Bölgemizde her türlü plan-proje göz önünde gerçekleştiriliyor. Proje sahipleri emin adımlarla hedeflerine yürüyorlar. Gizledikleri sakladıkları bir şey de yok. Niyet ve maksatlarını, nasıl bir Ortadoğu istediklerini, bölge ülkelerinden hangileriyle iş birliği tesis ettiklerini, hangi bölge ülkesini nasıl ikna ettiklerini/edeceklerini, önlerine çıkacak engelleri nasıl aşacaklarını açık açık anlatıyorlar. Son birkaç haftada Suriye’de yaşananlar, ardından İsrail Başbakanı Netanyahu ile ABD Başkanı Trump’ın basın önünde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili konuşmaları bunun en çarpıcı örneğidir.
İsrail; Nisan ayı başında Suriye’de Şam, Hama, Humus ve Dera kentleri yakınlarındaki beş noktaya saldırılar düzenledi. Bu saldırıların hedeflerinden birisi Humus’daPalmira batısındaki T4 (diğer adıyla Tiyas) Hava Üssüydü. Bu hava üssü Suriye’nin en büyük hava üssü olarak bilinmektedir. Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Esad rejiminin devrilmesinden sonra üssün kontrolünü ele geçirmiştir. Türkiye’nin bu üsse yerleşme hazırlığı yaptığı, İsrail’in saldırılarında çok sayıda ÖSO mensubu ile birlikte üssün inşasında görevli 3 (bazı kaynaklara göre 5) Türk mühendisin hayatını kaybettiği, yabancı basında “mühendis” olduğu söylenen Türklerin üssün inşasında görevli istihkam sınıfı askeri personel olabileceği söylenmektedir. Türkiye bugüne kadar bu iddialarla ilgili kapsamlı bir açıklama yapmamıştır.
Ülkemizde sorumlu makamlarda olanlar bu konudaki sessizliği sürdürürken İsrail tarafından peş peşe açıklamalar yapılmış, İsrail basını konuyu günlerce gündemde tutmuştur. İsrail medyasına konuşan bazı kaynaklar; “Suriye’deki yabancı askeri yapıların İsrail’in güvenliği için tehdit oluşturduğunu” iddia etmişler, Türkiye’yi hedef almışlar, “İsrail’in bu saldırılarla Türkiye'nin Suriye'de askeri üs kurmaması ve İsrail'in Suriye'deki hamlelerine karışmaması mesajı verdiğini” söylemişlerdir.
İsrail’den doğrudan ülkemizi hedef alan açıklamalar peş peşe gelirken Dışişleri bakanı Hakan Fidan uluslararası haber ajansı Reuters'a “İsrail ile Suriye'de karşı karşıya gelmek istemiyoruz" "Suriye; İsrail'le belli konularda bir anlaşma sağlamak istiyorsa bu onların bileceği iş" şeklinde açıklamalar yapmakla yetinmiştir.
Hakan Fidan Türkiye adına bu şekilde açıklamalar yaparken geçtiğimiz günlerde ABD’ye giden İsrail Başbakanı Netanyahu ısrarla Türkiye’nin İsrail için tehdit oluşturduğu anlamına gelecek beyanlarda bulunmuş, Türkiye’nin Suriye’deki varlığından duyduğu rahatsızlığı ilan etmiştir. Netanyahu; Türkiye ile çatışmak istemediklerini söylerken bile gerekirse çatışmaktan kaçınmayacakları vurgusu yapmaktadır. Türkiye’nin bu tepkilerle ilgili çekimser tavrı da dikkatlerden kaçmamaktadır.
Bu gelişmeler kamuoyunda birtakım algıların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bunlardan birisi Türkiye-İsrail ilişkisinin gerginleşmekte olduğu algısıdır. Bu algı; Suriye’de Türkiye ile İsrail arasında bir çatışma çıkar mı sorusuna neden olmaktadır. Bu sorunun cevabı ABD Başkanı Trump tarafından en açık ve anlaşılır şekliyle verilmiştir. Trump; “Erdoğan beni sever ve sözümden dışarı çıkmaz” anlamına gelecek ifadelerle Türkiye ile İsrail arasında bir çatışmaya izin vermeyeceğini ilan etmiştir.
Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan bir diğer algı; Türkiye’nin Suriye’de lider olmak istediği iddiasından kaynaklanmaktadır. Bence bu iddia Türkiye’ye yüklenen sorumluluğa kılıf hazırlamak maksadıyla kasıtlı olarak dillendirilmektedir. Gerçekte Suriye’deki gelişmeler ve bu gelişmelerde proje sahibi müdahil ülkelerin ve bölgedeki iş birlikçilerinin rolü ve yaklaşımları ile ABD’nin hem Gazze’de hem de Suriye’de İsrail yanlısı tutumu Türkiye’den ziyade İsrail’in liderliğine zemin hazırlandığını göstermektedir. Türkiye bu konuda da tatmin edici açıklama yapmaktan kaçınmaktadır.
Esad döneminde PKK uzantısı PYD/YPG’nin Suriye’deki faaliyetlerinden duyduğumuz rahatsızlığı her vesileyle dile getiren, Suriye’de yuvalanan terör odaklarıyla mücadelemizi, bu maksatla Suriye’deki askeri varlığımızı her vesileyle savunan yetkililerimizin Esad rejiminin devrilmesinden sonra İsrail’in ve Suriye geçici yönetiminin PKK uzantılarıyla birlikte hareket etmelerine sessiz kalmaları dikkatlerden kaçmamaktadır. Öyle görünüyor ki; Suriye de tıpkı Irak gibi yeniden yapılandırılmakta, bu yapı içinde PKK uzantılarına geniş bir alan açılmaktadır. ABD Suriye’deki PKK yapılanmasının baş mimarıdır. İsrail’li yetkililer; HTŞ’nin rejimi devirmek için harekete geçtiği günlerde, bölgedeki Kürt gruplarla sağlam ilişkiler geliştireceklerini, bunun İsrail’in güvenliği için gerekli olduğunu açıkça ifade etmişlerdir. Şimdi de bunun gereğini yapmaktadırlar. Kısaca asıl konu Suriye’deki PKK yapılanmasının sağlam zemine oturtulmasıdır. Bunun gerçekleştirilmesi için Türkiye’nin rızasına ihtiyaç vardır. Ben Türkiye’nin çok önceden buna razı edildiği, Trump ve Netanyahu’nun kameralar önünde yaptıklarının ise bir gösteriden ibaret olduğu kanaatindeyim. Bence konu sadece Suriye’den de ibaret değildir. Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de ve hatta Kıbrıs’ta da ABD ve ortaklarının planları yürütülmektedir. Planın bir parçası da ülkemizdeki yeni PKK açılımıdır ve bu konu da Suriye’deki gelişmelerle paralel yürütülmektedir. Plan ilerledikçe benzer gösteriler sahneye konacaktır diye düşünüyorum.
İç siyasetimizde iktidarla muhalefet arasındaki en küçük bir siyasi polemikte bile sosyal medyada bütün gece tepki içeren mesajlar paylaşan bakanların ve danışmanların Suriye ile birlikte bütün bölgede ülkemizin güvenliğini, devletimizin ve hükümetin itibarını ilgilendiren gelişmelere sessiz kalmasına anlam vermek mümkün değildir. Bir de bu gelişmeleri yöneticilerimizin güçlü ve kararlı duruşuna bağlayanlar vardır ki; bunları anlayabilmek hiç mümkün değildir. Bölgemizdeki ve ülkemizdeki gelişmeler huzur ve güvenliğimizi, birlik, beraberlik ve bütünlüğümüzü tehdit edecek hale gelmektedir. Bu tehditle gerektiği şekilde mücadele edebilmek için siyasi gücümüzü geliştirmemiz, bunun için de iç siyasetimizin temel ilke ve değerlerimizi, ulusal çıkarlarımızı korumaya odaklanması gerekmektedir. Büyük Önderimiz Atatürk’ün “Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir” sözü asla göz ardı edilmemeli, bölgede varlığımızı ve çıkarlarımızı koruyabilmek için Atatürk’ün bölge politikası kılavuz edinilmelidir.
Suriye’de Türkiye İsrail gerilimi
Suriye’de Türkiye İsrail gerilimi

Paylaş: