Kursk bölgesini Rusya’nın elinden almasının keyfini çıkarır ve Moskova’nın ortasında Ukrayna işgalinin planlarını yapan bir Rus generali öldürtürken ABD koşulların Ukrayna lehinde olduğu bu dönemde ağırlığını Ukrayna lehine koymak isteyecektir.
Orta Doğu konusuna tekrar dönersek Suriye’de en fazla çıkar sağlayan İsrail olmuştur demek yanlış olmaz. Suriye’nin 2800 metre yüksekliğinde Lübnan Suriye sınırındaki Hermon Dağı (Şeyh Dağı da denmekte) İsrail’in eline geçmiş ve yabancı basın ile medyada İsrail’in bu dağın tepesine kurduğu gözetleme ve izleme cihazları ile kaç dilim ekmek yediğimiz bile kayıt altına alınabilecektir. Buradaki asıl amaç İran’ı takip etmek. İsrail ayrıca Fırat’tan Lübnan ve Ürdün’e akan suyu da denetleyebilecektir. Bunun ileride enerji çatışmalarına yol açacağı şimdiden öngörülebilir.
HTŞ’nin lideri Golanlı Ahmet el Şara ise Türkiye’den hediye edildiği basında belirtilen şık takım elbisesi, nefti kravatı ile batılı bir görünüm verirken kadın hakları konusunun hukuki bir konu olduğunu belirterek kafaları karıştırmıştır. İran, Afganistan gibi radikal İslami yönetimlerin ilk işlerinin kadınları eve kapamak, eğitimlerini engellemek esas amaçları olduğu geçmişte bu ülkelerde görülmüştü.
Türkiye’nin resmi çevrelerince de belirtilen kaygıları ise çok yerinde. Güney sınırımız boyunca kurulacak bir Kürt devletinin petrol yatakları ve Akdeniz’e çıkış nedeniyle İsrail ve ABD çıkarları için çalışacağı şüphesiz.
Bu nedenle 2025’in Türkiye’ye barış, akıllıca uygulanan bir diplomasi ile ekonomik refah getirmesi en büyük dileğimiz.