Türkiye genelinde 61 ihracatçı birliği ve 150 bin ihracatçının çatı kuruluşu TİM, Bölgesel İhracat Buluşmaları kapsamında Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) üyeleriyle bir araya geldi. EİB Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantıda konuşan TİM Başkanı Mustafa Gültepe, “Biz Türkiye’yi ihracatta dünyanın ilk 10 ülkesi arasına çıkarmak istiyoruz. Yeni dönemde bütün çalışmalarımızı, bütün oyun planlarımızı, bütün stratejilerimizi bu hedef doğrultusunda yapıyoruz. Tabi küresel ticaret dikensiz gül bahçesi değil. İşler her zaman yolunda gitmiyor. Sıkıntılı iki yıl geçirdik. 2023’te küresel talepteki daralmanın olumsuz etkilerini hissetmiştik 2024’te ise rekabetçilikle ilgili ciddi sorunlar yaşadık. Yine de her iki yılı artıda tamamlamayı başardık. 2024’te yüzde 2,5 artıdayız. Geçen yıl, 262 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek yıllık ihracat değerine ulaştık. Küresel ihracattaki payımızı yüzde 1,08’e çıkardık. Yüzde 2,5’lik artışta özellikle otomotiv, çelik ve savunma sanayi gibi sektörlerimizin katkısının altını çizmem gerekiyor. Mal ihracatı yapan 26 sektörümüzden 13’ü artı, 13’ü eksi yazdı. Hizmet ihracatımız son yıllarda hızlı bir artış trendi izliyor. Bu yılı da inşallah hedefin üzerinde bir rakamla tamamlayacağız” dedi.
“Çok pahalıyız”
2024’te ülkenin rekabetçiliğinin zarar gördüğünü ve bazı sektörlerin enerji ve güç kaybettiğini kaydeden Gültepe, “İnşallah 2025 aynı şekilde devam etmez. En büyük problem Türkiye’nin pahalı olması. Pahalı değil çok çok pahalı. Rakip ülkelerimizden dolar bazında yüzde 50’nin üzerinde pahalıyız. Avrupa, Doğu Avrupa ülkelerinden dolar bazında yüzde 20-25 pahalıyız. En büyük problem Türkiye’nin kurla enflasyon arasındaki bağlantının kesik olması. Genel anlamda hizmet sektörü de dahil 27 sektör çok pahalı olduğunu, fiyat problemi yaşadığını ve iş devam etsin diye sipariş alındığını söylüyor. Halk arasında ihracatçı yüksek kur istiyor algısı var. Asla öyle bir şey yok, Türkiye’nin istikrarlı bir ekonomiye kavuşması için kur yükselmemeli, dengede gitmeli. İnşallah 2025 yılında kur ile enflasyon paralel bir şekelde gider. Özellikle girdi maliyetleri maliyet içinde teknolojik sektörler dahil olmak üzere nereden baksan kimi sektörde iki katı, kiminde yüzde 20-25. Bunun dengeye oturması lazım. İnşallah 2025’in ilk 6 ayından sonra daha yukarılara doğru hareket ederiz” şeklinde konuştu. Gültepe, “İhracatçı nasıl rekabet edecek diye sorulduğunda yapılacak şey belli; enerjiyi geri toplaması gerekiyor. 2025’te ortaya koyulan 280 milyar dolar ihracatı yakalayabilmek için politikaları biraz değiştirmek, sanayiyi ön plana çıkması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“Finansmana ulaşmada sıkıntı yok”
Geçmiş dönemde kısıtlanmış olan finansmanla ilgili sorunların aşıldığını dile getiren Gültepe, “Son dönemde finansman sorunu yaşanıyordu ama yeni yönetim geldikten sonra geçmiş dönemde kısıtlanmış olan finansmanla ilgili sorunları aştık. Finansmana ulaşmada sıkıntı yok. 2 yıl önce Türk Ticaret Bankası’nı ihracat ailemize kazandırmıştık. Türk Eximbank 2024’te 50 milyar dolara yakın kredi kullandırdı. Ama en büyük problemimiz faizlerin yüksek olması. Finansman maliyeti kurda yerinde kalınca eksi yazdı. TİM WINGS Projesi kapsamında kadın girişimcilere 14 milyar liralık finansal desteği kullanımına sunduk. Sürdürülebilirlikle ilgili yaptığımız çalışmalar var. Yapay zeka destekli GreenTİM platformumuzu ihracatçılarımızın hizmetine sunduk. Yeşil dönüşüm çalışmalarımız kapsamında EcoTİM Programı’nı devreye aldık. Yeşil inovasyonda TÜBİTAK’ın çözüm ortağı olduk. THY ile beşinci kez imzaladığımız hava kargo protokolüyle ihracatçımızın lojistik yükünü hafiflettik” dedi.
