Eğitim sisteminin konusu bilim olmalı

Toplumsal gelişme, ilerleme ve değişimin anahtarının; akıl, bilim ve teknoloji olduğu görüşü ile binyılların tek lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu anahtar eğitim kapısının anahtarıdır. Atamız bunu şu ifadesinde ortaya koyar: “Eğitimdir ki, bir milleti, ya hür ve bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” Atatürk biliyordu ki Selçuklu’da Nizamiye Medreseleri ve Osmanlı’da Enderun eğitimi, ağırlığı Göktürk geleneğindeki dünyevilik ve aklı önde tutan yaklaşımdan kaynaklanıyordu. Oysa akıl, dünyevilik ve bilim yerine tek kitap ezberine dayanan teokratik inanç eğitiminin giderek ağırlık kazanması ve tarikat kavgaları bu büyük imparatorlukların sonunu getirmişti. Bu nedenle Atatürk, düşman Sakarya’ya kadar dayanmışken; eğitimin içeriğinin Kurtuluş Savaşı’ndan bile öncelikli ve önemli olduğunu vurgularcasına; Sakarya Savaşı’ndan 15 gün önce, Ankara’da düzenlettiği Öğretmen Kongresi’nde şu mesajı veriyordu: “Öğretmenler; aklı hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştirmek sizlerin eseri olacaktır” diyordu.

Bu nedenle, Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleştirdiği tüm köklü reform hareketleri, Alfabe devriminden, eğitimin birleştirilmesi, üniversite reformu ve laiklik ilkesine kadar tüm uygulamalar bu hedefe yönelikti. Bu sayede ülkemiz uygarlık yolunda saygın bir konuma ulaştı ve bu uygulamalardan sonradır ki, ekonomik yapının sanayileşme atağı devreye alındı. Böylece Ülkemizin uygarlık, çağdaşlık ve bilim rotasındaki konumu netleşti. Ancak süreç içinde toplum tabanında Osmanlıdan kalma, bilim ve çağ dışı tarikat temelli, dogmatik biat ve teokratik yaklaşımlar, bazı siyasi partilerden destek bularak giderek güçlendi.

Günümüzde Milli Eğitim Bakanlığınca devreye alınan ÇEDES projesi bu anlamda, bir karşı atak olarak devreye alınmış olup; eğitimin amacı, özgür zihniyetli, bilimsel düşünceye dayalı gençler yerine, tarikat temelli kalıplaşmış inançların ve biat kültürünün doğmaları ile zihinleri tutsak olmuş, kindar nesil yetiştirme yöneliktir. Günümüzün küresel trajedilerinden birisi olan Filistin ve Suriye olayları bu yönde kullanılıyor. Atamızın “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi yerine gençlere önyargılarla yoğrulmuş çatışmacı kalıp inanç ve dogmalar yüklenmek isteniyor. Genç beyinlere tabut, kan, vahşet, kefen, kesik baş ve bacak veya silah kullanımı gibi metaforların yüklenmesi, onların sağlıklı düşünmesini engellediği gibi; sadece kin, nefret ve akıl dışı tepkisel davranma kalıbı oluşturmasına hizmet edecektir. Bu hiçbir şekilde aklıselim düşünen insanın ve sağlıklı eğitim sisteminin konusu olamaz. Zira bu gençler ileri yıllarda sağlıklı bir düşün, yaşam ve davranış kalıbı oluşturamazlar.  Bizim Milli Eğitim Bakanlığımız çağ dışı, bilim ve akıl dışı davranış kalıplarını gençlere yükleme uğraşını hedefleyen bir eğitim sistemi yerine, tüm dünyanın hayranlık ve ilgi ile izlediği Finlandiya’nın eğitim sistemi ile ilgilenmesini tavsiye ederim. Zira Finlandiya, BM’in Dünya Mutluluk Raporları’nda yıllardır Dünyanın en mutlu ülkesi olma özelliği taşıyor. Bu onurun iki temel unsurundan birisi, tüm dünyaya model olan eğitimde öğrenciye sağlanan özgürlük, serbestlik ise diğeri de toplumu kutuplaştırmak yerine, katılımcı ve paylaşımcı sosyal piyasa ekonomisinin sosyal devlet olarak refahı adil dağılmasından kaynaklanıyor.