Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Suriye’nin Türkiye’den giden ürünlere gümrük vergisini artırması, İsrail – Hamas arasında varılan ateşkes, belediyelere yönelik soruşturma ve kayyım atamaları, Beşiktaş Belediye Başkanı’na yönelik soruşturmanın ardından İmamoğlu’nun “hedef benim” açıklaması, Menzil tarikatında yaşananlar konularında açıklamalarda bulundu.
*****
GÖZLEM – Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Suriye İş Konseyi Başkanı İbrahim Fuat Özçörekçi “Türkiye ile Suriye arasındaki ticaret hacminin kısa ve orta vadede 10 milyar dolara ulaşması için çalışmalar yürütüldüğünü” açıklarken, Suriye, Türkiye’den yapılan ithalatlara yüzde 300 ila yüzde 500 arasında gümrük vergisi artışı getirerek, iki ülke arasındaki ticaretin durma noktasına gelmesine yol açtı. Bu nasıl bir karar ve sizce niçin?
K –Suriye’nin HTŞ ağırlığındaki yeni yönetiminin Suriyeli üreticileri korumak ve Suriye üretimini arttırmak için bu yola başvurmuş oldukları anlaşılıyor. Belki burada Kuzey’deki PYD/YPG yapılanması da dahil yerel bazı güçlerin etkisi var. HTŞ lideri Golani’nin de sıklıkla Batı ambargosunun ve kısıtlamalarının kaldırılmasını istediği bir ortamda dış ticaret ile ilgili bu tür bir karar ilginç. Bu oranların düşürülüp düşürülmeyeceği veya alınacak diğer kararlar, Erdoğan iktidarının Suriye ve HTŞ üzerinde hakikaten ne kadar “ağırlığı” ve etkisi olduğunu gösterecek.
GÖZLEM – İsrail – Hamas ateşkes ve esir takası anlaşmasında “önemli ağırlığı” olan Trump’ın, Orta Doğu’dan ayrılamayacağı öne sürülüyor. “Sıra Suriye’deki sorunu çözmesine geldi” deniliyor.” Siz ne diyorsunuz?
K – Anlaşma şekillendi ama hâlâ uygulamasında sorunlar var. Hamas’ın 7 Ekim 2023’de İsrail’e dönük başlattığı büyük terör saldırısı, Hamas liderlerinin iddia ettiği gibi unutulmaya yüz tutan Filistin sorununu yeniden gündeme getirdi. Buna karşın İsrail de bu saldırıyı “fırsat” bilerek başlattığı orantısız büyüklükteki saldırısıyla Gazze’yi neredeyse yerle bir etti. Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken, Trump yönetimine iletecekleri planı giderayak açıkladı: “Kalıcı bir çözüm için İsrail’in Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nın birleşmesi ve reforme edilmiş bir Filistin Yönetimi liderliğinde yönetilmesi. Ayrıca İsrail’in bağımsız bir Filistin devleti için şartlı ve takvime bağlı bir planı kabul etmesi de gerekir”. Bu planın bırakın İsrail tarafından kabul edileceği, Trump tarafından bile ne derecede uygun bulunacağı çok şüpheli. Trump Suriye ile ilgili gelişmelerin “Türkiye’nin insiyatifinde olduğu” anlamına gelecek açıklamalar yapmış ve böylelikle hem Erdoğan’a önem atfederken, hem de olumsuzluk durumunda kendisini “sorumlu” tutacağı mesajını vermişti. Suriye’de aynı Filistin-İsrail sorununda olduğu gibi ne bir bütün olarak ne de otonom bölgelerle sorunların kolayca çözülemeyeceği tipik bir Orta Doğu batağı görüntüsü veriyor. Türkiye açısından en doğrusu bu batağa hiç bulaşmamak olacakken, Erdoğan iktidarı “fıtratları” gereği genişlemeden vazgeçemeyip, buraya “bir şekilde bulaşacakları” intibaı veriyor. Bu noktada da ABD’nin bu emellere ne şekilde karşılık vereceği sorusu ortada sallanıp duruyor.
GÖZLEM – MHP Lideri Bahçeli “Erken seçim yok” derken, “Kayyım atamalarının artarak devam edeceği görülüyor. Muhalefet ne yapmalı?
