İşler Gözlem Gazetesi Yayın Kurulu toplantısına konuk oldu. Türkiye’nin turizmdeki mevcut durumu ve hedefleri ile sektör temsilcilerinin beklentilerini paylaşan İşler, bacasız fabrika olarak görülen bu sektöre siyaset üstü bakılmasını istedi. ETİK Başkanı İşler, turizmin en az ithalat ile en çok döviz getiren bir sektör olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin küresel Turizm pazarında dünyanın ilk 5 ülkesinden biri paket turizmde ise dünya ikincisi olduğuna da dikkat çeken İşler, “Eğer Türk ekonomisinden turizmi çıkarırsanız yerine ikame edecek başka bir şey koymanız mümkün değildir. Savunma sanayi diyorlar. Otomotiv diyorlar. Bunlardan ithalat edilen paya bakın. Bunların yaptığı ciroya bakın. Sürdürülebilirliğine bakın ama turizm öyle bir şey değil.” şeklinde konuştu.
Hedef 2 yıl öne çekildi
Türkiye’de turizm sektörünün koşar adımlarla ilerlediğini de dile getiren İşler, “Şimdi eğer rakamlar üstünden gidecek olursak, baktığımızda 62 milyon turist, 61 milyar dolar girdi var. 2030 yılında hedefimizi 100 milyon turist, 100 milyar dolar girdi olarak belirlemiştik. Hatta şimdi bu 2028’e çekildi. Bakın biz şu anda 2025’teyiz. Yani 3 yıl sonra bu ülkenin hedefi 100 milyon turist 100 milyar dolar girdi. Peki bu yakalanabilir mi? Evet, düne kadar hayaldi bu. 1984 yılında rahmetli Cumhurbaşkanımız Özal, Antalya’da yatırımları yaparken ‘Bu ülkeye 10 milyon turist gelecek. İnanmayacaksınız’ diyordu. Bugün biz 100 milyon turistten ve 100 milyar dolardan bahsediyoruz.”dedi.
İki önemli soru
Türk turizminin yakaladığı bu yüksek başarı ile ilgili karşılarına iki önemli soru çıktığını da dile getiren İşler, “İlk olarak, ‘Tabii bu nasıl oluyor? Nasıl böyle bir durumu yakalıyoruz? Ya da konjonktür mü bizi böyle çekiyor? Ne oluyor da biz turizmde böyle koşar adımlarla gidiyoruz?’ denilebilinir. Bir diğer ikinci soru da, ‘Acaba bu rakamlar ne kadar doğru, doğru ölçümleme yapılabiliniyor mu? Yoksa bir asparagas kâğıttan bir kuleyi mi konuşuyoruz?’ diye sorgulayabiliriz.
Rakamları sahadan alıyorlar
İnsanların TÜİK’e inanmak istemeyebileceğini de dile getiren İşler, kendilerinin sahada olan sektör temsilcileri olarak, sahada yapılan otel inşaatları, oda sayısındaki artış, sigortalı çalışan sayısındaki artış gibi rakamları analiz ederek elde ettiklerini belirtti. Kötü giden bir sektöre sürekli sıcak sermaye akışının olmayacağını da vurgulayan İşler, “Burada bir şeyler sancılı olsa kaçışlar falan başlar. Hem vatandaş olsun, hem çalışan olsun, hem de yatırımcı olsun. Bu bize turizmde işlerin tersten okuduğumuzda iyi gittiğini gösteriyor.” dedi
Başarının sırrı
ETİK Başkanı İşler, sektör temsilcilerinin gözlemlerine dayanarak yaptığı açıklamada, Türk turizminin çift hanelerle büyümesinin en önemli etkeninin sektör olarak, hem emekçilerin hem de yatırımcıların gerçekten fırsatları iyi değerlendirmelerine ve işlerini iyi yapmalarından kaynaklandığını düşündüklerini dile getirdi. İşlerini iyi bir şekilde yapabilmelerinin ise turizm sektörünün diğer sektörlere göre daha eğitimli bir beyaz yakayla çalışıyor olmasından kaynaklandığını vurgulayan İşler, “Dünyayla entegre olmuş, yabancı dil bilen kesimin çok olduğu, free style dediğimiz böyle özgür kimlikli, dışa dönük ve hareketli insanların olduğu bir sektörüz. Bu çalışanlarımız bütün dünyayla barışık, dünya insanı gibi. Fuarlara gidiyor, dolaşıyor. Tur operatörleri ile görüşüyor, akışkanlığa bakıyor.” şeklinde konuştu.
