Trump yönetiminin göreve gelir gelmez yaptığı işlerden birisi kamudaki verimsiz çalışan sayısını azaltmak bir diğeri ise ABD'nin dış ticaret açığı verdiği ülkelerle olan negatif dış ticaret dengesini düzeltmek amacıyla bu ülkelere ek gümrük vergileri koyma kararıydı. Birincisi kamu kesiminden çıkarılan işçilerin sokağa çıkmasına neden olurken diğerinde ise ek gümrük vergileri getirilen ülkelerden karşılık olarak özellikle Çin’den o ülkelerin de ABD'ye ek gümrük vergileri getirmesi ile bir nevi “Ticaret Savaşları” başlamış oldu. ABD başta gelecekteki muhtemel rakibi Çin olmak üzere Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Avrupa Birliği gibi ülkelere genel olarak ek gümrük vergileri koydu. Bu ülkelerden ABD’ye gümrük vergileri konusunda ortak hareket etme kararı geldi. ABD bu vergilere karşı bir misilleme getirmeyen ülkelerle görüşmelerin sürdürülmesi amacıyla 90 günlüğüne ek vergi düzenlemesinin yürürlüğünü erteledi. (Genel bir %10'luk tarife yürürlükte olacak.) Yalnızca Çin'e uygulanan vergi oranını %104'ten %125'e çıkardı. Bu yazının yazıldığı anda son haber Çin'e uygulanan vergi oranının %145'e yükseltildiği yönündeydi. Gerekçesi de Çin'in ABD ithalatına %84 vergi ile karşılık vermesi olarak açıklandı. Son aşamada Çin de %145’e karşılık ABD’ye vergi oranını %125’e yükseltti. Bu ikilinin (ABD - ÇİN) ticareti küresel ticaretin yaklaşık %3'ünü oluşturuyor. Küresel ekonominin iki bloğa ayrılması dünya reel GSYH’nin uzun vadede %7’lik azalmasına yol açabilir. (Dünya Ticaret Örgütü) Daha önce bu vergi savaşları sonucunda düşen borsalar, faizler 90 günlük erteleme ile tekrar artmaya başladı.
Ticaret Savaşları nedir? Ülkelerin korumacı bir yaklaşımla yerli sanayilerini geliştirmek, yeni iş kolları yaratmak ya da eski iş kollarını canlandırmak için ithal ürünlere ve dış ülkelere ekstra vergi koyması, diğer ülkelerin de aynı şekilde misilleme yapması olarak tanımlanabilir. Ticaret savaşlarının kökeninde yatan nedenleri irdelemekte yarar var. Çin, gümbür gümbür geliyor. ABD bu muhtemel tehlikeyi geç fark etti. Çin'in A.B.D.’den ithal mallara daha yüksek, ABD'nin Çin'den yaptığı ithalata daha düşük vergi almasını Trump hazmedemiyor. Hazmedemediği bir diğer konu ise NATO'da en çok maliyete kendi ülkesinin katlanmış olduğu gerçeği. Avrupa kendi savunma ordusunu kurmalı. Artık bu savunmayı finanse etmek istemiyor. Dolayısıyla yeni dünya düzeninin oluşturulmasının başlangıcı olarak görüyoruz bu ticaret savaşlarını. Daron Acemoğlu Hoca Trump’ın bu politikası sonucunda ABD’nin cari açığı kapatmasının adeta “Pirus Zaferi” ne dönüşeceğini açıkladı. Bu Pirus Zaferi sonucunda Amerika’nın tüm dünyaya güvensizliği artacak, Amerika’ya olan sermaye girişleri azalacaktır. Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Şimşek, ticaret savaşlarının ülkemize etkilerinin sınırlı olacağını belirtti. Ülke ekonomisinin ihracata bağlılığının sınırlı olduğunu, büyümenin büyük ölçüde iç tüketime dayandığını dolayısıyla ekonomimizin dış ticaretteki kırılmalardan sınırlı etkileneceğini açıkladı. Sn. Cumhurbaşkanı ise “Büyük, küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırganın geldiğini söylemek abartı olmayacaktır. Ancak bu süreci en iyi okuyan ülkelerden birisi Türkiye'dir. Ekonomi programımız güçlüdür. İhracatın %62'sini serbest ticaret anlaşması olan ülkelerle gerçekleştiriyoruz. Dezenflasyon süreci devam ediyor. Enflasyondaki düşüş sürecek. Dış denge iyileşiyor.” açıklamasında bulundu.
