Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Bilinçli, planlı ve programlı hareket edilmeli

Okuma Süresi: 6
Bilinçli, planlı ve programlı hareket edilmeli
Paylaş:
30 Ağustos 2024’de Kara Harp Okulu mezuniyet töreninden sonra bir araya gelerek; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni, Yüce Türk Ulusunun namus ve şerefini koruma kararlılıklarını ifade eden ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılıklarını vurgulayan yüzlerce teğmenin içinden seçilen devre birincisi Teğmen Ebru Eroğlu ile birlikte İzzet Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş, Batuhan Gazi Kılıç isimli teğmenler olayın üzerinden beş ay geçtikten sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından “disiplinsizlik” gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildiler. Yüksek Disiplin Kurulu’nun 9 üyesinden 4’ünün bu ihraç kararına karşı oy kullandıkları, karşı oy kullanan üyelerden birisinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hukuk Müşaviri olduğu açıklandı. Teğmenlerle birlikte Alay Komutan Vekili Albay Alper Topsakal, Tabur Komutanı Yarbay Halit Türkoğlu ve Bölük Komutanı Binbaşı Murat Öztürk de Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından “teğmenlerin disiplinsizliğini önlemedikleri” şeklinde özetlenebilecek bir gerekçeyle ihraç edildiler. Komuta kademesinin ihraç kararının ise üçü sivil üye olan beş kişilik kurul tarafından oy birliğiyle alındığını öğrendik. İhraç kararını duyuran Millî Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında "Önceliği müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizde; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır" ifadeleri yer aldı. Konu; milli, hukuki, insani, vicdani ve siyasi yönleriyle kamuoyunda tartışıldı, tartışılmaya devam ediliyor. Savunma avukatları “kararın idari yargıya taşınacağını” ifade ettiler. Öyle görünüyor ki; bu konu idari yargı süresince de gündemde kalacak ve tartışılmaya devam edilecek. Teğmenleri savunanlar; kararın hukuki olmadığını, Laik-Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma azim ve kararlılığını ifade etmenin, Mustafa Kemal’in askerleriyiz demenin suç sayılamayacağını anlatmaya çalışıyorlar. İhraçları savunanlar ise teğmenlerin davranışının disiplinsizlik olduğunu ve bu suçun cezasının da Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç olduğunu iddia ediyorlar. Yandaş basında ve sosyal medyada teğmenleri ve komutanlarını organize bir şekilde linç etmeye çalışan, aşağılayıcı ifadeler, tehdit ve hakaretler savuran, kapalı kapılar ardında konuşulan ideolojik niyet ve maksadı ifşa edenleri ve bunları yöneten psikolojik harekât unsurlarını da ayrıca değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizde askeri ve sivil yargı alanlarında yıllarca hizmet etmiş saygın hukukçuların ve Yüksek Disiplin Kurulunda karşı oy kullanan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hukuk Müşaviri Hakim Albay Murat Gündoğan’ın hukuki gerekçelerinin; ihraç kararlarının hukuksuzluğu tartışmalarına yön vereceğini değerlendiriyorum. Bu ihraç kararlarının hukuksuzluğunu ortaya koyan unsurlardan birisinin de Yüksek Disiplin Kurullarında görevlendirilenler olduğu kanaatindeyim. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yarım asra yakın üniforma giymiş, halen görevde olan subaylarla irtibatını sürdüren, önemli görevlerde olanları çok iyi tanıyan emekli ve muvazzaf pek çok subayın da aynı kanaati taşıdıklarına tanık olmaktayız. Bu kanaatlerin ortak noktasının “bazı kurul üyelerinin; kişisel ikballerini düşünerek, aldıkları talimata uygun karar verdikleri” olduğu dikkat çekmektedir. Eğer bu doğruysa ve eğer idari yargı Yüksek Disiplin Kurulu kararını iptal ederse; kişisel ikballerini önceleyerek, aldıkları talimatları vicdanlarında sorgulamadan, teğmenlerin ve komuta kademesinin bütün yaşamlarını etkileyecek kararları verenlerin tarih önünde neyle yargılanacaklarını, toplum içine nasıl çıkacaklarını, çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklarını merak ediyorum. Bu ihraç kararlarında dikkat çeken bir başka nokta da teğmenlerin ihracına karar veren Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun “oy çokluğuyla” komuta kademesinin ihracına karar veren Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun “oy birliğiyle” karar vermesi ve bu disiplin kurullarının birbirlerinin kararını çürütecek ifadeler kullanmasıdır. Sanıyorum bu konu da idari yargı sürecinde tartışılacaktır. Millî Savunma Bakanlığı “önceliğin müesses disiplinin muhafazası olduğunu” ifade etmektedir. Arapça bir kelime olan “müesses” kelimesinin Türkçesi “kurulu, kurulmuş” demektir. Bu durumda “Müesses disiplin” kavramını “geçmişte oluşturulmuş, halen yürürlükte olan disiplin kuralları” olarak tanımlamak mümkündür. Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin “kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak itaat, astın ve üstün hukukuna riayet” demektir. Bu tanım; 1961 yılından bu yana, TSK İç Hizmet Kanununda yer almaktadır. Aynı kanunun yürürlükte olduğu önceki yıllarda Harp Okulu mezuniyet törenlerinde yer alan uygulamanın 2024 yılında kaldırılması hangi “müesses” durumla izah edilebilir. Bu; kurulu düzeni yıkıp, kurulu düzeni savunanları suçlamak için yaratılmış bir kurgu değil midir? TSK’dan ihraç edilen teğmenler “TSK’nın itibarını zedelemekle” suçlanmaktadırlar. Komutanlarının da “teğmenlere olumsuz kanaat vermedikleri” için ihraç edildikleri konuşulmaktadır. Laik-Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni canları pahasına koruyup kollamak için ant içmenin, Ulu Önderimiz Atatürk’ün İlke ve Devrimlerine bağlılığı vurgulamanın ve bu değerlerimizi koruma kararlılığında olanları savunmanın TSK’nın itibarını ne şekilde zedelediği izaha muhtaçtır. TSK’nın itibarı; teğmenler ve onlara sahip çıkan amirleri tarafından mı yoksa TSK’yı ve ülkemizi siyasi ideolojilerine, siyasi çıkarlarına göre şekillendirmek için çalışan karanlık odaklar tarafından mı zedelenmektedir? Bence bir karar verilirken bu hususun da göz önünde bulundurulmasında yarar vardır.