TGA’dan şikâyetçi değiliz
ETİK Başkanı, bu başarının bir diğer unsurunun da Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un sektörden gelen bir kişi olarak pandemi dönemini ülkemizin lehine doğru bir şekilde kullanmasından kaynaklandığını da özellikle vurguladı. Bakan Ersoy’un Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nı (TGA) kurduğunu da hatırlatan İşler, “Bu TGA’ya kesilen paralar bizim canımızı çok yaktı. TGA’yı bizden kesilen paralardan var etti. TGA bu paralarla tanıtım yaptı. Bizim şu anda turizmci olarak TGA’ya kesilen paraya karşı bir şikâyetimiz yok.” ifadelerini kullandı.
Avrupa için alternatif yok!
Türkiye’de turizm sektörünün iyi olmasının bir nedenini de konjonktürün Türkiye’nin lehinde olmasına bağlayan İşler, “Rusya Ukrayna savaşı devam ediyor. Bu sebeple Ukrayna pazarında bir ara sıfırlara kadar düşmüştük. Şimdi yüzde 10-15’i tekrar bize geliyor. Rusya gelmeye devam ediyor, çünkü Rusya Türkiye’nin yerine hem fiyat hem yakınlık açısından daha iyi bir ürün bulamıyor. Almanya deniyor… O da bulamıyor. Ne demek istiyorum? Şöyle İspanya artık o kadar doymuş ki, gelme kardeşim diyor, yer yok diyor. Gidiyor İtalya’ya, İtalya’da fiyat yüksek. Şimdi Türkiye’yi böyle makasla kesip çıkarttığında, Avrupa’da Türkiye’ye gelen potansiyeli alacak başka bir ülke de yok. İsviçre, İtalya, Fransa, İspanya, Hırvatistan, Yunanistan bunların kapasiteleri belli. Bu yoğunluğu alamazlar. Ayrıca o zaman onlar da fiyatları daha çok arttırıyor. Avrupalı öyle kurnazca bu işi tasarlıyor ki; Bugün Türkiye’nin geldiği nokta Avrupalı turizmcilerin ve Avrupa’nın da tasarladığı bir sonuçtur. Zaten öyle olmasa bu kadar sürdürülebilir bir şekilde bu rakamlar yukarı gitmez. Avrupalı tur operatörleri bakıyor ‘Vatandaşım ucuz tatile gitsin’ diyor. ‘Ben Yunanistan’a turist göndere göndere ekonomisini ayakta tutuyorum’ diyor. ‘Fakat kapasite bu. Yatak yok, yatırım yok’ diyor. ‘Mısır çok kötü’ diyor. ‘Dönüyorum İspanya ful’ diyor. ‘İtalya, Fransa onlar daha highclass yapıyor’ diyor. ‘Orta ve ortanın altında aileyi ağırlayacak, her şey dâhil, Türkiye’den daha iyi bir ürün yok’ diyor. ‘Türkiye’yi yarın kapatsan, içerideki fiyatlar yükselecek’ diyor. ‘En güzeli, Türkiye’yi böyle tasarlayıp diğerlerini de Türkiye’nin fiyatlarıyla tarife ederek bir borsa yaratıyorum. Bu borsada Türkiye olmazsa olmaz’ diyor. Bizim en büyük avantajımız, yarattıkları bu borsa içinde onlara uygun bir ürün olduğumuz için ne olursa olsun buraya geliyorlar. Şimdi bu bakış sektörel bir profesyonel bakıştır.” dedi.
Türkiye turizmi çeşitlendiriyor
Turizm sektörünün bir barış sektörü olduğunu ve Türkiye’de yıllardır süren bir terör belasına rağmen 41 yıldır büyümeyi başardığını da sözlerine ekleyen İşler, Güneydoğu’daki gelişmelere de değindiği konuşmasında, “2028’e giderken, Türkiye’deki turizmi çeşitlendirmeli ve 12 aya yaymalıyız. Güneydoğu’daki dizaynlarla barış geliyor, huzur geliyor hikâyesiyle Türkiye’de böyle bir ılıman hava yaratıp, doğunun da potansiyel olarak turizme katılması ve işlenmesi öngörülüyor. İşlenmemiş doğunun da heyecanını vererek özellikle yurt dışına sadece kum, deniz, güneş değil sağlık turizmi, gastornomi ve kültür turizmini de entegre ederek Türkiye, bu rakamları büyütmek istiyor. Sağlık turizmi Türkiye için çok önemli bir fikir. İşte bugün gördüğümüz gibi güzel İzmir’imizde direkt uçuşların çok olduğu bir yer ve Medical Park Grubu’nun da Hilton’u aldığı konuşuluyor. Buraya Liv Hospital, oraya da Medical Park’ı getirerek bir atılım yapıyor. İnsanlar niye geliyor? Çünkü karşılığı var bunun. Avrupa’daki sağlık sektörünün handikapları var. Vatandaşların hizmet alamaması, sürelerin uzun olması ve Türkiye’de bu işin çok daha ucuz ve daha çabuk olmasının avantajları yetişmiş kadro Türkiye’nin sağlık turizminden de yaşlanmış Avrupa’dan daha fazla pay almasının önünü açıyor.” diye konuştu.
