Cumhurbaşkanlığı seçimi

Uzun zamandır Türkiye gündeminden düşmeyen bir konu Cumhurbaşkanlığı. Bu gidişle daha uzun bir zaman gündemden düşmeyecek gibi. Bu konunun şüphesiz iki önemli aktörü var. Biri Cumhurbaşkanı Erdoğan. Diğeri ise İmamoğlu. İmamoğlu siyasi hayatımızın ilginç bir figürü.

Hedefleri var ama bir tane değil. Pek çok. Küçük bir İlçe Belediye başkanlığı ile başlayan serüven, dur durak bilmeden hedef bazında da olsa devam ediyor. Şimdilik İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı… Ancak bu konu ile ilgili de birkaç cümle yazmak gerekir.

Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve icraat olarak bir Bedrettin Dalan olabildi mi? Hatta Nurettin Sözen olabildi mi? İzmir’den örneklersek bir Burhan Özfatura olabildi mi? Sadece mukayese olsun diye yazıyorum. Sonra… Hedefte CHP Genel Başkanlığı vardı. Gizli açık onlarca görüşme. Beyanlar ve beyanatlar… Hatta Kılıçdaroğlu ile “baba oğul” benzetmeleri. Ne oldu? Şimdilerde Cumhurbaşkanlığı…

 

Öncelikle yasal bir durumu hatırlatmak gerekir. Şöyle ki… Olağanüstü bir hal olmazsa Cumhurbaşkanlığı seçimine tam üç yıl üç ay var. Merhum Demirel, “Siyasette bir hafta çok uzun bir zamandır” derdi. Üç yıl sonraki bir seçim için deyim yerinde ise “paçayı sıvamak” nasıl bir öngörü acaba?

 

Erken seçim… İktidar evet demediği müddetçe bu mümkün değil. İktidar niçin erken seçim istesin? Zaten iktidarda. Bu yanlışı bir kez geçmişte ANAP yaptı ve bir daha iktidar olamadı.

Kaldı ki, kamuoyunda yani sokakta böyle bir rüzgâr yani erken seçim rüzgârı var mı? Bize göre yok. Halk iki konuda çözüm istiyor. Biri ekonomi, diğeri sabun gibi elimizden kayıp giden Cumhuriyet. İşte odaklanacak ve halkın büyük bölümünü kapsayacak iki konu bu.

O halde… Hele bir de tek adaylı “aday yoklaması.” Anlamak mümkün değil. CHP 1.600.000 üyeden söz ediyor. İl Başkanlığı yapmış bir siyaset insanı olarak söylüyorum ki kâğıt üzerinde ki rakamlarla üye bazında gerçek rakamlar asla birbirini tutmaz. Hal böyle olanca da 1.600.000 geriye çıkacak her rakam, adayın olumsuz hanesine yazılacaktır. Partisinin bile oy vermediği bir aday durumuna düşecektir.

 

Şimdi, sonuç… 31 Mart seçimleri ile büyük bir ivme yakalayan ve ne yazık ki her geçen gün inişe geçen muhalefet, tekrar yukarıda bahsettiğim iki konuyu ilmik ilmik işleyerek tekrar yakaladığı ivmeye kavuşmalı ve seçime uygun bir zaman dilimi içinde adayını tespit ederek sahaya çıkmalıdır. Zararın neresinden dönersen kardır derler. Yanlış kıdem ile doğru olmaz. Yanlışta ısrar daha büyük zararlara yol açar.