“STA’lara ağırlık verilmeli”
Türkiye’nin 2025 ve daha sonrasında ihracatını artırması için yapılması gerekenleri dile getiren Gültepe, “2025 ve sonrası için Serbest Ticaret Anlaşmalarına (STA) çok fazla ağırlık verilmesi gerekiyor. Avrupa şu anda sıkıntılı. Amerika tarafında ister Güney Amerika ister Kuzey Amerika ve bir de Uzak Doğu’da çok daha fazla pay almamız gerekiyor. İhracatımızı önümüzdeki dönemlerde, 2025’te 280 milyar dolar daha sonra 300 milyar dolara çıkarmamız için Avrupa pazarında mevcudu koruyarak ilerleyebiliriz. Avrupa’nın ayağa kalması zaman alacak” diye konuştu.
“Bölgesel asgari ücreti tartışmalıyız”
EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi de “Geride bıraktığımız 2024, finansmana erişim zorlukları, üretimdeki daralma ve rekabet gücünün kaybı gibi sorunlarla bütün sektörlerimize ağır bir yük getirdi. Bu durumun en belirgin sonucu ise konkordato başvurularında yaşanan tarihi artış oldu. Üretim düşüşü şirket kapanmaları, konkordatoları artırdı. İhracatımızın düşmesiyle kapasite kullanım oranımız yüzde 84’lerden yüzde 77 seviyelerine gerilemiş durumda. Hazırgiyim ve tekstil ülkemizin istihdam deposu olarak bilinir; Hazırgiyim sektörü tekstil ile beraber bundan yaklaşık 2 yıl öncesinde 1,2 milyon kişiye istihdam sağlıyordu. Bizim tahminimize göre kayıp 300 binden fazla. Aynı dönemde sanayi istihdamındaki toplam kayıp 500 bin kişi. Yani, sanayide istihdam edilip ayrılan ya da işsiz kalan her 2 çalışandan 1’i tekstil ve konfeksiyon sektöründen ayrılmış. Asgari ücret 22.104 TL olarak açıklandı. Bölgesel asgari ücreti tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Rakip ülkelerle kıyaslandığında son dönemde artan maliyetlerimiz nedeniyle rakiplerimize göre yüzde 40-50 daha pahalıyız. Yeniden değerlendirme oranını devlet kendi alacakları için yüzde 44 belirledi, biz de buna paralel bir döviz artışı talep ediyoruz” dedi.
“Reel sektör ve sanayi çıkmaza giriyor”
Son dönemde uygulanmakta olan ekonomik programın temel bir eksikliği olarak, reel sektör ve sanayiye yeterli desteğin verilmediğini, ekonomi yönetiminin büyük oranda finansal bir perspektifle yürütüldüğünü belirten Eskinazi, “Bu durum, reel sektörün çok ciddi bir çıkmaza girmesine neden olmaktadır. Her ne kadar ihracat istatistiklerinde bir artış görülse de, bu artışın sebeplerini derinlemesine değerlendirdiğimizde şunlar ortaya çıkıyor: Kazanılan pazarları kaybetme korkusu, Sermayesini yitiren sanayi sektörlerinin daha ucuz kredi olan ihracat kredileri için ihracat taahhüdünü kapatma ihtiyacı, İşyerini kapatmak isteyen imalatçıların kıdem tazminatını ödeyecek sermayeleri olmamasıdır. Bu yapısal sorunlar, ihracatçıların çok daha etkin bir destek mekanizmasına ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Yürütülmekte olan ekonomik program; ekonomi yönetiminden uzak, sadece finansa yönelik yönetilmektedir. Bu sebeple; reel sektör ve sanayi zaman geçtikçe bir çıkmaza girmektedir. İhracatçılara acilen Merkez Bankasının döviz bozdurma mecburiyeti ve döviz alma zorunluluklarının kaldırılarak daha rahat hareket etmesinin sağlanması gerekiyor. Aşırı değerli olan TL’ye karşı ihracatçıların döviz bozdurmaları esnasında mahsup edilmek kaydıyla yüzde 10’a kadar bir teşvik verilmelidir” şeklinde konuştu.