Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Siyasi tartışmalar Doğu Akdeniz’i unutturmasın

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Siyasi tartışmalar Doğu Akdeniz’i unutturmasın
Paylaş:
Son zamanlarda ülkemizde iç gündem çok yoğun. Yurt içinde sistemli bir planlama ve sistemli bir düzenlemeyle kolayca halledilebilecek konular çok büyük sorunlar haline gelmekte ve günlerce tartışılmakta. Siyasetçilerimiz, basınımız ve halkımız bütünüyle bu iç gündemle meşgul durumda. Durum böyle olunca; dışarıda nelerin olup bittiğini, bölgemizdeki gelişmeleri, bu gelişmelerin ülkemize etkilerini ve muhtemel olumsuzluklara karşı alınması gereken önlemleri konuşmaya fırsat bulamıyoruz. Kartalkaya’da 78 insanımızın can verdiği otel yangınının sorumlularını tespit etmekle uğraşılırken, siyasi parti genel başkanlarının “siyaseten” yaptıkları konuşmaları nedeniyle, gazetecilerin haber yapmaları nedeniyle, insanların sosyal medyada yıllar önce yaptıkları paylaşımlar nedeniyle suçlanmalarının hukuka uygun olup olmadığı, terör örgütü başının Türkiye Büyük Millet Meclisine davet edilmesi tartışılırken; Suriye’deki süreçten dışlanmakta olduğumuz, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizin Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve ortakları tarafından ihlal edilmekte olduğu gündemde hiç yer almıyor, üzerinde hiç durulmuyor. Geçtiğimiz hafta Yunanistan ve GKRY’nin Ege ve Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizi ihlal eden eylem ve söylemleri basına yansıdı. Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias; ABD’de katıldığı bir toplantıda Türkiye’nin Mavi Vatan doktrinin Yunanistan için açık bir tehdit olduğunu iddia etti, bunun Türk toplumunu AB ve Yunanistan ile karşı karşıya getirdiği ve asla uygulanamayacağını söyledi. Aynı günlerde GKRY’nin Türk kıta sahanlığı ile kesişen bölgede petrol ve doğalgaz aramak için 6 aylık Navtex ilan ettiği, ABD’nin Exxson Mobile ve Katar Enerji şirketlerinin GKRY adına Türk kıta sahanlığıyla kesişen 5 numaralı parselde sondaj çalışmalarına başladığı basına yansıdı. Haberde; Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarının “Rumların Navtex ilan edip sondaj yapacağı bölgenin Türk deniz yetki alanının 11,5 mil uzağında olduğunu belirttiği” “Faaliyetler takip edilmektedir. Kıta sahanlığımıza karşı yapılacak ihlal sahada derhal engellenecektir” şeklinde açıklama yaptığı, buna karşılık “Rumların sondaj yaptıkları 5 numaralı parselin bir bölümünün Türk kıta sahanlığında yer aldığı, bu parseldeki doğal zenginliklerde Türkiye’nin de payının olduğu, Türkiye makamlarının derhal önlem alması, karşı Navtex yayınlaması, bölgeye Deniz Kuvvetlerimizin koruması altında sismik araştırma gemileri göndermesi gerektiği” ileri sürüldü. Konunun önemini anlatabilmek için bazı ayrıntıları açıklığa kavuşturmak gerektiği kanaatindeyim. Kıbrıs Rum Yönetimi; 2018 yılında, başta ABD, AB ve Yunanistan olmak üzere arkasına aldığı desteklerle, Doğu Akdeniz’de sözde Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmişti. Bu bölgedeki 1, 4, 5 ve 6 numaralı parsellerin bir bölümü Türk karasuları içinde yer almaktadır. Bu da karasularımızın ihlali anlamına gelmektedir. Türkiye aynı yıl bu durumun uluslararası hukuka aykırı olduğunu ilan etmiştir. Buna rağmen GKRY ısrarlı tavrını sürdürmektedir. Konu bugüne kadar çözüme kavuşturulamamıştır. Günümüzde de bir bölümü kıta sahanlığımızda olan 5 numaralı parselde sondaj faaliyeti icra ederek ülkemizin hak ve menfaatlerini yok saymaktadır. ABD, AB ve Yunanistan da GKRY’nin bu haksız ve hukuksuz uygulamalarını desteklemektedir. Dikkat edilirse GKRY ve Yunanistan her fırsat bulduklarında Ege ve Akdeniz’de daha ileri gitmek için adımlar atmaktadır. Yunanistan; son 20 yılda Ege’de ülkemizin karasuları içindeki adaları işgal etmiş, antlaşmalar hilafına silahlandırmış, Batı Trakya’da askeri üsler kurmuş, Ege ve Trakya’daki hedeflerine adım adım yürümektedir. Son 10 yıldır da GKRY’ni kullanarak Doğu Akdeniz’deki genişlemesini sürdürmektedir. Bence buna fırsat veren etkenlerden birisi de ülkemizin siyasi ortamıdır. Bu durumda Yunanistan ve GKRY ülkemiz için önemli bir tehdit kaynağıdır. Bir ülkenin dış tehditlere karşı caydırıcı olabilmesi için milli güç unsurlarının korunması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunu sağlayacak olan da siyasi güçtür. Siyasi gücün tesis edilmesi ve güçlendirilmesi; ülkedeki bütün siyasi aktörlerin aynı hedefe yönlenmesiyle, temel ilke ve değerler etrafında kenetlenmesiyle mümkündür. Siyasi gücü zafiyet içinde olan bir ülkenin uluslararası alanda etkili olabilmesi mümkün değildir. Dikkat edilirse; son yıllarda ülkemizdeki siyaset, anayasamızda belirtilen temel ilke ve değerlerimiz yerine siyasi ideolojilere göre şekillendirilmektedir. Böyle bir ortam; ülkemizi hedeflerine koyan emperyalist proje sahiplerinin ve onların bölgemizdeki maşalarının aradıkları ortamdır. Bence hem yurt içinde hem de bölgemizde ülkemizi ilgilendiren bütün gelişmelerde bu durumun etkisi büyüktür. Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti; kuruluşunu takip eden çeyrek asırda olduğu gibi bölgemizdeki gelişmelere yön veren bir ülke olması gerekirken, günümüzde; emperyalist proje sahibi ülkelerin yönlendirip yönettiği bir ülke görüntüsü vermektedir. Böyle devam etmesi halinde ne Ege’de ne Doğu Akdeniz’de ne de Orta Doğu’da ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması mümkün olmayabilir.