Prof. Dr. Zeynep Oktuğ Tırnova yazdı…
Güçlü hissetmek genelde herkese iyi gelir. İnsan zihni belirsizliklerden hoşlanmaz. Kişi ne kadar güçlüyse, kendisi ve çevresi üzerindeki kontrolü o kadar fazla olur. Böylece belirsizliği kendi lehine azaltabilir. Dolayısıyla güçlü olmak insana kendini güvende hissettirir. Peki, güç sahibi olmak nasıl hissettirir?
‘Güçlü olmak’ kişinin iç dünyasına dair bir duruma işaret eder. Etki kapasitesinin belirleyicisi kişinin kendi içsel potansiyelidir. ‘Güç sahibi olmak’ ise dış dünyayla ilişki sırasında elde edilen çeşitli unsurları ve bunları kullanarak bir alandaki etki kapasitesini artırmayı ifade eder. Güç sahibi olmak için belirli pozisyonlara gelmek, statü kazanmak, ödüllendirme ve cezalandırma faaliyetlerini uygulama hakkını elde etmek gerekir. Güçlü olmak ise ancak kişisel gücü geliştirmekle mümkün olur. Bunun için öncelikle bireysel özelliklerin farkında olmak, akılcı düşünmeyi öğrenmek ve duygusal anlamda olgunlaşmak gerekir.
Güç sahibi olma eğilimi ağır basanlar, güçlü olma eğilimi ağır basanlara nazaran, pozisyona ve statüye daha fazla önem atfederler. Sahip oldukları pozisyonu, statüyü, ödül-ceza gücünü saklayıp tutabilmek onlar için önceliklidir. Güçlü olma eğilimi ağır basanlar içinse, gerçekçi düşünme, akıl yürütme, duygularını yönetebilme, davranışlarını düzenleme gibi olgunlaşma sürecine hizmet eden amaçlar daha ön plandadır. Her ikisi de kendini güvende hissetme ihtiyacıyla ortaya çıkabilir. Ancak hangisinin kişiyi gerçekten daha ‘güçlü’ kıldığına dair veriler yoruma açıktır.
Örneğin, maddi imkanları ortalamanın çok üzerinde olan bir işverenin, stres yaratan bir durumu pozisyonunu ya da maddi imkanını kullanarak bertaraf etmesi, onun ‘güçlü’ olduğunu gösterir mi? Yoksa sadece ‘güç sahibi’ olduğunu mu gösterir?
Bir kişi hem güce sahip olup hem de güçlü olabilir mi? Tabi ki olabilir. Pozisyona, statüye, maddi imkanlara sahip insanlar aynı zamanda kişisel olarak da güçlü olabilirler. Yaşamda her ikisine de yatırım yapmak mümkündür. Ancak şöyle bir riski gözden kaçırmamak gerekir: Sahip olunan pozisyon, statü, maddi imkanlar, kişisel gücün yokluğunu örten bir mekanizma haline gelebilir. Örneğin, duygularını yönetemeyen, öfke patlamaları yaşayan biri, hırpaladığı kişileri ödüllendirerek yaptıklarını telafi etmeye çalışıyorsa, imkanlarını bu şekilde kullanmasının onu olgunlaştırdığını, güçlü kıldığını söylemek mümkün değildir.
Güç sahibi olmanın yaşamı sürdürmek için akılcı bir seçenek olduğu söylenebilir. Ancak kişisel güçle dengelenmediğinde neler olabileceğini kestirmekte fayda vardır. Kişisel gücün öneminin unutulduğu bir hayat, muhtemelen olgunlaşmadan yaş alınan bir yolculuğa dönüşecektir. Son durağa iyice yaklaşmadan önce bunu kavrayabilirsek yaşamımızda neye daha fazla yatırım yapacağımıza bilinçli bir şekilde karar verebiliriz. Kararın doğruluğundan bahsedemeyiz, çünkü bu noktada sadece neyi tercih ettiğimiz söz konusudur. Dolayısıyla ‘kim güçlü’ sorusunun yanıtı, bu soruya yanıt veren kişinin tercihine göre değişir.