Stagflasyon derinleşirken...
Stagflasyon derinleşirken...
Paylaş:
Bütün devletler artık kendini koruma derdinde. Özellikle Trump sonrası öngörülemez siyasi instabilite, ülke liderlerini abandone etti. İspanya, Almanya ve Meksika gibi ülkelerde öncü iflas dalgaları özellikle otomobil sanayisinde kendini göstermeye başladı.
Bu konjonktüre, ülkemiz, yüksek enflasyon döneminde yakalandı. Dolayısı ile en olumsuz etkilenen ülkelerden olmamayı umalım! Çünkü resesyon derinliğine tüm dünyayı sardığında, devletler para arzını arttırmak zorunda kalacaklar ve bu da yeni enflasyon dalgasına yol açacaktır. Gelecekte bu gelişmeler için nasıl hazırlık yapabiliriz diye endişelileri anlayabiliyoruz... Sıradan insanlar için işsizlik genel bir sorun olacaktır. Peşinden tüm sektörlerde durgunluğun tetiklediği sıkıntılar ortaya çıkacaktır. İnsanlar eğer realize edebilmişlerse, önceki tasarrufları ile bu dönemi geçiştirmeye çalışacaklardır. Zaten son zamanlarda bizde ve dünyadaki altın rallisini bunun kanıtlarından birisi olarak izliyoruz.
Artık konu bir tür hayatta kalma mücadelesi halinde!
Sıradan insanlar en az altı ay-bir yıl hayatta kalmalarını sağlayacak altın gibi güvenilir tasarruf araçlarına göz dikerken, Amerika ve Çin gibi, sırası ile, tüm dünya tüketiminin %29 ve %15’ini, üretiminin ise %15 ve %32'sini gerçekleştiren ülkeler, zararlarını diğer ülkelere delege etme şansına sahip olsalar da ülkemizin bu imkana sahip olmadığı düşünüldüğünde, en azından geçen seneleri bazı yapısal reformları yapmakla geçirebilirdik diye hayıflanmamak mümkün değil ne yazık ki! Hep bahsedilir bu yapısal reformlardan...Bu konuyu biraz açabiliriz: Cari açığın düşürülmesi ve büyümenin ithalata bağımlı olmaktan çıkarılması için en azından iç tasarrufun arttırılması ve ihracat konfigürasyonunu yeniden oluşturmak, bu çalışmanın bazılarından. Ya da vergi sistemimizdeki dolaylı vergi ağırlıklı sistemin daha adil hale getirecek radikal değişiklikler de yapısal reformlar kapsamı içinde… Yine enerji verimliliği ve ithal girdilerin minimalize edilmesi de bunlara eklenebilir.
Tabii tüm bunları evrensel hukuk kurallarının uygulandığı demokrasi ve insan hakları bağlamında rüştünü ispat etmiş bir ülke olmayı eklemlemek gerekiyor. Bunları teyit eden hukuk sisteminden eğitime kadar birçok konuda gerekli eksik yasal mevzuatların hayata geçirilmesi de elzem bir konu. Vatandaşlarının tümüne bir yabancı dil ve yapay zekâ kullanım yeterliliği kazandırıp, rant ekonomisinden değer ekonomisine geçen ve evrensel hukuk ile demokrasinin tüm yasal ve kurumları ile işlevsellik kazandırıldığı bir Türkiye, radikal dönüşümünü yapmış olacaktır.
Eğer tüm bu konulardan sıkılıyorsanız, kişisel konulara odaklanabilirsiniz! Örneğin bireysel başarı için maddi performansın referans alınmadığını, iyi ilişkiler kurmanın ya da yaşamınızı anlamlandıracak amaçlar peşinde koşmanın daha önemli olduğundan dem vurabilirsiniz. Ya da bir şirketiniz varsa, çalışanlarınıza odaklanıp onlara hizmet içi eğitim vererek kişisel gelişmelerine yardımcı olabilirsiniz... Tüm çalışanlarınızı odağınıza koyup yetenekli bireylerinizi koruyarak inovatif uygulamalarınızla bu stagflasyon dönemini geçirebilirsiniz.
Gerçekten önümüzdeki zor zamanları bu çalışmalarla yani iyi günlere hazırlık içinde geçirebilirsiniz. Kendiniz ve markanız için itibar yönetimi yapmış olursunuz, en azından! Kişisel ya da kurumsal anlamda, bu dönemde, marka değerinin korunması, marka imajı algınızın arttırılması ya da varsaydığınız marka güvenilirliğinin sürdürülebilirliğini sağlamanız, somut bir aksiyon olacaktır. Doğrusu itibar oluşturma ve bunu koruma, psikoloji, sosyoloji, yönetim bilimleri ve ekonomi dahil birçok bilim dalı ve disiplini kullanmayı zorunlu kılar. Yani itibarın sürdürülebilirliği, komplike ve rafine stratejilerin bir ürünüdür. Şirketler, bunu yaptıklarında sadece finansal optimum değerlere değil, müşteri sadakati dahil pek çok konuda pozitif fark yaratır. Sosyal sorumluluk projelerinden küresel inisiyatiflere uzanan şirket progresyonları, temelde çalışan aidiyeti, müşteri sadakati ve inovatif iş yapış denklemlerinin bir karması olarak gerçekleşir.
Sonuç olarak, kişi ve kurum perspektifinde, kriz dönemleri, sonraki katlanarak büyümelerin hazırlık zamanları olarak değerlendirilebilinir....