Gelecek bilgi ile gelecek, ancak!
Gelecek bilgi ile gelecek, ancak!
Paylaş:
İnsanlığın en büyük başarıları, bilgiye ve bilime dayanan gelecek hayallerinin gerçeğe dönüşmesiyle mümkün olmuştur. Benim geleceğe olan ilgim, çocuk yaşta Jules Verne (Jül Vern) ile başladı. Deniz Altında 20.000 Fersah, Dünyanın Merkezine Yolculuk, Ay’a Yolculuk gibi eserler; ufkumu genişletti, beni gelecekte yaşar hale getirdi. Çocuklukta başlayan bu bilimkurgu serüveni, zamanla popüler bilim kitaplarına olan ilgimi pekiştirdi. Carl Sagan, Stephen Hawking, Richard Dawkins ve MichioKaku gibi bilim insanlarının eserleri, bilim ve bilgiyle tanışmamda büyük rol oynadı.
Şüphesiz; bilgi geleceği şekillendirir ve insanlığa yeni ufuklar açar. Ancak günümüzde bilgi, yalnızca keşfedilen ve paylaşılan bir olgu olmanın ötesinde, ticari bir meta haline getirilmiştir. Bilgi artık yalnızca insanlığı aydınlatan bir unsur değil, ekonomik ve politik güç merkezlerinin kontrolünde bir sömürü aracı olarak da karşımıza çıkıyor. Bugün, bilgi yalnızca bilimsel çevrelerde değil, sosyal medya platformlarında da dolaşıyor. Popüler bilim içerikleri geniş kitlelere ulaşıyor, insanlar bilimi daha anlaşılır hale getirerek yeni bir iletişim formu oluşturuyor. Bu, bilgiye erişimin artması açısından olumlu bir gelişme. Ancak, bilginin ve teknolojinin yanlış ellerde nasıl bir sömürü aracı haline geldiğini de göz ardı etmemeliyiz.
Finansal sömürüden, teknolojik sömürüye
İnsanlık tarihi boyunca farklı türlerde sömürüler yaşandı. Başlangıçta savaşlarla, ganimetlerle başlayan bu süreç, ticaret yolları ve kolonizasyonla devam etti. 15. ve 16. yüzyıllarda "coğrafi keşifler" adı altında yürütülen sömürgecilik, dünya servetinin belirli azınlıklar elinde toplanmasına yol açtı. Ardından finansal sömürü devreye girdi. 20. yüzyılın büyük bir bölümü, küresel sermayenin Yahudi bankerlerin kontrolü altında İngiltere ve daha sonra ABD’nin desteğiyle şekillendirdiği finansal sömürünün içinde geçti. Dolar, dünya rezerv para birimi haline getirildi, borsalar kuruldu, spekülatif finans piyasaları devasa boyutlara ulaştı. Bugün dünya genelinde 125 trilyon dolarlık bir finansal değer hareket halinde. Küresel sermaye, dünyanın kaynaklarını adeta kendi lehine yeniden şekillendirdi. Zenginlik onların olurken, yoksulluk, mitolojiler ve dinler bize kaldı.
Ancak son yıllarda, Finansal Sömürüye karşı artan bilinçlenme, sistemin sürdürülebilirliğini tehdit etmeye başladı. Küresel finans oyunlarını fark eden kitleler, yeni bir tür sömürüye yönlendirilmek isteniyor. Teknolojik sömürü ya da daha doğru bir ifadeyle bilişsel sömürü gündemleniyor.
Yeni dalga; teknolojik sömürgecilik
Bilgi ve teknolojinin borsalaştırılması, yeni bir sermaye birikim modelinin önünü açtı. Finansal kapitalizm artık teknolojik kapitalizme evriliyor. Artık doların yerini bilgi alıyor; para yerine veri ve algoritmalarla zenginleşen yeni bir sistem inşa ediliyor. Teknoloji devleri, bilgiyi ve bilimi kodlara dönüştürüp hızlandırarak, yüksek fiyatlarla insanlığa yeniden satıyor.
Bilgi teknolojileri; donanım, yazılım, bulut sistemleri ve yapay zeka algoritmaları ile insanoğlunun en büyük ortak mirası olan bilgiyi metalaştırıyor. Artık bilgi, sadece erişilebilir bir kaynak değil, spekülasyon aracı haline geldi. Teknoloji şirketlerinin piyasa değerleri, bankaları ve finans kuruluşlarını geride bıraktı. Örneğin, Apple’ın piyasa değeri 3,15 trilyon dolara ulaşmışken, dünyanın en büyük bankası ICBC’nin değeri yalnızca 242 milyar dolar seviyesinde. Bu fark, teknoloji şirketlerinin artık bankacılık sektörünün bile üzerinde bir piyasa değerine sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bilgiyi kapitalizmden korumalıyız
Kapitalist sistem, bilginin insanlığın ortak malı olduğu gerçeğini göz ardı ederek, onu özel şirketlerin kâr aracı haline getirdi. Ancak kimse çıkıp da "Bilgi, insanlığın ortak geleceğidir!" demiyor. Oysa tarih boyunca, bilginin bugüne ulaşması için büyük bedeller ödendi.
Sokrates’in ölümü, Giordano Bruno’nun yakılması, Hypatia’nın katledilmesi… Hepsi, bilginin özgürleşmesi uğruna verilen bedellerdir. Bilgi, ne bir şirketin, ne bir hükümetin, ne de bir yatırımcının malıdır. O, insanlığın ortak malıdır.
Onu tekelleştirmeye çalışan kapitalizmden korumalıyız. Bu yüzden, Çin’in yapay zeka sistemlerinden biri olan Deep Seek’i "Ulusal Hazine" ilan etmesi umut verici bir gelişme. Oysa Amerikan kapitalizmi, bu tür teknolojileri özel şirketlerin mülkiyetinde tutarak borsalarda spekülatif yatırım araçları haline getiriyor. Çin, bu duruma farklı bir bakış açısı getirdi. Ancak burada da eksik olan nokta, bu tür teknolojilerin yalnızca bir ulusun değil, tüm insanlığın malı olarak görülmesi gerektiğidir.
Bilgi insanlığın ortak mirasıdır
Bilgi; evrenin temel bileşeni ve tıpkı fiziksel enerji gibi, ayrı bir güce ve kütleye sahiptir. Bu yüzden evrenin bütün boyutlarında, geçmişinde, bugününde ve geleceğinde hep vardır. Bugünlere onunla geldik, geleceğe onunla gideceğiz. Eğer bilgi bizi geleceğe taşıyacaksa, onu bir avuç sermaye sahibinin tekelinden kurtarmak zorundayız.
Geleceğin; bilginin eşit paylaşılmasıyla geleceğini unutmamalıyız. Bilginin metalaşmasına, yüksek fiyatlarla erişime sunulmasına ve yalnızca ekonomik gücü olanların ulaşabileceği bir lüks haline getirilmesine karşı durmalıyız. Aksi halde; geleceği bilgi ile inşa etmek yerine, geleceği yalnızca belirli bir zümrenin çıkarlarına göre şekillendirmiş oluruz.
Eğer gerçekten doğru bir gelecek inşa etmek istiyorsak; onun insanlığın ortak malı olduğunu unutmadan, bilgiyi herkesin erişebileceği bir hale getirmeliyiz.