Enflasyon ve faiz nefes aldırmıyor
Türkiye’de turizm gelirinin artması için yatak kapasitesinin artırılması ve yeni yatırımların önünün açılması gerektiğini de dile getiren İşler, “Şu anda belimizi en çok büken faizler ve ticari konjonktür. Bizi mahvediyor bu faizler. Aynı şekilde en büyük belimizi büken bir başka konuda maalesef ki dövizi baskılıyorlar ve ihracatçıya nefes aldırmıyorlar şu anda, ama iç maliyetlere de bir o kadar sahip çıkamıyor. Yani sen dövizi tutuyorsun da iç maliyeti de tut. İç maliyet işte yumurta oldu. Fırladı, 214’liraya.” ifadelerini kullandı.
İzmir’in makûs kaderi
Türkiye’de 81 ilin neredeyse hepsinin turizm merkezi olmak için yarıştığına dikkat çeken İşler, “Turizmin önderliğini yapmış, öncülüğünü yapmış, Türkiye’ye turizmi öğreten bir şehir olarak İzmir’de artık turizmin gündemden kaldırılması bizi son derece, mahcup ve direncimizi kıran bir söylem oluyor. Ben gene söylüyorum, yine de söyleyeceğim. Bir gün iş bilen birileri gelecek, kimse o. O gelen bunu görecek. Ben inanıyorum ki bu kadar büyük zenginliğin üstünde oturan İzmir turizmde hak ettiği yeri alacak. Bizim istediğimiz 17, 20 milyon, 40 milyon turist değil. Biz iyi ve nitelikli 5 milyon turist sayısı bekliyoruz. Ortadoğu’daki birçok önemli şehir bile artık petrolün biteceğini bildiği için turizmle kendini var etmek ve tanıtmak için koşarken bizim sağlık turizmi, gastronomi, kongre turizmi, inanç turizmi gibi İzmir’in gerçekten sahip olduğu müthiş turizm değerleriyle şu anda 2 buçuk milyon bandında öyle gidip geliyoruz. Yani düşünün Türkiye’nin 3. büyük şehrisin, 5 milyon nüfusun var. Sen yıllardan beri bir çapa atmışsın. 2 milyon, 2 buçuk milyon. Bu makûs kaderimizin değişmesini çok istiyoruz. Antalya nereden nereye geldi? Bakıyorsun öbür şehirlerde de bir ilerleme var, değişim var, dönüşüm var.” şeklinde konuştu.
Konaklama vergisi sektöre harcansın
Sektör olarak ise konaklama vergisinden dolayı çok şikâyetçi olduklarının da altını çizen İşler, “Konaklama vergisi hem adaletsiz, hem haksız hem de taraflı alınan bir vergidir. Türk turizminin bundan dolayı çok içi yanıyor.” ifadelerini kullandı.
Devletin açığını kapatmak için konaklama vergisini, kazanıp kazanmamalarına bakmadan cirolarından yüzde 2 olarak tahsil ettiğine dikkat çeken İşler, “Şimdi birinci mantık şu, eğer devletin bir açığı varsa tüm sektörlerden bir vergi alırsın. Neden devletin açığını sadece konaklama sektöründen alıyorsun? Neden bunları kalkıp da bir tur operatöründen almıyorsun, rehberden almıyorsun, uçakçıdan almıyorsun, demirciden almıyorsun, etçiden, sütçüden almıyorsun. Geliyorsun sadece bizden alıyorsun.” dedi.