ABD'nin yeni gümrük vergisi uygulamasında ülkemiz %10'luk düşük tarifeli ülkeler grubunda. Bu grupta olmak kimi uzmanlara göre ülkemize bir fırsat yaratıyor, kimine göre de böyle bir durum söz konusu değil. Küreselleşme yerini korumacı ekonomiye devretti. Türk iş dünyası bu gelişmeleri Türkiye açısından yine fırsatlar doğurabilecek bir dönüşüm süreci olarak değerlendiriyor. (İTO başkanı Şekib Avdagiç) Ülkemizin %10'luk grupta olması olumlu bir unsur olmakla birlikte ABD -Çin ticaret savaşının şiddetlenmesi ülkemiz ekonomisini de direkt ve endirekt olumsuz etkilere maruz bırakabilir. Şöyle ki; bilindiği üzere tüm ülkelerin korumacı önlemleri alması küresel ticareti olumsuz etkiler. Küresel büyümeler yavaşlar, talep düşer, resesyon tehlikesi artar. ABD, İngiltere ve AB için resesyon tehlikesinin söz konusu olduğunu uzmanlar belirtiyor. Hatta stagflasyon (durgunluk içinde enflasyon) bile söz konusu olabilir. İşsizlik yükselir. İhracat yaptığımız ülkelerin talebi düşer. Özellikle otomotiv ve beyaz eşya ihracatı olumsuz etkilenir. Küresel gelirler düştüğünden turizm gelirleri (ABD ve AB ülkeleri turistleri) düşer. Finansal Piyasalar dalgalanır. Dalgalanma boyutları artar. (VİX göstergesinin ani yükselişi gibi) Borsalar değer kaybeder, petrol fiyatları aşağı gelir. Bu olumlu gibi görünse de petrol gelirlerine sahip ülkelerin mal taleplerini olumsuz etkiler. İmamoğlu kriziyle zaten yükselmiş olan CDS’ler daha da yükselir, tahvil faizleri artar, borçlanma maliyetleri yükselir. Ticaret savaşlarının bir başka boyutu da döviz kurlarını etkilemesi. Kur savaşları söz konusu olur. Enflasyon ve ithal maliyetleri artar. Lojistik zincirlerde aksama başlar. Ülkemiz otomotiv yedek parça ve cip tedariğinde zorlanmalar yaşayabilir, bu da üretimde aksamalara neden olur. ABD'nin 2018'de Çelik ve alüminyuma %25 vergi koyması ihracatımızı olumsuz etkilemişti. Benzer bir durumun yaşanma riski mevcut. Avrupa Birliği Türkiye’nin en büyük ticari ortağı konumunda. İhracatımızın %41.3’ü, ithalatımızın %31.5 u AB’den. Dolayısıyla Türkiye AB ilişkisi önemli. Bu konuda AB ile iş birliği yapmakta yarar var. Hatta bu aşamada” Gümrük Birliği” güncellemesi gündeme getirilebilir.
Ticaret savaşları sonucunda küresel belirsizliklerin artması döviz kurlarında oynaklığa yok açabilir. Bu nedenle Fiyat istikrarını hala tesis edememiş ülkemizin makroekonomik dengeleri olumsuz yönde etkilenebilir. Maalesef ticaret savaşlarına “İmamoğlu krizi” sonrası yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerin yaşandığı döneme rast geldi. Döviz rezervlerimizin 42.2 milyar dolarını martın ikinci haftasından bu yana satarak azalttık. Brüt rezervler 25 milyar dolar azaldı. Sanayi üretimi yıllık %1.9, aylık %1.6 düştü. Ekonomideki yavaşlama tam hızıyla sürüyor. Yüksek faizi piyasa kaldırmasa da ekonominin faiz indirimine uygun bir donemde olmaması bir handikap teşkil ediyor. Yerleşikler uzunca bir aradan sonra tekrar döviz talebinde bulunarak döviz cinsi tasarruflarını tekrar arttırmaya başladılar. İşte bu ortamda henüz fiyat istikrarı hedefine ulaşamamış, Sanayisizleşmesi halen devam eden bir ekonominin “ticaret savaşları” badiresini hasarsız atlatması düşünülemez.
Ticaret savaşları ve Türk ekonomisi
Ticaret savaşları ve Türk ekonomisi

Paylaş: