Yeni yıla girerken yanlış okumalar

İnsanlık; yanlış okumalarla pek çok yıl belki de pek çok yüzyıl kaybetmiştir. Bu yüzden yeni bir yıla girerken bazı yanlış okumaları hatırlatmak istedim.

  1. Yaşam, yanlış okunmaktadır. Artık bilim adını koydu. Yaşam bir enerji döngüsüdür. Evrende her şeyin temeli enerjidir. Her şey birbirine bağlı ve birbirine dönüşebilen bir ağdır. Bu ağ; insandan eskidir, insan bu ağa evrilerek sonradan katılmıştır. İşte bu yaşamın yanlış okunması sonucu; insan dünyayı kendine ait zannetmekte, diğer varlıkları, bitkileri, hayvanları, mantarları, virüsleri ve yaşamın ağsal döngüsü de dahil her şeyi yok saymaktadır. Kendini dünyanın sahibi sayan bu insan; insanlar arası ilişkileri ve paylaşma bozukluklarını dünya görüşü sanmaktadır. Dünya görüşü zannedilen görüşler, kapitalizm ya da sosyalizm dünya düzenine ait değildir. Bunlar dünyadaki insan düzenine ait görüşlerdir.

Bu yanlış okumanın tedavisi; insanı da içeren ama onu dünyanın hâkimi değil, dünyadaki döngülerin bir parçası sayan ‘’Ekolojik Dünya Görüşü’’ne sahip olmaktır. Böyle bir dünya görüşü ancak insanla dünyayı barıştırabilir.

  1. Dünyanın ekonomik düzeni yanlış okunmaktadır. Artık bütün dünya piyasa ekonomisi modelini benimsemiştir. Kapitalist ABD de, sosyal demokrat Avrupa Birliği de, sosyalist Çin ve Rusya da rekabet ve kar maksimizasyonuna dayalı piyasa ekonomisi modeliyle çalışmaktadırlar. Bu yüzden artık dünyadaki çatışma bir siyasal rejim çatışması değil, bir ekonomik rekabet çatışmasıdır. Bu ekonomik rekabet; kuralları koyan ve ABD dolarını hakim para olarak dünyaya dayatan ABD ve onu güdüleyen bankerlerin ve uluslararası şirketlerin kontrolünde yürümektedir. Hal böyleyken; hala dünyada kapitalist ya da komünist iki ayrı sistem olduğunu kabul etmek, dünya ekonomik düzenini yanlış okumaktır.
  2. Demokrasi yanlış okunmaktadır. İki yüz yıl önce piyasa ekonomisiyle yola çıkan ve bireysel özgürlüğe dayanan demokratik düzen büyük yaralar almıştır. Demokratik olmayan totoriter rejimlerde var olan otokratların yanına, sözde demokrasilerin muhafazakar otokratları eklenmiş, liberal düzenin piyasası gerçekleşmiş ama demokrasisi deforme olmuştur. Bugün demokrasi isteyenler gösterici azınlıklara dönüşmüşlerdir.
  3. Birleşmiş milletler var zannedilmektedir. İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan Birleşmiş Milletler ve onun beş büyüklere dayalı Güvenlik Konseyi artık işlevsizdir. Birleşmiş Milletlerin kurduğu İsrail devleti bile elli bine yakın sivil kadın ve çocuğu bombalayıp, dünyanın gözü önünde insanlık suçu işlemesine rağmen, Birleşmiş Milletleri tanımamakta ve temsilcilerini ülkesine sokmamaktadır. Artık insanlık suçu işleyenleri durduracak bir ortak dünya otoritesi kalmamıştır.
  4. Fosilden enerji üretimi, küresel ısınma ve enerjinin geleceği yanlış okunmaktadır. Bugün dünyadaki en büyük yanlış okumalardan birisi; ‘’ne pahasına olursa olsun, enerji olsun’’ yanlış okumasıdır. Dünyanın her yanı güneş enerjisiyle dopdoluyken ve dünyadaki bütün varlıklar enerji yüklüyken, güneşten enerji üreterek enerji maliyetini ucuzlatacak teknolojiler engellenmekte ve Co2 emisyonuyla küresel ısınmaya sebep olan fosil yakıttan enerji üretimi desteklenmektedir.