Konaklama vergisinin birçok kesimin de ilgisini çektiğini dile getiren işler sözlerine şöyle devam etti:
“Bakın, belediyelerin üstüne çok gidiliyor. Belediyelerdeki tüm alacakları şimdi hortlattılar ve belediyeler de bunları ne yapıyor, biliyor musunuz şu anda? Para yok diye vatandaşa yansıtıyor. Yine burada bir siyasi atraksiyon görüyoruz biz. Ama ne olursa olsun herkes bunu görmeyebiliyor, böyle okuyamayabiliyor. Bu sefer de belediyeler döndü diyor ki, özellikle bunun en çok toplandığı 17 milyonun geldiği Antalya’dan başladı bu, dalga dalga yayıldı. Konaklama vergisini belediyelere bırakın. Belediyeler, bu konaklama vergisini madem bizim bulunduğumuz ilçelerden bu parayı elde ediyorsunuz, madem bunların altyapısını, pis suyunu, arıtmasını biz sağlıyoruz, trafiğini, çöpünü biz alıyoruz. O zaman bu vergiyi bize verin demeye başlıyor. Belediye’de tecrübelerimize göre ya sanatçı getiriyor, ya konser yapıyor ya da gidiyor ihalelerde bu parayı yiyecek. Şimdi diyoruz ki iddiamız şu seninki de ne kadar şüpheli diyoruz. Bizim para ortada olacak diyoruz. TGA’yı biz kabul ediyoruz. Ülkenin tanıtımına kullanılıyor. Ama biz konaklama vergisine ciddi itiraz ediyoruz. Konaklama vergisi alınacaksa da ülkenin ve turizmin yararına kullanılsın.”
KARTALKAYA’DA YABANCI OPERATÖR DETAYI
Kartalkaya’daki otel yangını ile ilgili geçtiğimiz hafta TBMM’de araştırma komisyonuna bir brifing verdiğini de aktaran İşler, “Efendim dedim şu anda 2006 yılından önce kim, işyeri açma ruhsatı aldıysa, Kültür Bakanlığı belgesini aldıysa ve ortaklık yapısı, isim, şirketin el değiştirmesi dışında, aynı şahıs devam ediyorsa bizi kimse denetlemiyor. Bakın, insan hayatının çok önemli olduğu bir yerde bizi gelip de kimse, senin itfaiye uygunluğun nedir? 20 yıl geçmiş, 25 yıl geçmiş. Acaba sen ne yapıyorsun diye bize soran yok. Bakın bu yangın yabancı bir tur operatörleriyle çalışan bir otelde olmazdı. Neden orada oldu? Yüzde 98’i Türk tur operatörüyle çalışıyor. Ne demek istiyorum? Şöyle söylüyorum. Büyük tur operatörleriyle çalışanlar, İngiltere’de mesela tur operatörü bağımsız bir denetim kuruluna para ödüyor, geliyor. Otelleri denetliyor. Vatandaşının bir yangına karşı burada ne kadar güven altında olup olmadığını inceliyor. Ondan sonra diyor ki: “Sen diyor bunları iyileştirirsen, yaparsan senin otelini satarım.” diyor. Yoksa “Satmam.” diyor. Biz de bizim kendi itfaiyemiz yapmıyor bize bunu. Kendi devletimizden de böyle bir zorunluluk yok. Eğer o otele gidip de iyi bir yabancı tur operatörü satsaydı o oteli, onlar bu tedbirleri isterdi. Belki de bu yangın olmazdı. Bu acı ama stratejik bir durum maalesef, yetersizliğimizin başka bir tanımlaması bu. Acizliğimizin ifşasıdır aslında bu” dedi.
Konaklama vergisinden karşılansın
Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu kadar bir yangın ülkesi olduğuna da değinen İşler, sözlerini şöyle tamamladı:
“Cayır cayır her sene ormanlarımız gidiyor. Veya bir deprem oluyor, yangın çıkıyor veya başka bir şey oluyor. Kaliforniya’daki yangından sonra da dünyanın global ısınacağını öngördüğümüzden dolayı artık, böyle kendi nüfusu kadar yabancı da ağırlayan Türkiye’nin daha bütüncül ve ciddi radikal bir itfaiye sistemine dönmesi lazım. Böyle belediyelerin altına verilen köhne 3-5 kamyonla sağdan soldan çağırılanlarla falan götürülmeyecek kadar önemli bir iş bu. Şimdi örnek verecek olursak, Uludağ’da itfaiye noktası var. Belekte var. Ama mesela şu anda Kayseri’de yok. Palandöken’de yok. Sarıkamış’ta yok. Şimdi oralarda bir yangın olursa yarın bir gün, kışın o şartlarında itfaiyenin gelmesi 1 buçuk saat. Biz de diyoruz ki AFAD gibi ya da Emniyet Genel Müdürlüğü gibi ayrı bir itfaiye müdürlüğü olsun. Gelin yangın sistemini dijitalleştirelim, modernleştirelim. Ormanlar için uçaklar alınsın. Yangını da belediyelerden kurtaralım. Bu ülkenin yangın ve itfaiye konusunda yeniden yapılanması konusunda ciddi bir kaynağı size aktaralım. Bakın bu konaklama vergisi olarak tahmini bizlerden kesilen para 2024 yılında 156 milyar TL civarı. Çok ciddi bir para bu.”