Orta sınıfın yok oluşu

TÜİK gelir dağılımı istatistiklerini yayınladı. Bu istatistik sonuçlarına göre en zengin %20’lik grubun gelirdeki payı 2014 yılında %46.5 iken 2023 yılında %48.1’e yükseldi. Gelirin neredeyse yarısını nüfusunuzun en zengin %20’lik dilimi elde etmiş oldu. Gelir dağılımı ölçütü olan GİNİ katsayısı da son on yılda sürekli bozulmaya devam etti. GİNİ katsayısı 2014 yılında 0.397 iken 2023 yılında 0.413’e yükseldi. Sosyal transferleri (emekli aylıkları ve diğer sosyal yardımlar) hariç tuttuğumuzda ise aynı katsayı 0.454’ten 0.476’ya yükselerek sosyal yardımların gelir dağılımında etkisinin çok olmadığı görülmüş oldu. En zengin %5’lik dilimin gelirinin en yoksul %5’in gelirine oranı 19.6 kattan 25.6 kata çıktı. Daha yalın bir ifadeyle yürütülen ekonomi politikaları sonucunda son on yılda zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Akademisyenlere göre bu anketleri yapanlar süper zenginlere ulaşamadığından en zengin % 5’lik kesimin payı muhtemelen daha da yüksek.

Gelir dağılımındaki bozulmanın zirve yapması 2021 Eylül-2023 Mart döneminde söz konusu oldu. Negatif reel faiz politikası ile hem rezervler eritilmiş hem de alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına önemli boyutta servet transferi yapılmıştır. Bu tahribat sonucunda “Kur Korumalı Hesap” uygulaması ile Merkez Bankası ve Hazine toplamında fahiş bütçe açığı ve zarar oluşmuş ve 2023 Mart’ından bu yana ortodoks iktisat politikalarına dönülmesine rağmen enflasyon ve hayat pahalılığı problemi tam olarak çözülememiştir. Gelir dağılımında bozulmanın en kötü sonuçlarından birisi ise en zengin gelir grubunun (%20’lik dilim) gelir içindeki payı artarken %80’lik geri kalan çoğunluğun kendi içindeki gelir eşitsizliğinde bir azalma yaşanmasıdır. Gelir dağılımındaki bozulmanın sonuçlarını ülkemizde ev sahipliği oranında son 10 yılda 5 puanlık bir düşüş (% 61.1’den %56.1’e) olmasında da görüyoruz. Aynı şekilde yöneticilerin ortalama gelirinin profesyonellerin ortalama gelirine oranında da görmek mümkün. (2013 yılında 1.3 seviyesinden 2 seviyelerine kadar yükselme mevcut.)

Bilimdışı ekonomi politikaları sonucunda yaratılan kur şokları ve artan enflasyonun en büyük kaybedeni eğitimli profesyoneller. Bu gruba kimler giriyor; Mühendisler, mimarlar, doktorlar, hemşireler, akademisyenler, öğretmenler, yönetici olmayan finans ve muhasebeciler, satış pazarlamadaki profesyonel çalışanlar, özetle orta sınıflar. Bu kesimlerin örgütlü olmayışı, sendikal gelişmelerin zayıflığı, herkesi belli bir ücret aralığına mahkûm ediyor. Bu sonuçlarla Türkiye OECD içindeki en kötü gelir dağılımına sahip ülkelerden biri. Bu yıllardır değişmiyor. Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon altında ezilen nüfusun en az %60’lık diliminin en büyük problemlerinin başında kira gideri geliyor. Ortalama kira 19.344 TL civarında. Yeni asgari ücretin %87’si. Muğla, İstanbul, Ankara ve Çanakkale illerinde yeni asgari ücret ortalama kirayı dahi karşılayamıyor. Aynı şekilde iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek masrafını karşılayanların oranı 2017 yılında %67.8 ‘den 2023’te %60.7’ye düşmüş. Yoksullaşma işte böyle bir olgu. Gelecek yıl 2024 verileri yayınlandığında servet dağılımındaki bozulmanın da birikimli etkisiyle alt gelir grupları ve emekliler için gelir dengesizliğinin arttığı çok daha zor bir yıl olacak.

Gelir dağılımının bozukluğu ile yoksulluk arasında doğrudan bir korelasyon var. Gelir dağılımının adaletsiz olması yoksulluğu gündeme getiriyor. Enflasyon olgusunun en önemli sonuçlarından birisi de gelir dağılımının adaletsizliğe yol açmasıdır. Fiyat istikrarı sağlanmadan refahın artması mümkün olmuyor. Adaletsiz gelir dağılımı para politikasının etkinliğini de azaltıyor. Çalışanların %42’sinin asgari ücret seviyesinde geliri olduğunu düşünürsek açlık sınırı civarında en az ücret belirlenmesinin ülkemizde “Gelirin Bölüşümü” ile ilgili bir problem olduğunu gösteriyor. Gelir dağılımını çözecek unsurları taşımayan ekonomi programları hem güven sağlayamıyor hem de sürdürülebilir olmuyor. Maliye politikasının en önemli araçlarının başında gelen “vergi politikası”nı bir an önce bu anlamda revize etmezsek toplumsal sorunları azaltamayız. Orta sınıfı yok olan ülkelerin demokratik gelişmelerini evrensel standartlarda oluşturması mümkün değil.