Mesela Trump’ın 2024 seçimlerindeki enerji mottosu, fosil yakıtların kaldırılmasıyla alay eder biçimde “Drill Baby Drill/Sondaj Bebeğim Sondaj” idi. Aynı Trump; Biden yönetiminin 2022de hayata geçirdiği, yenilenebilir enerji projelerinin maliyetlerini %60 oranında düşüren IRA Projesini ortadan kaldıracağını söylemiş ve bu projeyi ‘’Sosyalist bir oyun’’ olarak nitelemiştir. Dünyayı biçimlendiren ve yönlendiren bir ülkenin karbon emisyonlarına böyle yaklaşması, insanlık için büyük bir endişe kaynağıdır. Trump’ın böyle davranmasının sebebi ise; Black Rock ve The Vanguard gibi yatırım fonlarının mülkiyeti altında kaybolmuş Mobil, BP ve Shell gibi dünya petrol üretiminin yarısını etkileyen petrol şirketlerinin yani Yahudilerin adayı olmasıdır. Dünya, Trump’ı bağımsız bir aday zannedilerek yanlış okunmaktadır.

Fosil yakıtçıların temsilcisi Trump böyle davranırken, Çin; son yıllarda doğa dostu yeşil teknolojilerle enerji üretiminde devrim yarattı. Güneş panellerini, bataryaları ve elektrikli arabaları çok ucuza üretmenin yolunu buldu. Dahası güneş ve rüzgar enerjilerini dev pillerle ve sıkıştırılmış gaz teknolojileriyle şebeke ölçeğinde depolama teknolojileri geliştirdi. Enerji depolama devrimi başladı.

Ancak bütün bunların ötesinde bütün dünyayı değiştirecek gerçek bir ‘’Enerji Devrimi’’ yani güneşten enerji üretme dönemi artık çok uzak değil. Güneş pilleri yoluyla, güneşten enerji üretmenin maliyeti bugünkü fosil enerji üretim maliyetinin %10’unun altına düşecek. Bu devrim 2025 yılından ancak birkaç yıl uzakta. Şu anda; güneş ışığı, su ve havadan Terraformer adlı bir sistemle doğalgaz üretilebiliyor. Bugünü fosil enerji maliyetinin %10u kadar bir maliyetle güneşten enerji üretmek bütün sektörleri ve hatta fosil yakıt fukarası ülkeleri dönüştürecek. Yüksek enerji maliyetinden kaynaklanan kronik enflasyonları düşürerek, insanlığı rahatlatacak, üstelik küresel ısınmayı da önleyecek. Bu enerji geleceğini doğru okumalı ve sahiplenmeliyiz.

Çünkü bu enerji devrimi karşısındaki en büyük tehlike; fosil enerji yataklarının mülkiyetine ve onları işleyen tesislere sahip modern emperyalist sömürgecilerin ve onların siyasi temsilcilerinin bu teknolojik gelişmeyi sabote etmeleri tehlikesidir. Bu tehlike mutlaka engellenmelidir. Dünyayı ve insanlığı kurtaracak bu “Enerji Devrimi”ni doğru okumak ve ona sahip çıkmak bir insanlık borcudur. Çünkü; güneşten enerji üretme devrimi dünyanın ve insanlığın ortak kurtuluşudur.

Bu hatırlatmalarla, bu yeni yılda insanların; kendilerine ezberletilmiş bu yanlış okumalardan kurtulup, özgür düşünceleriyle farkındalıklarını geliştirmelerini ve ‘’yeni bir dünya düzeni arama’’ cesaret ve becerisine kavuşmalarını dilerim.

Düşünceli yıllar.