Para Politikası Kurulu yeni yılın ilk toplantısında Aralık ayında olduğu gibi piyasa beklentilerine paralel politika faizini 250 baz puan indirerek %45’e çekti. Para Politikası Kurulu (P.P.K.) genellikle toplantı sonrasında faiz indirimlerine veya artırımlarına ilişkin olarak nedenlerini ve izleyeceği sürecin ana hatlarını açıklamaktadır. Bu açıklamalarla piyasaların, reel sektörün ve hane halkı tüketicilerinin beklentilerini ve fiyatlama davranışlarını olumlu yönde etkileyerek fiyat istikrarı sürecinde iletişim politikasından da yararlanırlar. Son iki ayın karar metinlerindeki açıklamaların farklılıkları faiz indirimi politikasında “bir faiz döngüsü izlenimi” veriyor.
Para politikasının başarısında faiz indiriminin zamanı, miktarı kadar iletişim politikasında da istikrar ve şeffaflık önem taşımaktadır. Diğer yandan bu iletişimde dezenflasyon sürecinin başat faktörü olan “Rasyonel Fiyatlama” ve “Rasyonel Beklentilerin” istenilen düzeyde oluşturulmasında Merkez bankacılığı sanatı açısından olduğu kadar güven olgusunun yaratılması yönünden de vazgeçilmez bir unsurdur. Bu konuda özellik arz eden bir diğer konu da dezenflasyon sürecindeki davranışların “geçmişe” mi endekslenecek yoksa “gelecekteki beklentilere” göre mi oluşturulacağı hususudur. Amaçlanan; gelecekteki beklentileri yürüttüğünüz para politikası çerçevesinde yönlendirerek fiyat istikrarı sürecinde olumlu sonuçlar elde etmek olmalıdır. Son iki ayın faiz indirimi kararlarına ilişkin açıklama metinlerinde bu yönde de farklılıklar görüyoruz. Faiz indiriminin zamanlamasının yukarıda açıklanan kararlar ışığında sonuç almada önemli olduğu düşüncesindeyiz.
“Faiz indirimi döngüsü devam ediyor” izlenimini veren bu kararın zamanlaması bizce erken olmuştur. Gerekçelerini şöyle sıralayabiliriz;
-Açıklama metinlerindeki farklılıklar iletişim açısından olumlu izlenim vermiyor. Ör: Daha önceki açıklamalarda aylık enflasyonun ortalamalarında %2’nin altına gelindiğinde enflasyonun ana eğiliminde düşüşten bahsedileceği belirtilirken son metinde bundan söz edilmemekte. Bu nedenle “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsaya kadar” cümlesi açıklama metninden çıkarılmıştır. Bu tespit “aylık eğilimlere ve beklentilere bakmıyorum, yıllık düşerse indirilir.” anlamı çıkacaktır ki bu durumda “beklentiler düzeltilmeden fiyat istikrarının sağlanamayacağı” genel anlayışıyla ve daha önceki açıklamalarla çelişmekte.
Bu tespitlerden şunları anlıyoruz ki Ocak enflasyonu %5’ler (TCMB’nin ima ettiği oran) oranının altında gelirse Mart toplantısında da faiz indirimi söz konusu olacak ve piyasada bu yılki 8 toplantıda faizin %25’lere ineceği beklentisini oluşturacak. Yeni karar metninde bir önceki açıklamadan farklı olarak “likidite fazlalığında sterilizasyon araçlarını ek tedbirlerle kullanacaktır.” belirlemesi ile ek tedbirler açıklaması ilave edilmiş. Ancak 1.5 trilyonluk likidite fazlasından hiç söz edilmemiştir. 2025 yılının ilk yarısında geçen yılın yüksek enflasyon oranları baz etkisiyle bu yılın düşüşüne yardımcı olacak. Yılın ikinci yarısının çok zorlu geçeceği düşüncesindeyiz.
Ocak ayının yarısına geldiğimizde M3 para arzının yıllık artış oranı %39.5 oldu. Mevsimsellikten arındırılmışı ise %32,5 oranında. Ocak ayının ilk üç haftasındaki haftalık kredi kartı harcamalarının yıllık artışları %77,3, %62 ve %58. 2024 yılında kartlı harcamalar %86 oranında artarak 14.9 trilyon TL oldu. Kartlı harcamaların son üç yıldaki artışları %109, %121, %86. 2024 yılında da sıkıp para politikası uygulandığı dile getirilirken; para arzının artışı KKM’den doğan TCMB bilançosunda diğer kalemlerdeki 1.5 trilyon TL’lik zarar, bütçe açığının da 2 trilyon TL’yi geçtiğini düşünürsek. PPK kararı açıklamasındaki “Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır.” ifadesinin 2024’te sağlanmadığını anlıyoruz. İşte tüm bu nedenlerle dezenflasyon politikasında bütüncüllüğün olmaması, maliye politikasının haksız ve adaletsiz servet transferi yapılan kesimlere dokunamaması programa olan güveni yeterince oluşturmamakta ve buna bağlı olarak özellikle hane halkı beklentileri bir türlü düzeltilememekte ve dezenflasyon süreci sürekli uzamaktadır. Kuşkusuz sürenin uzaması maliyeti de bu ölçüde arttırıyor. Maliye politikası desteğinin yukarıda belirtilen vergisel yönü dışında kamu harcamalarının azaltılması yönünden de daha fazla arttırılması gerekiyor.