Demokrasiler tehdit altında

Dünyada demokratik ülke sayısı azalırken, otoriter rejimlerin sayısı artıyor. Dünya nüfusunun sadece yüzde beşi tam demokrasilerde yaşıyor. O yüzde beş bile tehdit altında.

Biz bu konuyu gazetemiz Gözlem’in 36.sayısında ‘’Demokraside Akıl Tutulması’’ başlığı altında incelemiş, Türkiye demokrasisinin evrimini ve dünyada örneği olmayan tek adam rejimine savruluşunu yazmıştık.

O yazıdan devam edelim. Üç yüz yıl kadar önce, Avrupa’nın aydınlanma çağında doğa ve insan bilimlerinin ortaya çıkmasıyla insan aklı harekete geçti, bireyin özgürlüğünü, eşitliğini ve mülkiyet hakkını yani liberal düşünceyi ortaya çıkardı.

Liberalizm de; kapitalizmi ve demokrasiyi doğurdu. Uzun hikaye ama sonunda Yahudi bankerler; önce 1913’de Federal Rezerv Bank’a, o yolla dolara ve giderek ABD’ye hakim oldu. ABD’nin 2. Dünya Savaşını kazanmasıyla da Kapitalist Emperyalizm yüzyılı, gerçek adıyla da ‘’Yahudi Yüzyılı’’ başladı. Bu yüzyılda; Kapitalist Emperyalizm kendini oluşturan iki ayağı da yani Piyasa Ekonomisini ve demokrasiyi kontrolü altına aldı. Kendi amaçlarına göre şekillendirdi.

Böylece şekillenen Amerikan Emperyalizminin 3 temel dayatması ortaya çıktı. Peşinen söyleyelim, bu üç temel dayatma da dünya demokrasileri için tehdit oluşturdu.

Birinci dayatma; doların tek rezerv para olmasıdır. Dolar kendiliğinden dünya parası olmamıştır. Bunun için bir dünya savaşı çıkarılmış ve o savaş yani 2. Dünya Savaşı kazanılarak, dolar dünya parası yapılmıştır. Artık bu alana başka uluslar ya da devletler hiçbir şekilde giremez. Girmeye çalışanlar ya da doları tanımayanlar yaptırımlarla,  ihtilallerle ve bunlarla olmuyorsa komik gerekçeli savaşlarla yok edilirler. Söz konusu doların egemenliği olunca Amerikan emperyalizmi; ulus, devlet, otokrasi ya da demokrasi hiçbir düzen tanımadan onları yok etmektedir.

İkinci dayatma; enerji üretim ve dağıtımının kontrolüdür. Bugüne kadar Kapitalist Emperyalizmin dünya egemenliğinde kullandığı temel enstrüman dolarla özdeşleşen petrol olmuştur. Bugünkü petrol jeopolitiğinin görünümü şöyledir. Petrol üreten ülkeler çoğunlukla otokratik ülkelerdir. Petrol tüketen ülkelerse çoğunlukla demokratik ülkelerdir. Demokrasiler enerji bakımından otokratik ülkelere bağlıdır. Kapitalist emperyalizm, petrole sahip otokrasilerle, petrol tüketen demokrasiler arasındaki alışverişi düzenlemekte ve petrol piyasasını ve fiyatlarını yönetmektedir. Bu yönetim; üretici otokrasilerin ticari ve askeri yollarla, tüketici demokrasilerin dolar kurları ve enerji fiyatlarıyla kontrolü şeklinde olmaktadır. Bütün demokratik ülkelere dolar kuru ve yüksek petrol fiyatlarıyla enflasyon ihraç edilmekte, bu ülkeler ekonomik sıkıntı ve bunalımlardan kurtulamamaktadır. ABD’nin enerji kontrolü demokrasilere zarar vermektedir.

Üçüncü dayatma; bilişim sektörünü ve onun teknolojilerini kontrol altında tutmaktır. Eskiden beri medyayı, sinemayı ve her türlü iletişimi kontrol altında tutan küresel emperyalizm; günümüzde bilişim sektörünü ve teknolojisini tamamen kontrol altına almıştır. Özellikle; internet alt yapısını ve sosyal medya adıyla anılan internet platformlarını denetimi altına almıştır. Bilişim sektörünü kendi kontrolünde metalaştırmaya, ürünleştirmeye yönelmiştir. Nihayet insanın düşüncesini yapay zeka teknolojileriyle kontrol altına almaya, yeni bir insan bilinci oluşturmaya çalışmaktadır. Yani bireyin özgür aklını, ulusların bağımsızlığını ve demokrasilerin geleceğini tehdit etmektedir.

Bu üç temel dayatmayı; Trump başkanlığındaki yeni ABD yönetiminin, aynı kökten geldikleri ve tarihsel müttefikleri Avrupa Birliği’ne karşı tutumunda bile somut olarak görmekteyiz.  Trump ve ekibi; dolara alternatif olarak euroyu üreten, fosil yakıtlara ve karbona dayalı enerjilere karşı duran, kaya gazı üretimini yasaklayan, İsrail katliamlarına göz yummayan Avrupa Birliği’ne karşı adeta savaş açmıştır. Amerika, emperyalist dayatmalarına uymayan Avrupa’ya; onun birliğine, eurosuna, demokrasisine tamamen karşıdır. Özellikle Avrupa demokrasileri içindeki; Avrupa Birliği’ne karşı, petrol enerjisinden yana, küresel ısınmayı reddeden muhafazakâr partileri kayıtsız şartsız desteklemekte ve Avrupa demokrasilerine açıkça müdahale etmektedir. Avrupa demokrasilerini NATO’nun dışına atmakla tehdit etmektedir.

Sonuç olarak; ta 1913’lerde Yahudi bankerlerin Fed’i ele geçirmesiyle kendi bağımsızlığını kaybeden ABD kapitalizmi; doları, ordusu ve enerji kontrol mekanizmalarıyla Yahudi güdümünde dünyanın emperyalist gücüne dönüşmüş, Banker, Petrol ve Bilişim oligarşisine teslim olmuştur. Bu oligarşi; Amerikan seçimlerine 2 milyar doları aşkın destek sağlamıştır. Bu destekler satın almaya dönüşmüştür. Sadece Elon Musk’ın Trump’a desteği 277 milyon dolardır. Bu şartlarda Amerika artık bir demokrasi değil otokrasidir ve kendi emperyal politikalarını benimsemeyen tüm demokrasiler için bir tehdittir.

Yani kuzu kurda, demokrasiler Amerikan emperyalizme emanettir.