Tek Kişilik Ordu’ya mesaj!

İstanbul Milletvekili Enginyurt, TV ekranlarında katıldığı programlarda “AKP İktidarına karşı” adeta “tek kişilik ordu gibi” mücadele etmesiyle, “muhalefet cephesine sempati duyan” TV vatandaşlarının sevgi ve güvenini kazanmış bir siyasetçi… Mensubu olduğu Demokrat Parti’den genel kurul sonrasında İzmir Milletvekili Salih Uzun ile beraber istifa ve Meclis’te “bağımsız olarak kalmayı tercih” etmişti.

İstifa ettiğinde de “Şu anda eski ya da yeni başka bir partiye geçiş gibi bir durum yok. 1-2 ay Salih Bey ile seyredeceğiz. Anadolu ile konuşacağız. Sonra bakacağız. Merkezin güçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi ve başka partilerde siyaset yapan insanların bir araya gelmesiyle bir merkez oluşturulabilir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüzde 30-35 bandında değişmeyen bir oy oranı var. Merkez parti ihtiyacının olduğu açık” demişti.

Kasımın ortalarından bugüne 2 ay bile geçmedi. Enginyurt, “Salih Uzun ile birlikte DEVA-Gelecek – Saadet Grubundan kendilerine teklif geldiğini ancak bu davete katılma durumlarının olmadığını” ifade ederek, “istikamet değiştirdiğini gösteren” bir açıklama yaptı:

“Cumhuriyet Halk Partisi’nden seçilip AKP’ye gitmeyi hiçbir zaman doğru ve ahlaki bulmadım. CHP tabanından oy alıp, onların hakkını alıp da oradan gidip muhalefet edip AKP veya Cumhur İttifakı safında yer almak bana göre ne ahlaki ne siyasi, ne de etik açıdan da doğru değil. Eğer siyaset yapacaksam Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni bizi seçmiş, değer vermiş, bize onur vermiş. Bir gün siyaset yapmayı düşünürsem Cumhuriyet Halk Partisi’nde yaparım.”

Elbette Enginyurt’un alacağı her karara saygı duyarım… Amma… “Bunca yılın gazetecisi” olarak, O’na bir çift sözüm var; “CHP’ye girerseniz, ‘tek kişilik ordu’ olmayı” unutunuz… Oradakilerden ‘size sıra da fırsat da’ gelmez. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın durumuna düşersiniz…” Ve de… Medyada ancak “Disiplin Kurulu’nun kapılarında iken” haber olursunuz!..

Saygılarımla…

+++++++++++

 

“Şair Eşref Yaşasaydı, ne derdi?”  (Cehdizâde – 173)

 

 

Nihat Demirkol

 

++++++++

 

Sözün Özü…

 

“Rus atasözüdür; ‘Güven, ama araştır…’ O söze iş hayatımızda ‘Sakın, izlemeyi ihmal etme’ eklemesini yaptık!”

Prof. Dr. Ramazan Abay

++++++

 

Erdem ve Politika…

“Son yıllar içinde zenginle yoksul arasındaki açı korkunç ölçüde büyüdü. Çöp tenekelerinden beslenenlerin sayısı arttı. Kendi ülkemizde ‘Açız’ diyenlerin feryatları gök kubbeyi sarsıyor.

Yusuf Has Hacip yüzyıllar öncesinden ‘Bey sofraya oturduğunda halkının aç olup olmadığını düşünmüyorsa, onun yeri beylik değildir’ demişti. Şimdiki beyler, bey koltuğunda oturanlar düşünüyorlar mı acaba? Kim bilir…

İnsanın yoksul zengin demeden İNSAN olduğunu hatırlıyorlar mı?”

 

Ali Naili Erdem

+++++++

 

GÖRGÜ…

 

Memurlar ve Diyojen!..

Yetkili bir memursanız, vatandaşları giyim kuşam veya şivelerine göre sınıflandırmaktan, yargılamaktan, eğitmeye çalışmaktan vazgeçin. Çünkü ummadık taş baş yarabilir. Memur demek hizmetli, bir iş ile görevli insan demektir. Bunu hazmedin ve hizmet edin. Genel müdür veya rektör, komutan da hizmetlidir.

 

Her an tercihan güler yüzle ve yardımsever bir şekilde hizmet eden kazanır. Çünkü emin olun, sizin işinizi yapmaya can atan başka bir sürü insan var ve bir kısmı da sizden daha iyi yapabilir bu işi.

 

Filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zengin ve kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri duvara iyice yaslanmadıkça geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, kılığına, kıyafetine bakarak, hor gördüğü filozofa “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir; “Ben çekilirim!..”

 

 

Mahmut Tolon

+++++++++