K – İktidar bir taraftan içeriği, hedefleri, şartları belirsiz bir yeni açılım sürecini yürütüyor. Diğer taraftan da CHP ile DEM üzerinden terörü ve “kayyım atamalarıyla DEM-CHP gayri-milli birlikteliğini” gündemde tutmaya çalışıyor. Böylece hem kendini mevcut ve olası eleştirilerden arınmış tutmaya çalışıyor. Hem de istediği anayasal değişikliği olabildiğince zorlamayı amaçlıyor. İktidarın, her türlü şüpheli göstergelere karşın, yakın zamanda bir erken seçime gitmesini kendi açısından bir “çılgınlık” olarak görüyorum. Erdoğan her zaman yaptığı gibi, bir kaç elden “yeni açılım, kayyumlar, Suriye gelişmeleri” gibi değişkenleri kullanarak siyasi hareketler kurguluyor ve bunları uygun zamanda uygun kararları verebileceği bir süreç içinde kontrol etmeye çalışıyor. Erdoğan’ın amacı gündemi ekonomik sıkıntılardan, geçim derdinden uzak tutmak ve yeniden seçilebileceği zamanı ve yöntemi kollamak. CHP’nin yapması gereken geçim sıkıntısını gündemde tutarken, memleketin mevcut sorunlarına karşı geliştirdiği çözümleri olabildiğince geniş kitlelere olabildiğince basit ve etkili bir şekilde vazgeçmeden anlatmak olmalı. CHP geçim sıkıntısını gündemde tutmakta biraz daha başarılı ama kendi çözüm önerilerini üretmede ve bunu geniş halk kitlelerine “ezberletmede” oldukça başarısız. CHP Genel Başkanı Özgür Özel hafta içinde “Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin halk nezdindeki memnuniyet oranı yüzde 58 seviyelerinde. AKP ise bu başarıyı hazmedemiyor” dedi. CHP’nin yerelde yüzde 60’a yakın memnuniyeti varsa, niye kamuoyu yoklamalarında oy oranı yüzde 29’larda kalıyor? Niye hâlâ yüzde 30’lar seviyesinde bir kararsız seçmen kitlesi var? Demek ki CHP yerelde halkı “iyi yönetebileceğine” inandırmış ama bunu “ülke yönetimin”de gerçekleştiremiyor. CHP’nin ülke sorunlarıyla ilgili politikalarını belirleyip bunu geniş kitlelere bıkmadan, usanmadan basit bir şekilde anlatması gerekir. Hâlâ Türkiye’nin gündemdeki “ekonomi-geçim sıkıntısı”, “kadın cinayetleri-şiddet”, “yargı sistemi”, “sağlık” gibi sorunlarındaki elle tutulur politikaları açıklanmış değil.
GÖZLEM – Hakkında “onu siyasetten menedecek ‘Ahmak’ davası” varken, İstanbul’da “bazı belediyelere kayyum atanmasının Ekrem İmamoğlu’nu hedeflediği” iddialarında gerçeklik ölçüsü ne kadardır?
K – Çok ciddi gerçeklik var. Bakınız, bir defa Erdoğan’ın kullandığı yöntemler belli. Hiçbir zaman kaderini tek bir plan üzerine riske etmiyor. Muhakkak elinde gerçekleşme olasılıkları farklı da olsa değişik seviyelerde kontrol edebildiği birden fazla plan oluyor ve bunları farklı yollardan işletiyor. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, “Aziz İhsan Aktaş liderliğinde yönetilen suç örgütünün şirketlerine verilen ihaleler” nedeniyle gözaltına alındı. Yerine kayyum atanan Esenyurt’un CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer’in de Aktaş’ın şirketleri nedeniyle görevden alındığı ifade ediliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Aktaş’ın söz konusu ihaleleri alan şirketiyle ilgili “Bu şirket İBB’nin bazı şirketlerinin ihalelerini de kazanmıştır” diyerek “Bu siyasi bir operasyon. Bu kadar şehvetli ve hararetli şekilde hedefine İBB’yi ve İmamoğlu’nu koymuş şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar” değerlendirmesinde bulundu. Bence kesinlikle haklı. Aynı şirketin aralarına Trabzon, Yozgat, İstanbul-Bahçelievler de bulunan çok sayıda AKP’li il ve ilçe belediyesinden ve TBMM, THY, Yargıtay, EÜAŞ gibi kamu kurumları ve üniversitelerden de ihale aldığı ortaya çıktı. Ama bu kurumlardan kimsenin açığa alınıp tutuklanması istenmedi. Bu arada Ekim 2024’ten itibaren İBB hakkında 9 soruşturma açıldığı da ortaya çıktı. Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un Belediye Başkanı Özer belki de İmamoğlu’na İstanbul’u kazandıran en önemli etkenlerden biriydi. Akpolat ise İmamoğlu’nun seçtirdiği İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile beraber İmamoğlu’nun A Takımı’nda. İmamoğlu’nun yönetim biçimi ve organizasyonu, karizmasıyla birlikte değerlendirildiğinde sadece CHP’de değil diğer muhalif kesime göre de çok farklı bir noktada. Tüm bu olgular iktidarın dört koldan İmamoğlu’nu bertaraf etmeye dönük bir operasyon yürüttüğünü ortaya koyuyor. Erdoğan yaş bir tahtaya basmayacaktır. Eğer İmamoğlu’nu başkanlık yarışına sokturmayacaksa, bunu işini tek bir plana bırakmaz. Dolayısıyla bir kaç koldan ilerleyecektir. Aklındaki ve herkesin de aklında olan tek hesap “İmamoğlu yarış dışı bıraktırılırsa bunun doğuracağı mağduriyetin tepkisi ne derecede olur?” sorusunun cevabında yatıyor. Tepki göze alındığında İmamoğlu için düğmeye basılır.
GÖZLEM – Cumhuriyet Gazetesi’nden haber: “Bir lokma, bir hırka” felsefesiyle yola çıkan tarikatlar, dünya malının tadını alınca ortalık karıştı. Menzil şeyhi Abdülbaki Erol’un ölümünden sonra 3 oğlu arasında 17 milyarlık servet için başlayan miras krizi çatışmaya döndü. Üçe bölünen müritler, Adıyaman’ın Kahta ilçesindeki Menzil Köyü’nde taşlarla, sopalarla birbirine girdi. Görüşünüz?
K – Üzerine de Menzil’in Sakarya Karasu sahilindeki kaçak tatil sitesi, hem de AKP’li Karasu Belediyesi’ne bağlı ekipler tarafından yerle bir edilerek yıkıldı. Allahın sopası yok!