Bütçe hakkı ve mali kural
Bütçe hakkı ve mali kural
Paylaş:
Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumunun düzenlemiş olduğu “2025 Yılında Türkiye Ekonomisi” adlı panelin konuşmacıları arasında yer alan Sn. Hakan Özyıldız'ın “Bütçe Disiplini mi dediniz?” başlıklı sunumunda hayli ilginç tespitlerde ilgimizi çekti. Aynı panelde diğer konuşmacılarda Türk ekonomisinin genel görünümü ile ilgili görüşlerini sundular. Ancak bizim bu haftaki yazımızın konusunu Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın kamu finansmanı yönünden uzmanı olduğu Hazine eski müsteşar yardımcısı Sn. Hakan Özyıldız'ın “Bütçe Disiplini” konusunda söyledikleri oluşturacak. Kanaatimizce dezenflasyon programı yürütülürken “Bütçe Disiplini, Para Arzı” ve “Maliye Politikası” önlemleri en az para politikası önlemleri kadar göz önünde bulundurularak program bütünlüğü sağlanmalı. Aksi halde enflasyonu istenilen düzeyde kontrol edemiyor, sürdürülebilir fiyat istikrarı sağlayamıyoruz.
Anılan konuşmanın tespitlerini özetleyecek olursak; “Türkiye'de geçmişte popülizmin bedeli çok ağır ödenerek çeşitli yapısal önlemler aldı. Bu açıdan Anayasa Yüksek Mahkemesinin 2021/133 ve 2022/120 sayılı kararları “Bütçe Hakkı”na yapılan önemli atıfları içermektedir. “Merkezi yönetim bütçesi ile verilen ödenek, harcanabilecek tutarın sınırını gösterir. Harcanabilecek tutarın Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile aşılabileceğine dair bütçe kanununa hüküm konulamaz.”
“Devletin hangi kamu hizmetlerine ne kadar harcama yapacağı ve bu harcamalar için halka ne gibi yükümlülükler yükleyeceği konusunda halkın ya da halk adına karar vermeye yetkili temsili meclislerin söz sahibi olmaları” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu hak parlamentoların kuruluş ve mevcudiyet sebebidir. Söz konusu hakkın kazanımında İngiltere ön ayak olmuştur. (Magna Carta Libertatum 1215 ve 1688 “Haklar Bildirgesi”nin ilan edilmesi ile bütçe hakkını elde eden ilk ülke İngiltere’dir.)“Mali Kural”a gelince; 5018 sayılı kanunun ödeneklerin kullanılması başlıklı 20. maddenin birinci fıkrasına göre “Kamu idareleri, bütçelerinde yer alan ödeneklerin üzerinde harcama yapamaz.”Ancak kanunda yazılı istisnai hallerde%15'e kadar ek harcama yapılabilir. Ödenek üstü harcama yapıldığı takdirde kanunda yazılı tutarlarda parasal ceza verilir. Sn. Hakan Özyıldız'ın tespitine göre son 20 yılda nominal olarak 1.5 trilyon TL kadar ödenek üstü harcama yapılmıştır. 2024 yılı bütçesinde nakit harcamalar ödeneklerden fazla durumda. Program takibi yönünden Nakit açığı/ GSYH tablosunu izlemek daha doğru. 2025 yılında Hazine yurtiçinden fon talep eder durumda olacak. (823 milyar TL ana para ödemesine karşılık 2.846 milyar TL borçlanacak. Bu yüksek talep nedeniyle finansmana erişimde çok kolaylık olamayacak. Coşkun Cangöz tespiti.). Bankalarca tahvil alınarak finanse edilen bütçe açığı kredi artıcı gibi parasal genişlemedir. Söz konusu mali kural bu nedenle fiyat istikrarı için son derece önemlidir.
Kamu borç stoğunun en sorunlu yanlarından birisi aşırı faiz yükü. 2024 Aralık itibariyle faiz/anapara oranı %135'tir. Stokun bir diğer problemi ise yarısından fazlasının altın veya döviz cinsi olmasıdır. 2025 yılının ilk 11 ayı 727 milyon TL'si ana para 1.592 milyar TL faiz olmak üzere toplam 2.7 trilyon TL borç servisi yapılacak. Bu bağlamda bütçe açığı =faiz dışı denge-faiz harcamaları olmalıdır. Sn. Özyıldız sunumunu “son söz yerine” diyerek Kırım Hanı Giray Han’ın Osmanlı'dan borç istemesi üzerine Kanuni'nin vezirine “Borç parayı verin, bugün borç alan yarın emir alır.”Sözünü aktarmaktadır. Kanaatimizce bütün bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Mali disiplin ve bütçe hakkı arasında herhangi bir ödünleşme söz konusu olmayıp aksine birbirlerini destekleyen olgulardır. Kurallı ve kurumsal yönetimlerle sürdürülebilir başarılar kazanılır. Aksi halde inişli çıkışlı politikalarla bir yere varılamıyor. Bütçe disiplini ve mali kural borç stoğunu azaltan, gelecek nesillere borç yükü aktarılmasını düşüren, iç borç çevirme oranını olumlu etkileyen bir uygulama.15 yıl kadar önce ülkemizde “Mali Kural”a ilişkin düzenleme yapma girişimi olduysa da sonuçsuz kalmıştır. Mali kural bütün yönleriyle yasalaşmadıkça, siyasetin finansmanı şeffaflaşıp yasal bir düzene kavuşturulmadıkça, kuvvetler ayrılığı tekrar tesis edilip evrensel standartlarda hukukun üstünlüğü teminat altına alınmadıkça yürütülen ekonomik programlarda kalıcı başarılar elde etmek mümkün değil.